| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 43 |
| Tarih: | 20.12.2016 |
TANER YILDIZ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; heyetinizi saygıyla sevgiyle selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.
Öncelikle, hem Kayseri'de hem de geçen hafta Beşiktaş'ta yaşanan hain ve menfur saldırıdan dolayı şehit düşen bütün kardeşlerimizi rahmetle, minnetle ve şükranla anıyorum. Bu arada, yaralananlara da Cenab-ı Hak'tan acil şifalar temenni ediyorum.
Türkiye farklı acılarla farklı zamanlarda tarihi boyunca da karşılaştı. Birliğini beraberliğini, gelişmesini ve büyümesini engellemeye çalışanlara daima, her zaman olduğu gibi karşı koydu, karşı durmasını da bildi.
Türkiye'de Meclis siyasetin gücünü, varlığını ve iradesini simgeleyen ana çatıdır ve burada bulunan bütün partiler Türkiye'nin birliği ve beraberliği için eğer siyaseti ön plana çıkarmak istiyorlarsa siyasetin yapılacağı yer Türkiye Büyük Millet Meclisidir.
HDP için de birçok fırsatlar ortaya kondu. Bugün herkesin şapkasını önüne koyup sorgulaması lazım. İsminizi aldığınız, açılımını yaptığınız bütün bu yapı içerisinde -ki Türkiye'de bir tane Türk milleti vardır, halkımız bir tanedir, velev ki siz ayırdınız- onlarla alakalı ne kadar istismar edip ne kadar etmediğinize, hep beraber sizlerin öncelikle bakmanız lazım. Açık bir ifadeyle söyleyeyim değerli arkadaşlar: Bir kere, hiçbir siyasi partinin, HDP'nin de binalarının bir şekliyle yağmalanmasını, provokasyona tabi tutulmasını hiçbir şekilde mazur ve makul göremeyiz, bunu hiçbir şekilde farklı yönde izah edemeyiz ama bunun bu noktaya gelmesinde partinin takındığı tavrı da gözden geçirmemiz lazım. Geçen hafta Beşiktaş saldırısıyla alakalı burada gruplar hep beraber bir bildiriye imza koydular. O bildiri çok açık ve net bir mesaj yayınlıyordu ve şunu söylüyordu: Türkiye'nin birliğine, beraberliğine konacak katkıyı tek yürekten hissettiğimize dair... Niçin o bildiriye imza koymuyoruz? O zaman vatandaş bunu farklı anlıyor, vatandaş burayı izliyor, oy verdiği partileri de izliyor ve HDP'nin de bugün... Kürt kardeşlerimiz, verdikleri oyların hendeğe dönüşmesini, tahvil edilmesini hiçbir şekilde anlamadıklarını her gittiğimiz yerde bize söylüyorlar. O yüzden, değerli arkadaşlar, bakın, sorumluluğumuzu bileceğiz.
Ben şu anda büyükşehir belediye başkanımızla bir kez daha konuştum. O gün saldırının olduğu anda bütün bakanlarımız, milletvekili arkadaşlarımız, valimiz, Emniyet müdürümüz, bütün devlet erkânı da hep beraber oradaydık. Belediye, HDP parti levhasını sökmek için gitmedi, provokatörlerin çıkarttığı yangını söndürmek için gitti; görüntülerde mevcut. Bugün muhtelif illerde, hassasiyeti tahrik edilmek istenilen illerde HDP binasına yapılan saldırıyı -bir kez daha söylüyorum- makul görmüyoruz. Ama bununla alakalı, tekrar tutanaktan okuyorum: "Ümraniye ilçe binasının çatısına 2 şahıs çıkıyor. Onu indirmek üzere giden polis sekizinci kattan düşüyor ve şehit oluyor." Çatıya çıkanlardan 1'i Ramazan Mustafa Yaylacı isimli şahıs. Bu şahıs, DHKP-C, DEV-YOL devrimci yapılanmasında bulunuyor. Şimdi, benim buradan hangi anlamı çıkartmam lazım? Orada provokatif çalışanların, provokasyonu oluşturanların kimliğine bu manada bakmak lazım. İçişleri Bakanlığımız bununla alakalı her türlü girişimlerini de yaptı ve büyükşehir belediye başkanımız da, Emniyet müdürümüz de, valimiz de Kayseri'de özellikle, provokasyona bu tür açık bir yapılanmanın karşısında olduğunu hem devlet olarak hem de millet olarak gösterdi. Sağduyunun elden bırakılmaması lazım geldiğini her platformda söylüyoruz. Bu Türkiye'de 78-79 milyonumuzla beraber biriz ve beraberiz. Bunu, farklı noktalara çekmeye çalışmanın kesinlikle provokasyonla alakalı olduğunu bir kez daha söylemem lazım.
Siyaset söz sahibi olsun ama Türkiye Büyük Millet Meclisinde olsun. Bu ülkenin idaresine irade koyacak yapı Türkiye Büyük Millet Meclisinde şekilleniyor. Ama unutmayalım ki 15 Temmuz diye çok enteresan, önümüzdeki kuşaklarda çokça konuşulacak olan bir hadise gerçekleşti.
15 Temmuz, yalnızca Türkiye siyaset tarihinin değil, ikili muhasebe tutan bütün terör örgütleriyle beraber siyasi kimlik taşıyanlar, STK'larla alakalı, bankalarla alakalı, yapılanmalarla alakalı, çifte muhasebe kim tutuyorsa onunla alakalı tekrar gözden geçirilmesi gereken önemli bir "case"dir, önemli bir başlıktır. O yüzden, bu, yalnızca Türkiye siyaset tarihinde değil, FETÖ yapılanmasının... Özellikle dün -kendisiyle uzun süre mesai yaptığım- Rusya'nın Türkiye Büyükelçisinin de hunharca öldürülmesi, katledilmesindeki farklı gelişmeleri önümüzdeki günlerde hep beraber izleyeceğiz.
Değerli arkadaşlar, bu ülke hepimizin. Özellikle, benim HDP'ye bir tavsiyem var: Bu ülkede HDP binalarının provokasyona tabi tutulmasıyla alakalı ya algıyı değiştireceksiniz ya da gerçeği değiştireceksiniz ama ikisinden birini mutlaka değiştirmeniz lazım. Eğer siz bu konuda samimiyseniz PKK'nın terör örgütü olduğuyla alakalı bu bildiriyi sizin açıkça söyleyebilmeniz lazım, bunu her tarafta söyleyebilmeniz lazım. Bizim şehit cenazelerine katıldığımızda yüreğimizden hissettiğimiz acıyı, aynı şekilde sizin hissediyor olmanız ve bunu beyan ediyor olmanız lazım; vatandaşımızın aynı acıyı hissettiğinizi bir şekliyle hissedebilmesi lazım. O yüzden, mutlaka bir şeyi değiştirmeniz gerekiyor. Ben, bunu, yine Türkiye'nin birliği, beraberliği ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altında hep beraber yapılacak çalışmalar için söylüyorum.
Mesela, cumartesi günü, 1 kilometre boyunca bir bayrakla, inşallah, Kayseri'de Millî Beraberlik Platformu olarak saat 14.00'te yürüyüş yapılacak. Burada, bütün partilerin -mademki aynı şeyi hissediyorlar- çok rahatlıkla bunun altına girebilmesi lazım. O gün, orada, MHP'den milletvekili arkadaşımız vardı, CHP'den milletvekili arkadaşımız vardı; aynı şekilde, AK PARTİ'li milletvekili arkadaşlarımızla beraber kol kola girip terör karşısında bir şekliyle hep beraber fotoğraf verdiler. O yüzden, ben, buradaki hassasiyeti en fazla üzerinde taşıması gereken, en fazla bunu ülkemize hissettirmesi gereken yapının çok açık bir şekilde HDP olduğunu bir kez daha söylemem lazım.
HİŞYAR ÖZSOY (Bingöl) - Suç bizim mi yani?
TANER YILDIZ (Devamla) - Şehit cenazesinde, Yasin kardeşimizin şehit cenazesinde 2 şehidimiz vardı Beşiktaş'tan. O şehit cenazesine CHP çelenk göndermiş. Biz çelengin -biraz önce milletvekili arkadaşımız söyledi- kesinlikle parçalanmasının, orada yok edilmesinin taraftarı değiliz. Sordum kim bunu yaptı diye, "O anki şehidimizin amcasının oğlu yaptı." dediler. Ondan sonra, CHP, ikinci kez çelenk getiriyor. Arkadaşlar, oradaki ortamı görmemiz lazım.
Bakın, Yasin dediğimiz arkadaşımız, şehidimiz, ailesi bize emanet olan değerli kardeşimiz... Pazar günü ailesini ziyarete gittim tekrar bütün milletvekili arkadaşlarımızla beraber. Altı ay önce gördüğü bir rüyasını anlatıyorlar: Büyük bir cami, caminin avlusunda 2 cenaze, bayraklara sarılmış. Sanki bugünü önceden görmüş demiyorum, aynısıyla tarif ediyor. Diyor ki: "Bunlar kimler?" Diyorlar ki: "Ya, sen tanımıyor musun? Burada sen yatıyorsun." "Ya, nasıl olur, ben şu anda hayattayım." diyor. Ablası anlattı bunu bana. Diyor ki: "Hayır, burada yatan sensin, 2 şehit geldiniz ve bunlar kaldırılacak, tarafımızdan kaldırılacak." Ve bunu ailesine anlatmıyor, arkadaşına diyor ki: "Eğer ben şehit olursam bunu sana emanet ediyorum, ondan sonra anlatırsın."
Arkadaşlar, kanını, canını, bütün benliğini bu ülkeye hasretmiş olan insanlara karşı, herkesin aynı şekilde bu acıyı hissettiğini beyan etmesi ve bunu ibraz etmesi gerekiyor.
Bütün bu duygu ve düşüncelerle heyetinizi tekrar saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yıldız.