| Konu: | Sınai Mülkiyet Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 45 |
| Tarih: | 22.12.2016 |
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Doğrusu, Anayasa Komisyonu çalışmalarına devam ediyoruz, üç gün oldu başlayalı, sabahlara kadar oradayız. Buradan da hem Parlamentoyu hem de halkımızı bilgilendirmek ve açıkçası, halktan gizlenen, toplumdan gizlenen çalışmanın birkaç satır başıyla ayrıntılarını paylaşmak isterim zira konuşmalardan sıra bile gelmiyor, iki gündür sıra bekliyoruz, orada düşünceleri ifade etmek bile mümkün değil.
İlk gün bulunduğumuz taleplerin tümü reddedildi. "Basın-yayın organları izleyebilsin." dedik, reddedildi. "3 tane ajans kalsın; bu, halkı yakından ilgilendiriyor, halk kendisi için yapılan sözleşmeyi görmek, tartışmak istiyor." dedik, reddedildi. "Genel Kurulu bir hafta tatil edelim, bütün milletvekilleri bu çalışmaya katılmak istiyor." dedik, reddedildi. "Eşit temsille bir komisyon -tıpkı geçmişte olduğu gibi- yapalım." dedik, reddedildi. Velhasıl iktidar partisinden oluşan Başkanlık Divanı, partilerin bütün taleplerini reddederek üç gündür çalışmalara devam ediyor.
Peki, nedir? Ne yapıyoruz biz? Orada kapalı kapılar ardında partiler düşüncelerini söylüyor, ama kimsenin ikna olma niyeti yok, tartışma niyeti yok; herkes kendi pozisyonunu orada anlatarak, halka duyurmadan, verilen bir kararın aslında nasıl yaşama geçeceği, ne kadar sürede yaşama geçeceği daha önce kararlaştırılan bir takvime yetiştirilmeye çalışılıyor.
Bugün, Sayın Başbakan da söylemiş, "Ocak ayının başında Meclis Genel Kuruluna gelmesini bekliyoruz." Bu, "Ocak ayının başına kadar biz bu Komisyonu çalıştıracağız." anlamına geliyor.
Peki, başka ne yapıyoruz orada? Nasıl bir ortamda gidiyoruz? Biliyorsunuz, daha dün Suriye'de El Bab'da yaşanan büyük kaybı, Kayseri'yi, Beşiktaş'ı, emekçileri, öldürülen kadınları, hiç hız kesmeden yaşanan ekonomik krizi, doların alıp başını gittiği bir ortamda, cezaevlerinin tıka basa dolu olduğu bir ortamda, siyasetçilerin cezaevinde tutulduğu bir ortamda biz Anayasa tartışıyoruz. Ne büyük lüks değil mi? Gerçekten tartışabiliyor muyuz? Hayır, tabii ki tartışamıyoruz.
Peki, ne diyorlar bu teklifin sahipleri? Ben muhalefet partisinden başlayayım. 2012, 2013 yılında Anayasa Uzlaşma Komisyonunda beraber çalıştığımızda, MHP temsilcileri, bizzat Sayın Parsak, "Bu seçilmiş krallık önerisidir." diyordu, bugün ise teklifin arkasında, büyük bir arzuyla ve tutkuyla bunu savunduklarını görüyoruz.
Peki, bugün Yasin Aktay'ın, Hükûmet sözcüsünün sözüne ne demeli? HDP'li vekillerin tutuklanması halkta teselli oluşturuyormuş. Böyle bir şey olabilir mi? Gerçi bu bir itiraf. Biz yeni itiraflar bekliyoruz. Her gün reddediyorlar ama milletvekillerinin nasıl, ne zaman, nerede, hangi iddiayla tutuklanacaklarının kararını bizzat iktidar içinden, merkezî bir akıl tarafından verildiğini biliyorduk ama bugün Yasin Aktay, gerçekten, güzel bir şekilde itiraf etmiş bulunuyor.
Peki, topluma tümüyle kulak tıkanmış vaziyette. Kim yapacak bu anayasayı? Bugün Başbakanın açıklamasından kendisinin de gerçekten bu anayasayı bilmediğini öğrendik. Ne garip, değil mi? Bugün Sayın Başbakanın açıklamalarını umarım iktidar partisi milletvekilleri de okumuştur. Ne diyor? Sayın Başbakan diyor ki: "Arkadaşlarımızın kafasını karıştıran bir iki husus var." Bu da bir itiraf. Bir iki husus değil, imzalar atıldıktan sonra, kamuoyuyla paylaşıldıktan sonra iktidar partisi milletvekilleri de bizim gibi öğrendiler. Onlar da öncesini bilmiyorlar zaten çünkü kişiye özel bir anayasa yapılıyor. Peki, ne diyor Başbakan? Diyor ki: "Bütçeyi Meclis onaylayacak." Ya, gülelim mi, ağlayalım mı? Başbakanın taslaktan haberi yok. Başka ne diyor? "Çünkü, bütçe hakkı Meclisindir." Tasarıyla, taslakla, teklifle sıfır ilgi. Hâlbuki, bütçe hakkı tümüyle Cumhurbaşkanına veriliyor ve Meclisin bütçe yapma yetkisi, en önemli yetkisi elinden alınıyor. Sonra ne diyor? "Geneli itibarıyla, görüyorum ki toplumda ciddi bir kabul gördü." Ya, el insaf! Hangi toplum? Nerede kabul gördü? Kime anlattınız? Daha siz bilmiyorsunuz, daha milletvekilleriniz bilmiyor, daha partiler bunu tartışamadı. Siz uzayda mı yaşıyorsunuz Sayın Başbakan? Toplumda nasıl kabul gördü? Daha toplumun haberi yok ki bu anayasa taslağından.
Başka bir şey: "Düzelecek maddeler üzerinde çalışacağız." diyor. Tasarı Komisyona gelmiş ve sonra diyor ki: "Virgülüne bile MHP olmadan dokunamayız. Bu bir uzlaşma metnidir." Biz iki ay önce yaptığımız açıklamada Halkların Demokratik Partisi olarak "MHP, AKP'nin peşine takılmadı; AKP, MHP'nin peşine takıldı." dedik. Dediğimizi zaten her gün, her gün, doğruluyorlar. Peki "MHP'yi mutlu etmediyse o zaman bu uzlaşma olmaz." diyor, aynen Başbakan böyle söylüyor. Bir de ne gariptir ki belediye başkanı ve belediye meclis üyeliğiyle aynen kıyaslıyor. "Cumhurbaşkanı belediye başkanı ve nitekim vekiller de belediye meclis üyesi gibi çalışacak." diyor. Daha da ileri gidiyor ve bu sistemde halkın Cumhurbaşkanına icraat yapması ve çalışması için, Meclise de Cumhurbaşkanının ihtiyacı olan, memleketin ihtiyacı olan kanunları çıkarması ve ekibini takip etmesi için yetki vereceğini söylüyor. Yani, yeni sistemde hepimiz -milletvekilleri, toplum, halk, 79 milyon- Cumhurbaşkanına icraat yapması için yetki vereceğiz. Bunu Başbakan söylüyor, ben söylemiyorum.
Ve diyor ki: "Meydanlara ineceğiz." Kim inecek? Siz ineceksiniz. Sizin dışınızda kimse meydanlara inebiliyor mu? Kimse miting yapabiliyor mu? Basın-yayın organlarında hiçbirimiz konuşabiliyor muyuz? Bakın Anayasa haberlerine, ben bugün baktım biraz, "Adalet Bakanından HDP'lilere tokat gibi cevap" diyor. Allah Allah, orada olmasam diyeceğim ki gerçekten cevap verdi. Biz diyoruz ki: Rus Büyükelçisini polis öldürdü. Bu yalan mı? Yalan değil. Görevde mi? Görevde. Kimliği var mı? Var. Bunu çözmemiz lazım diyoruz, oradan bize "Siz nasıl böyle dersiniz?" diyor ve bize tokat atmış oluyor. Tokat yediğinin farkında değil. Biz uluslararası alanda tokat yiyoruz ama yandaş basın geliyor, ha bire tokat edebiyatıyla bu işi yapıyor.
Peki, ne olacak? STK'ların haberi yok, akademisyenlerin yok, hukukçuların yok ve bugün iktidar partisi temsilcisi "Millet için yapıyoruz." dedi. Ya, hangi millet? Kim milleti dinliyor? Millete gidip empoze ediyorsunuz "Bunu böyle, böyle, böyle kabul edeceksiniz." diye, tek taraflı bir propaganda var. Eş başkanlar, milletvekilleri, belediye başkanları tutuklu, demokrasicilik oynuyoruz, yok böyle bir şey. OHAL koşullarında, OHAL'i geçtim, sınır ötesinde askerlerimizin her gün canını yitirdiği, sivillerin katliamlara maruz kaldığı, burada Maraş katliamının bile araştırılmasının reddedildiği bir ortamda, işkencenin her yerde devam ettiği bir ortamda biz demokratik bir anayasa yapamayız.
Ama şöyle bir şansımız var değerli arkadaşlar: MHP'nin temsilcisi şunu demiş... Tabii, bunu Anayasa Komisyonunda çok ayrıntılı bir şekilde anlatacağız. Anayasalar toplumsal sorunlara çözüm üretir, yeni toplumsal sorunlar üretmez. Şu anda bu ülkede ihtiyaç nedir? Çoğulcu bir anayasadır. Kürt'üyle, Türk'üyle, Alevi'siyle, Laz'ıyla, kadınıyla, genciyle, çocuğuyla herkesin sorunlarına çözüm bulacak bir anayasaya yani toplumsal barışı tesis edecek bir anayasaya ihtiyaç var. Sayın Cumhurbaşkanı -burada zaman yok, Anayasa Komisyonunda eski konuşmalarını anlatacağım- 1991 yılında "barış anayasası"ndan söz ediyor, bugün "savaş anayasası" oylanıyor. OHAL koşullarında demokratik bir anayasanın esamesi okunamaz. Biz gerçekten vicdanlarınıza hitap etmek istiyoruz: Türkiye'yi hep birlikte, kendinizle birlikte uçuruma yuvarlıyorsunuz. Bizim seçilmiş krallığa ihtiyacımız yok. Bizim bu ülkede, şu anda Anayasa hem de bu koşullarda, dayatılan bir şekilde... On beş saat çalıştırılarak eza niteliğinde "Bu anayasayı çıkarmak zorundayız çünkü talimat bu." şeklinde bir dayatmayı kesinlikle bu halk görüyor. Şu anda burada ne yapıyoruz? Gerçekten parlamento faaliyeti mi yapıyoruz? Hiç kimse yok. Sayalım, toplam 50 kişiyiz. Neyi tartışıyoruz? Kanundan hangimizin haberi var? Kim okudu Sınai Mülkiyet Kanunu Tasarısını? Anayasayı kim okudu? O imzalar boş kâğıda atıldı ve şimdi "Toplumsal sözleşme yapıyoruz." diyoruz ama toplum yok, ama halk yok.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)