GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Sınai Mülkiyet Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:44
Tarih:21.12.2016

MHP GRUBU ADINA MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 341 sıra sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu Tasarısı'nın birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, Fırat Kalkanı Harekâtı'nda şehit olan askerlerimize Allah'tan rahmet, yaralı askerlerimize de acil şifalar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, son günlerde güzel yurdumuzda meydana gelen felaketlere kısaca değinmek istiyorum:

Beşiktaş'ta gerçekleştirilen saldırıda şehit olan 45 evladımızın acılarını içimizde hissederken, Kayseri'de bulunan 1. Komando Tugayı'nda görevli Mehmetçiklerimize yönelik çarşı izinlerine çıktıkları sırada gerçekleştirilen bombalı saldırıyla yüreklerimiz bir kez daha yaralandı. Şehitlerimize Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum, kederlerini unutup "Vatan sağ olsun!" diyen ve haykıran ailelerine başsağlığı, gazilerimize de acil şifa diliyorum. Dualarımız; acıların bir an önce bitmesi, tüm vatan evlatlarının sağlıkla görevlerini yapması, vatanımızın birlik ve dirliğinin sonsuza kadar muhafaza edilmesidir.

Değerli milletvekilleri, evet, millî birlik ve beraberliğe sahip olmak zorunda olduğumuz bir dönemdeyiz. Terör örgütleri dört taraftan canlarımızı almakta ancak hedeflerine ulaşamamaktadır ve ulaşamayacaklardır. Çünkü milletimiz bir bütün hâlinde millî dayanışma ruhu ve fedakârlığıyla hareket etmekte ve bölücülerin planlarına karşı çıkmaktadır. Ancak Hükûmetin vekilleri olarak seçilenler, yönetimine yetkilendirildiği yüce Türk milletine karşı sorumluluklarını dikkatle yerine getirmek mecburiyetindedir. Kayseri'de gerçekleştirilen bombalı saldırıda askerlerimizin yeterli tedbir alınmadan izne çıkmasına imkân tanıyan sorumlular ya da sistem eksikliği hakkında detaylı inceleme yapılmalı ve gerekli işlemler yapılmalıdır. Terör olayları benzer şekilde gerçekleştirilmekte, bu da istihbarat zaafının olduğu düşüncesini akıllara getirmektedir. 15 Temmuz kanlı girişimi sonrasında da benzer tartışmalar olmuş ancak herhangi bir iyileştirmeye gidilmediği yahut yapılmış ise derde deva olmadığı görülmüştür. Yetersiz ve kök-neden analizi yapıldığında "Sorumlusu benden ise kalsın." yaklaşımının hâkim olduğu bir yönetimin ülkeyi felaketlerden kurtarması imkânsız görünmektedir. Kısacası hamasi söylemlerle, 2023'le Atatürk, 2053'le Fatih Sultan Mehmet, 2071'le Alpaslan olunmuyor.

Değerli milletvekilleri, pazartesi akşamı gerçekleşen silahlı saldırıyla hayatını kaybeden Rus Büyükelçi Karlov'un ailesi ve Rus halkına başsağlığı diliyor ve bu olayın bir an önce açıklığa kavuşması gerektiğini düşünüyorum.

Terör sadece ülkemizde değil, dünyanın çeşitli ülkelerinde de can almakta ancak bu olaylar münferit olaylar olarak gerçekleşmektedir. Buna bir örnek olarak geçtiğimiz günlerde Almanya Berlin'de Noel pazarına kamyonla dalmak suretiyle 12 kişinin can kaybına yol açan olayı hatırlatıyorum. Alman halkına buradan taziyelerimizi iletiyorum. İsviçre Zürih'te daha önce Türk toplumunun denetiminde olan ancak son dönemlerde başta Somalililer olmak üzere Afrikalılarca ibadet için kullanıldığı belirtilen camiye yönelik saldırıda yaralananlara da Allah'tan acil şifalar diliyorum. Ayrıca, Halep'teki dram hâlâ bitmemiştir "Ateşkes sağlandı" denilmesine rağmen Halep'te hâlâ katliamların devam etmesini, sivillerin şehri terk etmeleri için hazırlanan konvoylara rejim güçleri tarafından ateş açılmasını da, katliama göz yumulmasını da kınıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına bağlı özel bütçeli bir kamu kurumu olan Türk Patent Enstitüsü, ülkemizde marka, coğrafi işaret, tasarım, patent ve faydalı model gibi sınai mülkiyet haklarının korunması, bu haklara ilişkin toplumdaki bilgi ve farkındalık düzeyinin artırılması amacıyla 1994 yılında kurulmuştur.

Bir yıl sonra yürürlüğe konulan patent ve faydalı modele ilişkin 551 sayılı Kanun Hükmünde Kararname; tasarımlara ilişkin, coğrafi işaretlere ilişkin, markalara ilişkin kanun hükmünde kararnameler yayımlanarak bu hakların söz konusu kanun hükmünde kararnameler kapsamında korunması sağlanmıştır.

Türkiye Patent Enstitüsünün kuruluşuna ilişkin 544 sayılı Kanun Hükmünde Kararname değiştirilerek 5000 sayılı Enstitü Kuruluş Kanunu 2003 tarihinde yasalaştırılmıştır ve görüşmekte olduğumuz anılan kanun tasarısı 5 kitaptan oluşmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bugün itibarıyla Türk Patent Enstitüsüne baktığımızda AR-GE faaliyetlerinin bir sonucu olan patent başvuruları ve tescillerinde 2015 yılında 5.512 yerli, 8.446 yabancı patent başvurusu olmuş; yabancı patentlerden yüzde 99,1'i kabul edilirken yerli patentlerden yüzde 31'i kabul edilmiştir yani tescil edilmiştir. Yani, yabancı patent başvurularının neredeyse tamamı tescil edilmiş durumdadır. Demek ki biz patentin önemini tam anlatamamışız.

Ekonomik büyüklük açısından 17'nci sırada yer alan ülkemizin patent başvurusunda bulunan 25 ülke arasında son sırada yer almasını kabullenmek mümkün değildir. Ekonomik büyüklükte Türkiye'nin gerisinde yer alan Tayland, İsrail ve İran'ın listede daha üst sıralara yerleşmesi, konu üzerinde daha çok çalışmamız gerektiğini göstermektedir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin ekonomik gelişimine paralel olarak

sınai mülkiyet hakları alanında yeterli olmasa da önemli gelişmeler olmuş, başta patent, marka ve tasarım olmak üzere başvurularda dünya çapında olduğu gibi olmasa da artışlar yaşanmıştır.

2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı esnasında Türk Patent Enstitüsü kurumu bütçesi hakkında konuşma yaparken kurumda Sayıştayca tespit edilen uygunsuzluklara yönelik değerlendirmelerde bulunmuş ve yeni kanunla bunların giderilmesini umut ettiğimi belirtmiştim. Ayrıca, yasalaştırma çalışmasının etkin ve verimli yürütülmesini teminen muhalefet partileri olarak Milliyetçi Hareket Partisi ve CHP ile Hükûmet temsilcilerinden bir alt komisyon kurularak çalışmalar yapıldığından da bahsetmiştim. Alt komisyon toplantılarında özellikle üstünde durduğumuz konulardan biri de yasa genelinde kişi veya duruma göre farklı uygulamalara yol açabilecek şekilde kullanılan tanımlamalardı. Özellikle, "gerekli görüldüğü durumlarda", "gerekli gördüğü sıklıkta", "makul ihtiyaçlar" gibi ifadeler içerdiğini ve talebin ya da işlemin uygulanmasından sorumlu olacak kişilerin inisiyatifine, tecrübesine ya da yaklaşımına göre değişiklik gösterebilecek sonuçların oluşmasına imkân tanımaktadır.

Bu tip muğlak ifadeler yerine kanun tasarısında net, ilgili tarafların tamamınca aynı şekilde anlaşılıp uygulanacak, aynı sonuçların çıkarılacağı ifadelerin yer alması gerekmektedir.

Bu konuda gerekli uyarılar komisyon toplantıları esnasında yapılmış ancak uygulamada tanıdığı esnekliklerden dolayı önerimiz AKP milletvekilleri tarafından kabul görmemiştir. Bu yaklaşım, yasanın revizyon gerekçelerinde yer alan Avrupa Birliği bünyesindeki uygulamalar ve icraatlarına yönelik kurallara entegrasyon ve ortaya çıkabilecek sorunlar ile hak kayıplarının ortadan kaldırılması ihtiyacına cevap verebilecek bir yasaya müsaade etmemektedir.

Değerli milletvekilleri, markadan doğan hak bir mülkiyet hakkı olup Anayasa'yla güvence altına alınmış bir haktır. Bu hakkın idari bir organ tarafından iptal edilmesi de mümkün değildir. İptal konusunda karar verme yetkisi bağımsız mahkemelerin olmalıdır.

Sınai Mülkiyet Kanunu Tasarısı'nın 26'ncı maddesinde geçen "Enstitü" ibaresinin "yetkili mahkeme" olarak değiştirilmesi teklifimiz yine AKP milletvekilleri tarafından kabul görmemiştir.

Değerli milletvekilleri, özetle, söz konusu kanun tasarısı tüm tarafların aynı şekilde anlayarak, uygulamaya alacak şekilde düzenlenmemesi temelinde, tasarıyı Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak eksik bulmakla birlikte, sanayicinin beklentilerine cevap vermesini ve onlara katkı sağlanmasını umuyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)