GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AK PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:49
Tarih:03.01.2017

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Tüm milletvekillerini saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Sayın Başkan, travmalarla, acılarla, yürek yangılarıyla geçirmiş olduğumuz 2016 yılının... Bu coğrafyanın hiçbir evladının, hiçbir annesinin, hiçbir babasının, hiçbir ferdinin benzer bir acıyı yaşamaması temennisiyle başlamak istiyorum ve bu temenninin hayat bulabilmesi için iktidar partisinin sunmuş olduğu çalışma takvimini içeren önergenin de aleyhinde, müsaadenizle, konuşmamı grubum adına sürdüreceğim.

Her şeyden önce 2016'da yaşamış olduğumuz bütün musibetlerin bu ülkeden defedilebilmesi açısından bu Parlamentonun en acil ihtiyacı, en acil tartışma konusu "Barışı nasıl inşa ederiz?" tartışması olmalıdır. Her şeyden önce bugün reel siyasete baktığımızda, günlük hayata baktığımızda tarihimizin neredeyse en karanlık döneminden geçiyoruz ve bu karanlığa ışık tutmak parlamenter olmanın, bu milleti temsil etmiş olmanın sorumluluğuyla her şeyden önce insani, ahlaki, vicdani, siyasi bir ödevdir, siyasi bir görevdir. Maalesef, uzun bir süredir -en azından Osman Baydemir olarak benim tanıklığım itibarıyla söylüyorum- Haziranın 8'inden bugüne değin, Parlamentoya ayak bastığımız günden beri Parlamentonun iradesi neredeyse elinden alınmış bulunuyor. Parlamentonun yürütmeye çalışmış olduğu bütün yasama gündemi neredeyse Parlamento dışında belirleniyor. Hâl böyle olunca da buradaki vicdan, buradaki akıl maalesef devreye girmiyor.

Değerli milletvekilleri, cumhuriyet tarihinde bir ilk başarıldı. 2013-2015 Nisan, Mayıs aylarına kadar bu ülkede insanlar hayatını yitirmedi, yüz yıllık sorun istişare, müzakere yoluyla çözülmenin gayreti içerisine girildi. Ben şimdi bütün vicdanlara; bizi ekranları başında izleyen Türk'ün de, Kürt'ün de, Alevi'nin de, Sünni'nin de, inananın da, laikin de vicdanına soruyorum: 2013-2015 Nisan, Mayıs, Temmuz ayları mı; 2016'nın, 2017'nin bugünleri mi? Önümüze bir tercih konulursa hangisini tercih ederiz? Ben 2013'ü, 2014'ü, 2015'i tercih ederim ve reddederim; şiddeti reddederim, ölümü reddederim, kanı, gözyaşını reddederim. Eğer bu minvalde bir sonuca ulaşmak istiyorsak o zaman bir kez daha demokrasiye, bir kez daha özgürlüklere, bir kez daha birlikte yaşam arzusuna sahip çıkmamız gerekiyor.

Ve müsaadenizle ben dikkatinizi bir kez daha o ağır bilançolara çekmek istiyorum: Geçen on dokuz ayda sadece ve sadece canlı bomba saldırılarında 573 insan yaşamını yitirdi, 2.664 kişi yaralandı yani neredeyse ayda 30 can toprağa düşüyor. Allah aşkına, yetmiş yıl boyunca bugün Hükûmetin kurmaylarının kullanmış olduğu dil kullanıldı ve bunun dışında bir tablo, bunun dışında bir bilanço olmadı.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - O dönemde neden çukurları kazdınız o zaman?

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - O hâlde gelin aynen bu soruyu soralım: Ne oldu da o süreç akamete uğradı?

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Neden bombaları döşediniz o yerlere? Oralara neden bomba döşediniz, onları açıklayın.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Ne oldu da o süreç nihayete erdirilmedi ve ne olursa, ne yapılırsa ve aynı zamanda ne yapılmazsa o zemine bir kez daha geri dönülebilinir, bir kez daha ortak bir gelecek inşa edilebilinir? Ama, hiçbirinizin şüphesi olmasın ki bu ülkede şu anda yok edilmeye çalışılan, aynı zamanda legal demokratik siyasetin ta kendisidir.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Bu soruya cevap vermediğiniz sürece söylediğiniz her şey tiyatro.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Seçilmiş olduğum şehir olan Urfa'da, aralarında 2 belediye eş başkanının da bulunduğu 190 kişi tam yirmi üç gündür toplama kampı koşullarında tutuluyor, avukatların gözaltındakilerle görüşebilmesi için ailelerinden özel bir izin almaları gerekiyor. Birileri katliam yapıyor, birileri suç işliyor, birileri önlemekte basiret gösteremiyor ama faturası HDP'ye çıkarılmaya çalışılıyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 12 Aralık günü Ceylanpınar HDP ilçe teşkilatı binasına "arama" adı altında giren kolluğun, ilçe teşkilatını getirmiş olduğu hâlin tablosunu görüyorsunuz. Çok açık ve net söylüyorum; bu, hukuksuzluktur ve bu uygulamayı reva görenler tarihte emin olun ki "barbar" olarak anılacaklardır. Bakın, binanın 1'inci katından 2'nci katına, konferans salonuna bütün kapılar kırılmış, bütün eşyalar tahrip edilmiş durumda.

Aynı şekilde, öyle bir saik düşünün ki şiddetin, ölümün ve kan dökmenin yegâne mağduru -bir kez daha söylüyorum- hayatını yitirenlerdir, ölüme gönderilenlerdir. Ama onun yaratmış olduğu bir diğer sonuç da vardır: Legal demokratik siyaset zemini ortadan kaldırılıyor. Bu minvalde de legal demokratik siyasete yöneltilen saldırıların en büyük mağduru şüphesiz ki HDP'dir. Bugün bu sıralarda olması gereken 12 milletvekili arkadaşımız şu anda bu sıralarda değil, cezaevinde bulunuyor.

Çok açık ve net söylüyorum, bütün HDP milletvekillerini cezaevine koysanız, bütün ilçe, il teşkilatlarımızı alsanız cezaevine koysanız, yetmedi 6 milyon seçmeni cezaevine koysanız, tablo bunun dışında bir tablo olmayacaktır çünkü yetmiş yıl boyunca tablo bunun dışında bir tablo olmadı. O hâlde yegâne yol var, yegâne çözüm var; o da ortak değerlerde, ortak paydalarda bir kez daha buluşmanın arayışı içerisine yani çözümün arayışı içerisine girmektir.

Bakın, gündem okunduğunda, bu ayın gündemi okunduğunda... Parlamentoda sözüm ona bir anayasa oylanacak. Peki, Anayasa -Allah aşkına, hukukçular var- bir toplumsal sözleşmedir; toplumun tümünün ortak paydalarda buluşması ve geleceğini şekillendirmesi, eşitçe, kardeşçe, özgürce, hakça bir yaşam sürdürmesinin, âdeta birbirini bağlayan, birbirine gelecek adına söz veren bir metnidir ama gelin görün ki bu metnin bu Parlamento çatısı altında toplumla dahi paylaşılmasına müsaade edilmiyor. Yaklaşık olarak iki yüz saatlik bir çalışma öngörülüyor ama bu iki yüz saatin ancak ve ancak en fazla yirmi sekiz saati TRT'de canlı yayınlanacak. Peki, mademki toplumsal sözleşme, mademki milletin iradesine başvuruyoruz, mademki milletin iradesine gidiyoruz o hâlde tartışmanın kendisini, özünü milletle, milletin huzurunda tartışmaktan neden imtina ediyoruz?

Değerli milletvekilleri, çok açık ve net söylüyorum, şiddetten, ölmekten ve öldürmekten, ölüme göndermekten hiç kimse ama hiç kimse sonuç itibarıyla kazançlı çıkmayacaktır. Yetmiş yıl boyunca bu coğrafyada yaşanan ölüm, savaş, kavga, çatışmanın -adına ne derseniz deyin- özü itibarıyla hiçbir kazananı olmamıştır, sadece ve sadece emperyallere kaşıyabilecekleri yaralar sunma fırsatı vermek dışında ve bugün, maalesef, bu ülke pek çok kesimin kaşıyabileceği açık yaralar hâline dönüşmüştür. O hâlde, gelin, bir kez daha bu gidişata bir "Dur." diyelim; gelin, bir kez daha "toplumsal sözleşme" diyebileceğimiz onurlu bir barışı çocuklarımıza, evlatlarımıza, torunlarımıza miras olarak bırakabileceğimiz bir zemin üzerinden, istişare zemini üzerinden, diyalog zemini üzerinden, ortak paydalarda buluşma zemini üzerinden yeni bir sayfa açalım. Eğer bu sayfayı açmayı başarmazsak başta Hükûmet olmak üzere, burada bulunan bütün parlamenter hem halkın huzurunda hem de Hakk'ın huzurunda mesul olacaklardır.

Bu duygularla, hepinizi bir kez daha saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Baydemir.