GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:53
Tarih:09.01.2017

DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bundan beş yıl önce bugün, Paris'te 3 Kürt siyasetçi kadın, 3 devrimci kadın, uluslararası bir komplo sonucu katledildi. 3 siyasetçinin katil zanlısı olan Ömer Güney, 23 Ocakta hâkim karşısına çıkacaktı ama 17 Aralıkta Ömer Güney'in öldüğü açıklandı. Açıkçası, daha önce Paris mahkemesinin hâkiminin de ifadeleriyle Ömer Güney'in mahkeme karşısına çıkmasını engelleyecek bir sağlık problemi olmadığı ifade edilmişti.

Ömer Güney'in ilişkileri ve bu uluslararası komplo sonucu gerçekleşen katliamın boyutuna baktığımızda, açıkçası, Ömer Güney'in ölümünün de şüpheli olduğunu da söylemek isteriz. Çünkü Ömer Güney'in ilişkileri ve bu uluslararası komploda yer alan güçlerin açığa çıkması, bu mahkemede birçok sorunun da cevabı olacaktı. Dolayısıyla, bununla yüzleşmek istemeyen bu komplonun ortakları, açıkçası, bunun da örtbas edilmesi için bunu engellediler.

Ömer Güney'in ilişkileri çokça tartışıldı, özellikle Millî İstihbarat Teşkilatıyla olan ilişkileri günlerce medyada yer aldı. Ömer Güney'in, bu katliamın tetikçisinin bu eylemi yaparken, bu katliamı yaparken Millî İstihbaratın yönlendirmesi ve emriyle yaptığına dair basında çokça belge ve tanığın ifadesi yer aldı. Hâlâ bile internette bu ses kayıtlarına rastlamak mümkün. 12 Ocak 2014 tarihinde internette yer alan bir ses kaydında Ömer Güney ve MİT yetkilisi olduğu söylenen kişilerin görüşmeleri var. Bu görüşmelerde, diğer Kürt siyasetçiler olan Remzi Kartal, Nedim Seven ve İbrahim Gündoğdu'nun nasıl katledileceğine, suikastın nasıl gerçekleştirileceğine dair, silahların nasıl temin edileceğine dair görüşmeler var ve bu ses kayıtları hâlâ daha İnternet ortamında.

Yine, aynı tarihlerde Birgün gazetesine, basına MİT'in Ömer Güney'e 6 bin euro verdiğine dair çokça bilgi, belge ve tartışma yansıdı. Yine, bu katliamda rol alan MİT mensuplarının -ki isimleri de açıkça paylaşılıyor bu metinlerde- görevlerinin aslında değiştirildiğini yani ödüllendirildiğini, terfi ettirildiğini bizler bu medyaya yansıyan haberlerden biliyoruz, çokça size de bu soruları sorduk. Ama maalesef Hükûmet ve iktidar her zaman olduğu gibi yine bu konuda da üç maymunu oynuyor.

Bakın, bu Paris katliamının üzerinden beş yıl geçti ama daha birkaç ay önce yine Almanya'da bir operasyon oldu. Bu operasyonda onlarca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gözaltına alındı ve bu operasyonun yapılma gerekçesi, Alman polisinin ifadeleriyle, yine Avrupa'da Kürt siyasetçilerine yönelik suikast olacağına dair istihbaratın alındığı söylendi ve yine bu operasyonda MİT'in ilişkili olduğu görüşleri ifade edildi.

Yine, daha geçen hafta, Akit gazetesi yazarı ve aynı zamanda eski Refah Partisi Milletvekili Şevki Yılmaz, şöyle bir demeçte bulunarak "MİT'i göreve davet ediyorum -özellikle bizim milletvekillerini hedef göstererek- kelle almasını istiyorum." şeklinde bir beyanda bulundu. Bizler MİT'in siyasi suikast ya da cinayet işlemeye davet edene yönelik sizin bir açıklama yapmadığınızı biliyoruz. Bu konuda yine bir ifadede bulunmadınız. Dolayısıyla, şunu sormak isteriz: MİT'in siyasi cinayet işlemek gibi ya da buna davet etmek gibi bir görevi var mı? Yok ise neden bunu ifade eden şahsa yönelik herhangi bir soruşturma, herhangi bir açıklama yapılmadı? Bunu da sizden bekliyoruz.

Yine, bu, şunu bize ifade ediyor: Aslında, bütün bu olanlar, Paris katliamı, Almanya'daki operasyon ve son dönemde yapılan açıklamalar, bize, bunun bir siyasi yöntem olarak kullanılmak istendiğini, bunun mesajının verilmek istendiğini açıkça ifade ediyor.

Yine, 2013 tarihinde, sizler de biliyorsunuz, Kürt sorununun, kırk yıllık sorunun demokratik yollardan çözümüne ilişkin, bir kez daha farklı bir yöntemle, diyalogla, müzakereyle çözümüne dair bir irade açığa çıktı ve devlet heyeti de İmralı'da Sayın Öcalan'la bir görüşme gerçekleştirdi. Bu görüşmenin hemen akabinde Paris'te bu cinayet işlendi. O zaman da Cumhurbaşkanı Urfa'da yaptığı açıklamada -cemaati de aslında işaret ederek- bunun barış görüşmelerine, diyaloğa ve müzakere sürecine yönelik bir suikast olduğunu ifade etti. Daha sonra, kimi iktidar yöneticileri, kimi iktidardan sorumlu olanlar bu kürsüde de ifade ettiler, bu yönlü beyanlarda bulundular. Ama, biz de bir kez daha size sormak istiyoruz: Siz günlerdir cemaate yönelik operasyonlar yapıyorsunuz. Peki, bu konuda, Paris katliamında ismi geçenlere yönelik herhangi bir soruşturma başlatıldı mı ya da gözaltına alınanlara bu konuyla ilgili bir soru soruldu mu? Ama, biz biliyoruz ki böyle bir soruşturma yapılmadı; hatta, Fransa'da yürütülen soruşturmada gönderilen soruların MİT tarafından cevaplandırılmadığını ve buradaki mahkemenin de dosyaya gizlilik kararı getirdiğini biliyoruz. Peki, bu konuda sorumluluğunuz yok ise neden üstü örtbas ediliyor? Bu sorunun tartışılması, açığa çıkarılması için verdiğiniz ya da bizim burada tartışmaya açtığımız araştırma önergelerimiz, soru önergelerimiz neden cevapsız bırakılıyor? Ama biz biliyoruz ki özellikle bu son iki yıldır AKP iktidarının ve iktidarlarının ürettiği siyaset... Açıkçası, işine geldiği zaman susan, politikalarıyla uyuşuyorsa göz yuman ama işine gelmediği zaman da "Ben yapmadım, o yaptı." diyerek farklı ittifakları, farklı güçleri işaret eden bir siyaset izlediklerini bizler biliyoruz ama siz, bu konuda, bunu açığa çıkarmadığınız müddetçe bu işteki siyasi sorumluluğunuzu da üzerinizden atamazsınız.

Yine, bizler bir şeyi çok daha iyi biliyoruz, o da -bildiğimiz şey- bu devlet geleneğinde, eğer Kürt iseniz, eğer kadın iseniz ve eğer devrimci ve muhalifseniz aslında katliamların aydınlanmama geleneği var. Bu geleneği biz Musa Anter'den biliyoruz, biz Ceylan Önkol'dan biliyoruz, biz Roboski katliamından biliyoruz. Yine, bu katliamın diğer bir nedeni de, aslında kadın mücadelesine ve kadın öncülüğünedir. 9 Ocak 2013'te Paris'teki 3 kadın siyasetçinin katliamının ardından bu sefer de Silopi'de 3 Kürt siyasetçi kadın, kadın özgürlük mücadelesinin öncüsü 3 kadın katledildi. Bu bir tesadüf değildir; bu bir zihniyetin, aslında aynı zihniyetin yaptığı politikanın sonuçlarıdır: Dolayısıyla, kadın mücadelesine, kadın özgürlüğüne karşı duyulan kinin, öfkenin, nefretin ve kadın düşmanı politikaların bir sonucudur. Çünkü, aslında, sizin bu topluma dayatmak istediğiniz kafanızdaki dünyaya, tekçi, cinsiyetçi gömleğe karşı direnen kadınlardır. Sizin bu yapmak istediğiniz rejimin önünde engel olarak gördüğünüz, kadın özgürlük mücadelesini veren kadınlardır. Onun içindir ki aslında ablukalarda kadın bedeni çokça teşhir edildi. Her gün yaşamın her alanında cinsiyetçiliği bir politika hâline getirip kadınlara...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DİRAYET TAŞDEMİR (Devamla) - ...olması gerekenleri değil, aslında kafanızdaki dünyada yer alan dünyayı, yer alan yeri göstermeye çalışıyorsunuz ama şunu bilin ki, bizler kadınlar olarak bu cinayetler aydınlanana kadar bu mücadelenin arkasında olacağız, takipçisi olacağız, ta ki eşit, özgür ve adil bir dünya gelene kadar. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Taşdemir.