GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:43
Tarih:20.12.2016

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, son günlerde yaşamış olduğumuz elim olaylardan dolayı hepimiz üzgünüz, gerçekten ne söyleyeceğimizi bilemiyoruz. Geçtiğimiz günlerde iki patlamada çok sayıda güvenlik görevlisi polis ve askeri kaybettik. Dün, Ankara'da, başkentte, Rusya Büyükelçisi, çok elim bir suikastla öldü.

Değerli arkadaşlar, hemen şunu ifade edeyim: Her üç olayda da -hiç kimse kızmasın- ciddi bir güvenlik zafiyeti var. Terörün tek sebebi budur filan anlamında söylemiyorum ama baştan söyleyeyim: Gerçekten, terörle mücadelede önde olan bir komanda birliği askerlerine öyle bir saldırı yapılabileceğini, oraya gelinebileceğini tahmin etmek bir mesele mi arkadaşlar? O insanlar bir halk otobüsüne bindiriliyor ve korumasız bir şekilde gidiyorlar.

Dün, yaşadığımız olayda, Rus Büyükelçinin öldürülmesinde gerçekten ciddi bir güvenlik zafiyeti olduğu çok açık. Öldüren insanın, bir şarjör mermisi olan insanın canlı yakalanmaması da çok manidar değerli arkadaşlarım.

Değerli arkadaşlar, ülke, çok hızlı bir şekilde bir karanlığın içine doğru çekiliyor; bunu görüyoruz, bunu hissediyoruz hep beraber. Yıllar önce, çok da değil üç beş sene önce İstanbul'da yapılan Suriye barışıyla ilgili bir toplantıda, orada, Suriye'de hem iktidarın hem de muhaliflerin bulunduğu bir toplantıda, onlara Irak'ı örnek göstererek Suriye'nin de böyle olabileceğini ve birbirleriyle uğraşırken bir ülkenin, hepsinin ortak vatanının yok olabileceğini söylemiştim. Aynı şeyi burada söylemek istemiyorum değerli arkadaşlarım ama maalesef, çok hızlı bir şekilde buraya doğru gidiyoruz eğer biz burada bir şey yapmazsak.

Evet, Türkiye büyük bir saldırı altında, terör olayları var; canlarımızı, çocuklarımızı kaybediyoruz; elbette üzgünüz, elbette öfkeliyiz ama ülkeyi yönetenler öfkeyle hareket etmez değerli arkadaşlarım; ülkeyi yönetenler, sağduyuyla, sükûnetle, suhuletle ve en önemlisi de hukuk içinde hareket ederler. En başta bu sizin görevinizdir, iktidar partisi olarak sizin görevinizdir; bu millet size bu ülkeyi yönetme görevi vermiştir değerli arkadaşlarımız. Ama Hükûmet kendisine hiçbir şeyi yakıştırmıyor, hep ötekileri eleştiriyor; HDP'yi, CHP'yi. Sayın Bakanın CHP eleştirisini gerçekten çok yadırgadım, sanki olayı normal gibi karşılıyor. Bir kere, arkadaşlar, bir kere durup bakın, "Biz nerede yanlış yapıyoruz, bizim hatamız, sıkıntımız, problemimiz ne?" Bir kere sorun, ne olur yani.

Şimdi, Sayın Bakan çıkıyor, intikamdan söz ediyor büyük bir olaydan sonra; bir başka Bakan "Şehit olalım." diyor; bir başka milletvekili çıkıyor, yazı yazıyor, CHP'yi, ülkenin ana muhalefet partisini terör listesinde sayıyor değerli arkadaşlar. HDP binalarına saldırılar var, oraya gidenler "Geldik, yoktunuz." yazıyor.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten nereye gidiyoruz? Evet, provokasyonlar var, en son Rusya Büyükelçisinin öldürülmesinde gördük. Ülke çok kırılgan, bunu biliyoruz; provokatörler iş başında, bunu biliyoruz ama bunlarla ilgili tedbir alacak olan sizsiniz değerli arkadaşlar. Tamam, muhalefet ortama uygun bir şekilde konuşsun, germesin ama geriye doğru şöyle bir tarama yapın, bakın, gidin; ülkeyi geren, milleti birbirine düşmanlaştıran konuşmaların büyük çoğunluğu iktidardan geliyor değerli arkadaşlarım.

Bakın, bir akademisyen çıktı, çok açık bir şekilde, Suriye'de olup bitenleri Türkiye'ye taşıdı ve Türkiye'de bir mezhep savaşı kışkırtması yaptı, çok açık bir şekilde tehdit etti. Yandaş gazeteler -kimlerdir bunlar, kimi destekliyorlar, neyi destekliyorlar biliniyor; isimlerini saymıyorum- bunların köşe yazarı kılıklı provokatörleri sabahtan akşama provokasyon yapıyor, milleti birbirine kırdırıyor, provoke ediyor.

Değerli arkadaşlarım, bakın, sosyal medyada yüzlerce video dolaşıyor. Bu videolar, Suriye'de olup bitenler yarın Türkiye'ye taşınacakmış gibi bir hava veriyor. Orada ne olduğu, nasıl olduğu bilinen militanlar açık açık Türkiye'yi tehdit ediyorlar "Bizi yalnız bıraktınız Suriye'de." diye.

Bakın, bütün bunlar varken, Türkiye'nin birinci meselesi bu terör konusu olacakken, Türkiye Büyük Millet Meclisi toplanıp bu konuyu konuşacakken biz, tek kişinin anlamsız bir arzusu doğrultusunda başkanlık sistemini tartışıyoruz ve şu anda milletvekillerimizin çoğu orada. Bakın, 7 Hazirandan sonra girilen bu yol, yol değil arkadaşlar. Bu kutuplaşmayla, baskıyla hiç kimse bir yere gidemez. Buradan bir başkanlık elde edilse bile bu başkanlık hiç kimsenin işine yaramaz.

"Bir olalım." diyorsunuz değerli arkadaşlarım da nasıl bir olacağız? Nasıl birlikte olacağız? Gerginlikle, krizle, terörle milleti tehdit ederek nasıl bir olacağız? Bunu size soruyorum.

Başka bir şey daha: "Son terörist kalana kadar" diyor bütün Hükûmet sözcüleri; bürokratlar her kürsüye çıktıklarında "son terörist kalana kadar" diyor. Bu, öfkeyle söyleniyor, anlaşılır bir şey, terörle mücadeledeki kararlılığı gösteriyor diyelim ama değerli arkadaşlarım, gerçekten, siz bu ülkeyi yönetiyorsunuz, "Son terörist kalana kadar..." Böyle bir olayda dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey görülmüş mü? Sizden önce kaç hükûmet, kaç bürokrat bu lafı tekrarladı bu ülkede bilmiyor musunuz? Bu olayı, ülkedeki bu gerginliği, bu çatışmayı çözecek sorumlulukta olan, görevli olan siz değil misiniz değerli arkadaşlarım? Aklımızı başımıza toplayalım değerli arkadaşlarım, Türkiye hepimizin.

Bakın, bir süre önce Sayın Cumhurbaşkanı da başka Hükûmet yetkilileri de "Başka gidecek bir yerim yok." dedi. Kimin başka gidecek bir yeri var değerli arkadaşlar? Bu ülke hepimizin ülkesi değil mi? Bu hepimiz için, bu söz hepimiz için geçerli değil mi? Türk'ü, Kürt'ü; Laz'ı, Çerkez'i; Alevi'si, Sünni'si; solcusu, sağcısı; AKP'lisi, HDP'lisi, CHP'lisi, MHP'lisi, hepimiz için söz konusu değil mi? Hepimizin yani muhalif olanlar dâhil, en aykırı düşünenler dâhil hepimizin içinde yer alacağı, içinde kendimizi görebileceğimiz; muhalefetle, farklılıklarla kendimizi orada görebileceğimiz bir siyasal sistem, bir toplumsal işleyiş geliştirmezsek gerçekten bu memleketin, bu ülkenin, bu milletin sonu hiç iyi gözükmüyor değerli arkadaşlarım.

Bakınız, şimdi, biz bütün bunları konuşacak yerde, böyle bir toplumsal düzen kuracağımız yerde, kalkmışız, şu anda bütün milletvekillerimizin büyük çoğunluğu Anayasa Komisyonunda bir Anayasa değişikliği konuşuyorlar, tartışıyorlar. Nedir bu? "Parlamenter sistem işlemiyor." Peki, değerli arkadaşlarım, size soruyorum: Bu parlamenter sistem, on beş seneden beri neyi yapmak istediniz de yapmanızı engelledi? Hadi, 2007'lere kadar birtakım sorunlar vardı Cumhurbaşkanı seçiminde falan, "vesayet sistemi" diyordunuz, doğru. Peki, ondan sonra neyi yapmak istediniz de yapamadınız, hangi yasayı getirmek istediniz de yapamadınız?

Değerli arkadaşlarım, şu andaki mevcut olan sistemi biz de beğenmiyoruz. Bu, 12 Eylül Anayasası'yla, 12 Eylül darbe hukukuyla sakatlanmış bir parlamenter sistemdir. Eğer sorunlar varsa bu darbe hukukundan kaynaklanıyor. Ama, size bakıyoruz, darbe hukukuyla ilgili bugüne kadar hiçbir şey yapmadınız arkadaşlar, darbe kurumlarının tamamını tepe tepe kullanmaya devam ettiniz. Şimdi de diyorsunuz ki: "Olmadı, başkanlık getirmek istiyoruz." Nasıl bir başkanlık getirmek istiyorsunuz? Parlamenter sistemin gediklerini, sorunlarını ya da darbe hukukuyla sakatlanmış parlamenter sistemi onaracak bir başkanlık sistemi mi getirmek istiyorsunuz? Hayır, bir tek adam sistemi getirmek istiyorsunuz. Her şeyi o yapacak arkadaşlar; yasayı o çıkaracak, atamaları o yapacak, yüksek yargıyı o atayacak; her şeyi yapacağı bir sistem getiriyorsunuz. Bu, yol değil değerli arkadaşlar; buradan çıkış yok. Bir yerde durup "Biz nerede yanlış yaptık?" diye sormak durumundasınız arkadaşlar. Biz muhalefet olarak soruyoruz inanın ki, çok şeyler öğreniyoruz; sizin de öğrenmeniz gerekiyor. Bu büyüklenmeyi, bu kibri, bu "Her şeyi biz biliriz, biz yaparız..." Bundan vazgeçmeniz gerekiyor.

Bakın, değerli arkadaşlar, yollar yapıyorsunuz, köprüler, tüneller yapıyorsunuz; iyi yapıyorsunuz. Takatimiz gereği, ne kadar takatimiz varsa bu millet her zaman yollar da yapar, köprüler de yapar, ekmeği de büyütür, Türkiye'yi de büyütür ama Türkiye ortadan kalktıktan sonra, gerçekten, Allah korusun, iç savaş gibi büyük bir felaket yaşadıktan sonra hiçbir şey yapamayız değerli arkadaşlar, hiçbir şey yapamayız. Eğer vatanımızla ilgili yani herkesin onuru ve herkesin özgürlüğünün yeri olan vatanımızla ilgili, milletin birliğiyle ilgili bir problem olursa hiçbir şey yapamayız. Hepimizin aklımızı başımıza almamız lazım.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bekaroğlu.