GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Sınai Mülkiyet Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:44
Tarih:21.12.2016

HDP GRUBU ADINA OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum. En son Bab'da hayatını yitiren bütün canlar şahsında Temmuz 2015 gününden bugüne değin bu coğrafyada haksız çatışmalarda, savaşta, bombalamalarda, saldırılarda hayatını yitiren bütün canları saygıyla, hürmetle yâd ediyorum, ailelerine bir kez daha başsağlığı diliyorum. Bir siyasetçi olarak, temsil etmiş olduğum halkın özlemlerinin savunucusu olarak bu kürsüde başsağlığı dilemekten de büyük bir ızdırap duyduğumu ifade etmek istiyorum zira siyasetin ve siyasetin yürütücüsü olan siyasetçilerin görevi taziye dileğinde bulunmak değil, önlemektir Sayın Başkan, önleme çabasını ortaya koymaktır. Bugün fikri ve sınai hakların patentinin korunma altına alınması sürecini konuşuyoruz oysa esas olarak bizim koruma altına almamız gereken, başarmamız gereken insan hayatıdır, insan hayatı. Ne olursa olsun bir daha yitirdiklerimizin tek bir tanesini geri getiremeyeceğiz, onların anne babalarının ve evlatlarının ızdırabını ortadan kaldırabilecek bir derman yitirdiklerimiz açısından üretemeyeceğiz. Hâl böyleyken, neden her gün tekerrür ediyor? Neden her gün tekerrür etmesine izin veriliyor, fırsat veriliyor? Müsaadeniz olursa bu nedenlere dair birkaç hususu öncelikle ifade etmek isterim.

Bu Parlamento çatısı altına adımımı attığım günden beri muhalefet partisinin bir ferdi olmaktan kaynaklı, Hükûmete dair eleştirilerimizi ortaya koyduk, eleştirilerimiz ortaya koymaya da devam edeceğiz ancak bununla birlikte, sadece eleştirmedik, sadece ayna tutmadık, çıkış yolu da ürettik, çıkış yolu da önerdik ve ne olursa olsun çıkış yolunu önermeye de devam edeceğiz çünkü bu yol çıkmaz bir yoldur, hem içeride hem dışarıda savaş, çatışma çıkmaz yoldur.

Sayın Bakan, Sayın Başkan; insanlığın bugüne kadar üretmiş olduğu en büyük fikrî eser ve daha eşi benzeri görülmemiş fikrî eser barıştır, barış. Biz, gelecek nesillere barışı miras bırakmadığımız müddetçe, yaşam hakkını ve kişi güvenliğini garanti altına almadığımız bir toplumsal sözleşmeyi inşa etmeyi başarmadığımız müddetçe hem fikrî hem sınai hem ekonomik değerler açısından da gerileme, maalesef, devam edecektir. Bu minvalde, çıkış yolu her şeyden önce legal demokratik siyaseti güçlendirmekten geçiyor, legal demokratik siyasetin kapısını kapatmamaktan, kilit vurmamaktan geçiyor. Ama gelin, görün ki bugün OHAL'in 5'inci ayındayız, 5'inci ayını doldurmuş bulunuyoruz. Devlete ilan edildiği söylenen OHAL halka karşı gözaltı, işkence ve sindirme olarak, âdeta her geçen gün ağırlaşan bir yapı olarak, büyüyerek devam ediyor. OHAL'in ağır faturası da bir kez daha Kürt'e, bir kez daha Kürt siyasetçisine çıkarılıyor. Yüz elli gün içerisinde tam anlamıyla 4.222 kişi gözaltına alındı yani günde ortalama 28 kişi gözaltına alınıyor. Aralarında eş genel başkanımız, milletvekillerimiz, il ve ilçe eş başkanlarımız ile diğer yöneticilerimiz de dâhil olmak üzere 1.068 kişi tutuklandı, 1.068 kişi. Yine, çatışmalı sürecin başlamış olduğu 22 Temmuzdan bugüne değin, on yedi ay içerisinde toplamda 8.523 kişi ayrıca gözaltına alındı.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Temmuz 2015'ten bugüne değin 23 HDP il eş başkanı, 44 HDP ilçe eş başkanı, 17 DBP ilçe eş başkanı ve 42 DBP ilçe eş başkanı tutuklandı. Eş genel başkanımızla birlikte 12 milletvekilimiz, 3 merkez yürütme kurulu üyemiz, 3 parti meclisi üyemiz, 750'yi aşkın il ve ilçe yöneticimiz tutuklandı. Başkan vekili dâhil olmak üzere 69 belediye eş başkanı tutuklandı, 46 belediyeye kayyum atandı, görevden alınan belediye eş başkanlarının sayısı 58, 10 belediye eş başkanı şu an, şu dakika, şu saat itibarıyla hâlen gözaltında bulunuyor.

12 Aralık İnsan Hakları Haftası'nı kutlamış olduğumuz hafta, temenniler, özlemler, taleplerin dile getirilmiş olduğu zaman dilimi içerisinde -çok açık ve net söylüyorum- bir kez daha hayat zehre bulandı, hayat zehirle zerk edildi. O günden bugüne değin Türkiye genelinde 33 şehirde 16 HDP il eş başkanı olmak üzere 756 partili ve yöneticimiz gözaltına alındı.

Bu uygulamanın, bu tablonun en ağırını seçilmiş olduğum şehir olan Urfa'da yaşıyoruz, Urfa'da yaşatılıyor. Neredeyse Urfa'da şu saat itibarıyla 210 kişi, siyasetçi, hukukçu, sivil yurttaş şu anda gözaltında bulunuyor. Viranşehir Belediye Eş Başkanı Emrullah Cin ile Bozova Belediye Eş Başkanı Zeynel Taş şu anda gözaltında. DBP, HDP'nin ilçe eş başkanları, yöneticileri, Demokratik Toplum Kongresi'nin delegeleri şu anda gözaltında. 9 meslektaşımız, hukukçu, avukat şu an Urfa'da gözaltında. Yaklaşık 160 insan bu soğukta, bu atmosferde Haliliye Belediyesine ait olan spor salonunda tutuluyor. Artık gözaltılar emniyet müdürlüğünde değil âdeta toplama kamplarında tutuluyorlar. Çok açık ve net söylüyorum; on bir gündür, 160 kişi, o ortam içerisinde tek bir lavabo, tek bir ıslak zemini kullanıyor, tek bir doktor kontrolünden geçmiş değiller ve yaklaşık olarak 50 kadın, on bir gündür Urfa Terörle Mücadele Şubesinde tutuluyor. Bunlarla birlikte şu ana kadar sadece ve sadece 7 kişinin ifadesi alınabilmiş durumda ve bu insanların avukatlığını yapabilecek, avukatlığını yapacak olan avukatlar da onlarla birlikte gözaltında tutuluyor. Yani savunmanın kendisi de şu anda gözaltında tutuluyor.

Bir siyaset düşünün, bir Hükûmet düşünün, alması gereken önleyici tedbiri almadığında, alamadığında basiretsizliğinin hesabını legal demokratik siyasetten alsın. İşte, bütün bu söylediklerim ve daha eksik bıraktıklarım, Allah aşkına, darbe değil de nedir? Darbe değil de nedir? Bu uygulama Hükûmet partisine yapılmış olsaydı, bu uygulama Parlamento içerisinde bulunan bir başka siyasi partiye yapılmış olsaydı bunun adı darbe değil de ne konulmuş olacaktı? Bu itibarla da darbe kimden gelirse gelsin demokrasiyi ayak altına almaktır, demokrasiyi çiğnemektir ve demokrasi çiğnenerek bu ülkenin geleceği garanti altına alınamaz.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; bugün sadece yitirdiğimiz canlarla kalmıyor süreç, sadece onları yitirmiş olmuyoruz; kimliği, adı, aidiyeti ne olursa olsun bugün yaşayan çocukların geleceği çalınıyor, geleceği, geleceği karartılıyor ve henüz doğmamış çocukların geleceği karartılıyor. Bir tek çıkış yolu var, bir tek çıkış yolu: Tarihe bakın, tarihe. Gelin, hep beraber tarihe bakalım. Ne zaman ki bu coğrafya, Anadolu insanı ne zaman ki Kürt halkıyla, Mezopotamya insanıyla el ele verdi ve ittifak kurdu, tarih sahnesinde onurlu bir yer edinmiştir. Ne zaman ki buranın insanı kendi iç barışını, kendi kardeşlik hukukunu yerle yeksan ettiyse bunun faturasını çok ağır ödemiştir. Gelin, bir kez daha siyaset söz alsın; bir kez daha hep birlikte yaşam hakkını, barış hakkını, insanların güven içerisinde yaşam hakkını garanti altına alacak bir çabanın ortak paydaşı, ortak partneri olalım.

Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)