Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 50 |
Tarih: | 04.01.2017 |
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; partim ve grubum adına, görüşülmekte olan 446 sıra sayılı Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 3'üncü maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Sizleri ve kamuoyunu saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, öncelikle herkese yeni yılda barışın ve kardeşliğin hayat bulacağı bir gelecek diliyorum. Tutuklu bulunan bütün vatandaşlarımızı ve ailelerini selamlıyor, onlara sabır ve metanet diliyorum.
Değerli milletvekilleri, her geçen gün değiştirilen dış politika anlayışı ve Avrupa'dan uzaklaşan siyasi söylemin bugün Türkiye'yi ekonomik anlamda zora soktuğu bir gerçektir. Siyasi iktidarın oluşturduğu dil, aslında ekonomik darboğazın belirgin bir biçimde kamuoyuna yansımasını önlemekten başka bir şey değildir.
Cari açık, ithalatçı politika anlayışı, döviz kurundaki yükseliş, işsizliğin giderek artması, iç ekonominin çarkını döndürememesi gibi birçok sorun hâlihazırda sıcaklığını korumaktadır. Tabii, döviz açığını kapatabilmek adına iktidar birtakım adımlar atmakta fakat bu adımlar var olan adaletsiz gelir dağılımını daha da içinden çıkılmaz bir hâle getirmektedir.
3'üncü madde incelendiği zaman, Harçlar Kanunu değiştirilmekte ve uluslararası taşımacılığa ilişkin harç istisnası yolcu taşımacılığını da kapsayacak şekilde değiştirilmektedir. Yani, döviz kazandırıcı faaliyet olarak görülen her alan devlet tarafından desteklenmekte ve kısmi imtiyazlar tanınmaktadır. Fakat, bu tarz uygulamalar, günü kurtarmak adına yapılan ve uzun vadede hiçbir kazandırıcı yanı olmayan girişimlerdir.
Türkiye, üç tarafı denizlerle kaplı ve dünya denizciliği için etkin ve önemli limanlara, boğazlara sahiptir. Fakat, bakıldığı zaman, etkin ve doğru bir şekilde oluşturulamayan liman politikaları, denizcilik alanında da yeterince gelişme sağlayamamaktadır. Türkiye'nin en büyük kaynağının etkin kullanılamaması uluslararası arenada güçlü bir ülke yaratmanın da önüne engel olmakta, ufak adımlarla ekonomik düzen sağlanmaya çalışılmaktadır. "Yolcu gemilerinden de harç almayalım, döviz kazandırıyor, teşvik edelim." tarzı uygulamaların ekonomi adına çok bir katkısı bulunmamaktadır. Asıl sorunun anlaşılması ve ekonomik darboğazın giderilmesi adına ciddi ve sağlam adımlar atılmalıdır. Bir şirket mantığıyla sadece bugünü kurtarmak adına yapılan girişimler, gelecek adına ülkeye bir şey katmıyor, aksine var olan kaynakların da yok olmasına neden oluyor. Bu kadar reel konular arasında oluşturulan bu tarz teklifler, var olan sorunu çözmekten ziyade, hâlihazırda sermaye sahibini daha da güçlü kılmaktan başka bir işe yaramaz. Halkın üzerindeki vergi oranları her geçen gün artırılırken, oluşan gelir dağılımı adaletsizliğini korurken, sermayenin bu denli beslenmesi ve bunu "Döviz kazandırıyor." gibi söylemlerle açıklamak ciddi devlet anlayışından uzaktır.
Değerli milletvekilleri, ekonomik krizlerin de en büyük ilacı iç ve dış siyasette güvenilir bir ülke olabilmektir. Fakat, iç siyasette OHAL uygulamaları, gözaltı ve tutuklama mekanizması; dış siyasette Suriye savaşı bugün Türkiye'yi güvenilir bir liman yapmaktan çok uzaktır. Bu tarz politik ve siyasi tutumlar ortamında, büyüyen değil, küçülen bir ekonomik yapı oluşturulur. Bu kadar akademisyen, gazeteci, siyasetçinin içeride tutsak bulunduğu ve hukuki hiçbir gerekçe göstermeksizin alıkonduğu bir ortam yatırımcıları çekmekten uzaktır. Önceliğimiz tabii ki barıştan ve adaletten yana olmaktır. Ekonomik istikrar, ancak bu iki ana kuralın sağlandığı ortamlarda hayat bulacaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)