GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:55
Tarih:11.01.2017

NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

21'inci yüzyıl, 20'nci yüzyıl gibi olmayacak ve bu iki yüzyılın tam da kavşağındayken cumhuriyet Türkiyesi bir asra ömrünü tamamlamak üzere merdiveni dayamış ve Orta Doğu âdeta kaynayan bir kazan gibiyken bu şekilde volkanik homurtular sağırların bile kulaklarını delip geçerken biz bugünkü Meclisimizde bir anayasa ihtiyacının, zorunlu bir ihtiyacın gereği olarak bir tartışma yürütüyoruz. Bu tartışmanın dünya genelindeki en büyük saiki yani dünyada bugün şahit olduğumuz ve yaşadığımız bu tartışmaları tetikleyen iki ana akım var. Bunlardan bir tanesi, özgürlükler için can atan bir sivil dünya ile özgürlükleri tehdit ve hıyanet gören, ihanet gören egemen, hegemonik bir gücün şu anda baskısı altında zamanımızı maalesef tüketiyoruz.

Değerli arkadaşlar, güç denince, tarihî olarak baktığımızda insanlık tarihini tabu olarak en fazla tehdit eden ve putlaşan tehlikelerden, tehditlerden biri olarak okunmalıdır. Dolayısıyla, biz gücü ikiye ayırırız ve somut örnek olsun diye de iki örnekle tanımlarız. Birinci örnek, köleleştiren güçtür. Köleleştiren güç tabudur, puttur ve tamamen sömürüye dayalıdır, aynen efendi ile köle arasındaki ilişki gibidir bu.

İkinci güç ise olumlu olan ve insan merkezli, insanın hizmetine sunulan güçtür ki bunu da öğretmenle öğrenci arasındaki ilişkiye benzetebiliriz. Bakınız, öğretmen ile öğrenci arasında da bir üstünlük ilişkisi aslında var fakat öğrenci yetiştikçe öğretmenle arasındaki o güç dengesi de değişiyor, o değişince de o güç tamamen bir hizmete, bir eğitime ve bir katkıya dönüşüyor. Bugün, ülkemizi bekleyen tehdit gücü maalesef birinci sınıf güç dediğimiz birinci bölümde izah etmeye çalıştığım tabu olarak kendisini dayatan güçtür, böyle bir gücün şiddetle karşısında olacağız; bu, tek kişinin gücü de olabilir, parti gücü de olabilir, devlet gücü de olabilir. Eğer bu bir tabuya dönüşüyorsa bu tehlikedir, tehdittir ve asla ve asla kabul edilecek bir güç değildir. Umarız ki önümüzdeki süreçte bu tehdit olarak duran gücün öğretmen ile öğrenci dengesini düzenleyen bir güce yani hayırlı bir güce dönüşmesi için biz birinci güce "hayır", ikinci gücün oluşması için de mücadelemizi sürdüreceğiz diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Aynı mahiyetteki diğer önergede konuşacak olan Ağrı Milletvekili Dirayet Taşdemir.

Buyurun Sayın Taşdemir. (HDP sıralarından alkışlar)

DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, kadınlar Türkiye'de yıllardır kadına yönelik şiddetle mücadele ediyor ve bu şiddetin görünür kılınması için de epeyce kampanyalar yürütüyor. Evet, bizler sokakta, evde, iş yerinde, cezaevinde kadına yönelik şiddetle çokça mücadele geliştirdik, bunları çokça duyduk ama bugün Mecliste kadına da şiddet uygulanabileceğini AKP milletvekilleri bir kez daha bize gösterdi. Açıkça şunu söylemek isterim ki eğer şiddet, kadına yönelik şiddet Meclise kadar gelmiş ise bizim bundan sonra sokakta, evde, iş yerinde ve cezaevlerinde yaşanan şiddete ilişkin, şiddetle mücadele etmekte nasıl bir söz sahibi olacağız, bununla mücadele yöntemlerini nasıl geliştireceğiz? Özellikle iktidar partisi sıralarında oturan kadın vekillerin, bundan sonra, bugünden sonra bu Meclis kürsüsünde şiddete ilişkin, kadına yönelik şiddete ilişkin söyleyeceği sözün de bir anlamı olmayacağını düşünüyorum. Yani öyle ki, açıkçası, toplum bir şiddet sarmalı içerisinde terbiye edilmeye çalışılıyor. Farklı düşünen, farklı görüş belirten, sizin gibi olmayan, başka bir görüş ifade eden kim olursa olsun aslında susturulmaya, bastırılmaya ve bir şekilde sözünü söyleme hakkı elinden bu şiddet yöntemleriyle alınıyor.

Bakın, bir akademisyen Nuriye Gülmen, hukuksuz bir şekilde kanun hükmünde kararnamelerle görevinden alındı. Nuriye Gülmen'in yaptığı tek şey, Yüksel Caddesi'nde demokratik hakkını kullanarak oturma eylemini gerçekleştirerek kendi işine geri dönmeyi talep etti, onlarca kez gözaltına alındı, bugün de şiddet uygulanarak gözaltına alındı.

Peki, Nuriye Gülmen nasıl bir tehditti ki kendi hakkını ararken, hukuksuzluğa karşı bu direnişi geliştirirken bugün gözaltında. Yine, özellikle Adalet Bakanının bunu dinlemesini istiyorum. Sayın Bakan, dinlerseniz sevinirim.

Yine, bu şiddet örneklerinden bir tanesi ise Van M Tipi Cezaevinde Ferit Hasçelik isimli bir tutsak Van M Tipi Cezaevinden T Tipi Cezaevine sevk edilirken çıplak aramaya maruz kalıyor ve bu tutsak çıplak aramayı kabul etmediği için şiddete uğruyor. Uygulanan şiddet ne biliyor musunuz? Aslında çokça Hizbullah dosyalarında karşımıza çıkan "domuzbağı" denilen bir yöntem. Yani Ferit Hasçelik'in elleri ve ayakları kelepçeleniyor, domuzbağı şeklinde bayılıncaya kadar dövülüyor. Peki, biz bunu nasıl tanımlayacağız? Hükûmetin bu konuda burada bir açıklama yapmasını da bekliyoruz.

Açıkçası, bir de şunu ifade etmek isterim ki bu şiddet sarmalı bugün başlamadı, 7 Hazirandan beri aslında toplum bir şekilde susturulmaya çalışılıyor. Bunun ilk örneklerine partimize yönelik şiddet, tutuklama furyasıyla, kayyum atamalarıyla bizler tanıklık ettik.

Bakın, siz, bu kürsüye çıkan her milletvekili ya da Hükûmet yetkilisi ilk önce şunu söylüyor, diyor ki: "Biz halkın iradesini temsil ediyoruz, halk bize bu gücü verdi, biz halk adına konuşuyoruz." Ama öyle anlaşılıyor ki sizin halktan kastettiğiniz ise sadece size oy veren, sizi tercih eden yani halk da bir anlamda sizin kafanızda bölünmüş. Peki, bu akşam Tutak Belediyesi basıldı, Tutak Belediyesine oy veren halkının iradesi gasbedildi ve eş başkanımız görevden alınarak yerine bir kayyum atandı. Peki, siz hangi hakla, hangi hukukla Tutak Belediyesinin iradesine el koyuyorsunuz? Şunu bir kez daha söylemek isterim ki, bu halk sizi asla ve asla tercih etmeyecek. Şiddetle, zorla, baskıyla siz onların fikirlerini değiştiremeyeceksiniz.

Tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Taşdemir.