Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 51 |
Tarih: | 05.01.2017 |
İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa) - Teşekkürler Başkan.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; gecenin bu saatinde tekrara düşmeden, özellikle içinden geçtiğimiz süreci daha güçlü, daha etkili bir şekilde atlatabilmemizi, kendi bakış açımızla sizlerle, kısaca da olsa, paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, insanlık tarihi, insanın kendisiyle ve doğayla mücadelesinin tarihidir. İnsanlık tarihi, insanın doğayla, doğaya karşı kendisini ayakta tutabilecek ve yaşam içerisinde kendi toplumsallığını sürdürebilecek bir mücadelenin tarihidir. Bu mücadele tarihi, şüphesiz, her çağa ve zamana göre kendini çeşitli toplumsal sistemler şeklinde örgütlemiş ve bu örgütlediği toplumsal sistemlerle insanlık kendisini ayakta tutmaya, kendisini var etmeye çalışmıştır. Burada önemli olan şey, insanın nasıl yaşadığı, yaşama nasıl bir anlam atfettiğidir. Şu anda da biz, eğer zorluklarla karşılaşıyorsak, eğer krizlerle karşı karşıyaysak öncelikli olarak insanlık tarihi boyunca ilk insanın kendisine sormuş olduğu soruyu kendimize de sormak durumundayız, "Nasıl yaşamak istiyoruz?" sorusunu güçlü bir şekilde kendimize sormak durumundayız. "Nasıl yaşamak istiyoruz?" sorusunu iyi cevapladığımız takdirde, ben inanıyorum ki yaşadığımız krizleri ve kaosu da güçlü bir şekilde atlatabiliriz. Onun için de biz, demokratik, özgürlükçü ve eşitlikçi bir yaşam sürdürme gayesi ve çabası içerisinde olduğumuzu, değişik siyasal partiler içerisinde olmamıza karşın, her seferinde aynı şeyleri söylüyoruz. Aynı şeyleri söylememize rağmen bu mevcut yaşam felsefesi içerisinde ne yazık ki ortaklaşamıyor ve bu ortaklaşmayı sağlayabilecek adımları da atamıyoruz, bunun sistematiğini kurmakta da zorlanıyoruz. Dolayısıyla, yapmamız gereken şey, bunun sistematiğini herkesi kapsayacak, herkesi kesecek bir noktada ortaya koymaktır.
Bakın, uluslararası düzeyde sistemle ilgili bir araştırma yapılmış, sistemle ilgili yapılan araştırma sonucunda ortaya çok ilginç bir sonuç çıkmıştır. Sistemle ilgili yapılan araştırmada, insanların yapmış olduğu hataların nedeni araştırılmış ve bu sorgulanarak bunun sebepleri açığa çıkarılmak istenmiş. Çıkan sebep, yaşanan sorunların temelinin yüzde 90 sistem olduğu, yüzde 10 sorunun kaynağının da insan olduğudur. Dolayısıyla, insan faktörü hata payı içerisinde yüzde 10'luk bir yer işgal ediyor. Sistemin hata içerisindeki payı ise yüzde 90'dır. Biz sistemimizi demokratik normlar üzerinden kurarsak inanıyorum ki bu yaşadığımız sorunlar da olmayacaktır. Herkesin kendinden doğru, kendi gerçeklerini dayattığı, herkesin kendinden doğru, kendi gerçekliği, kendi düşüncelerini, kendi inanışlarını topluma dikte ettirdiği bir sistem refah ve huzur getirmeyecektir. Dolayısıyla, krizin de kaosun da temel nedeni, temel yaşantısı da bunlar olacaktır.
Diğer konuşmamda da belirttiğim gibi, Neyzen Tevfik'in dediği gibi, eğer ağlamak istemiyorsak, eğer insanlarımızın ağlamasını istemiyorsak sistemimizi demokratik normlarla kurmak ve demokratik normları güçlendirici çabalar ve gayretler içerisine girmemiz gerekiyor. Bunun dışında herhangi bir şansımız, herhangi bir seçeneğimiz de yoktur. Bunu yaptığımız takdirde, inanıyorum ki hepimiz daha güzel bir Türkiye'yi, daha yaşanılabilir bir Türkiye'yi kurmuş olacağız.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ayhan.