GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı Tümü münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:42
Tarih:16.12.2016

MHP GRUBU ADINA İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini açıklamak üzere huzurunuzda bulunuyorum. Bu vesileyle heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, bütçe hakkında değerlendirmelerime geçmeden önce, geçtiğimiz hafta sonu meydana gelen İstanbul'daki hain saldırıda şehit olan 44 kardeşimize Allah'tan rahmet, yaralanan vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum. Bu korkunç ve kahredici terör saldırısına karşı milletimiz bir ve beraberdir ve sorumluların bulunup cezalandırılmasını, dökülen kanların yerde bırakılmamasını, sadece birkaç teröristin cezalandırılmasını değil terörün kökünün kazınmasını istemektedir.

Değerli milletvekilleri, bütçe görüşmeleri, hükûmet icraatlarının değerlendirildiği, muhalefetin hükûmetin politikaları hakkında uyarı, tenkit ve tavsiyelerini dile getirdiği, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına önemli bir denetim vesilesidir. Devletin hangi alanlara ne kadar kaynak ayıracağını, hangi alanlardan ne kadar kaynak toplayacağını gösteren bütçenin en önemli özelliği, nimet ve külfetin vatandaşlarımız arasında dağıtılırken hangi kıstaslara ve hakkaniyete riayet edildiğinin ortaya çıktığı bir gösterge olmasıdır. Zira vatandaşlarımızı yoksulluklarından ziyade uygulanan politikalar sonucu ortaya çıkan haksızlıklar, eşitsizlikler ve adaletsizlikler daha fazla yaralamakta, bu konular onlarda daha derin izler bırakmaktadır. Takdir edersiniz ki ekonomiyi siyasetten, ekonomik faaliyetleri sosyal konulardan, ekonomik yorumları güvenlik, asayiş, kültür, dış politika gibi alanlardan ayırmak ve ayrı düşünmek mümkün değildir.

Sayın milletvekilleri, Türkiye, bugün, çok ağır ve olumsuz şartların hüküm sürdüğü kritik bir dönemden, âdeta bir ateş çemberinden geçmektedir. Millî güvenlik sorunları ağırlaşmakta, iç ve dış güvenliğimiz çok ciddi tehlike ve tehditlere maruz kalmaktadır. Türkiye çok ciddi beka sorunuyla karşı karşıyadır. Ülkemiz uzun süredir, karmaşık olayların, kaotik gelişmelerin baskı ve kuşatması altındadır, âdeta sırat köprüsünden geçmektedir.

Değerli milletvekilleri, Türk milleti, 15 Temmuz FETÖ kalkışması gibi rezil bir ihanete şahit olmuştur. Gayemiz bu tip düşmanlıkların tekrarına mâni olmaktır. İstiklalimiz iktidar ve imtiyaz kaybetme korkusuyla değil, kucaklaşma, dayanışma, ortak değer ve millî gerçeklerde buluşmayla teminat altına alınacaktır. Bu nedenle, Türk siyaseti, ucuz hesap yapmadan, çatışma ve çekişmeye kapılmadan Türkiye'nin ana meselelerine çözüm getirmeye mecburdur. Milliyetçi Hareket Partisi her vesileyle açıkladığı hassasiyetleri, ilke ve esaslarına bağlı olmak şartıyla, milleti ve ülkesi için her olumlu, her anlamlı teşebbüse vardır ve gereğini yapmaktadır.

15 Temmuz darbe girişimi, uzun yıllar boyunca sistemli çabalarla bir çetenin devlete nasıl sızdığını korkutucu biçimde ortaya koymuştur. Karşımızdaki büyük resim çok vahimdir. Bu örgütün, emniyet, yargı, ordu ve bürokraside sinsi biçimde örgütlenmiş, neredeyse bütün köprübaşlarını tutmuş olduğu görülmüştür. İstihbarat birimlerinde mutlak hâkimiyet kurmuş, üniversitelerde ciddi biçimde yuvalanmış, çok büyük bir özel öğretim kurumu ağı oluşturulmuş, muazzam bir servete kavuşmuş, medyada çok büyük bir güç kazanmış ve nihayet kanlı terör eylemlerini icra etme imkân ve kabiliyetine kavuşmuştur. Milliyetçi Hareket Partisi, Türkiye'nin ayağına pranga vurmak isteyen, her zaman tetikte, her zaman teyakkuzda bekleyen çevrelerle amansız ve tavizsiz mücadelede devletini asla yalnız bırakmayacaktır.

Değerli milletvekilleri, FETÖ'yle yürütülen mücadelede bu yapının siyasi ayakları hâlâ açıklığa kavuşmamış, 15 Temmuz sonrası FETÖ bağlantılı soruşturmalar, ayıklama ve tasfiye süreci sadece bir kuruma doğru dürüst uğramamıştır. Bu kurum da, bilindiği üzere, siyaset kurumudur. Bunlar açığa çıkarılmadan ne FETÖ anlaşılabilecek ne de 15 Temmuz darbe girişimi tüm yönleriyle aydınlanabilecektir. Siyasi ayaklar ortaya çıkarılmadan FETÖ'yle mücadele topal kalacak, bu habis terör örgütünün kökünün kazınması mümkün olmayacaktır.

Sayın milletvekilleri, terörizm şu anda Türkiye'nin en önemli ve hayati meselesidir. Bu belayı defetmeden, bu vahşi saldırganlığı alt etmeden Türkiye'ye huzur yoktur. Terör Türkiye'yi her gün vurmaktadır. Kanlı terör örgütleri sırayla Türkiye'yi hedef almaktadır. Ülkemiz zorlu, kanlı, şiddeti sürekli artan bir ölüm kalım mücadelesinin ortasındadır. Türkiye tarihin en kanlı terör örgütleri PKK, PYD, IŞİD, DHKP-C ve FETÖ'ye karşı içeride ve dışarıda amansız bir mücadele içindedir. Türk Silahlı Kuvvetleri IŞİD ve PYD'ye karşı Suriye toprakları içinde askerî operasyon yapmaktadır. PKK terör örgütünün saldırıları tırmanmıştır.

Terörle mücadele zor, zor olduğu kadar da yüksek maliyetli bir süreçtir. Türkiye küresel güç merkezlerinin imalatı ve istihbarat örgütlerinin maşası olan çok sayıda kanlı ve katil örgütün doğrudan hedefindedir. Terörle mücadele edebilmek, başta yüksek vatanseverlik duygusu olmak üzere, yüksek kabiliyet ve basiretli politikalar izlenmesini gerektirir. Bu mücadelede neticeye ulaşmak için her şeyden çok bugün birlik ve beraberliğe ihtiyacımız vardır.

Ülkemizde 20 Temmuz 2015'te Şanlıurfa'nın Suruç ilçesinde meydana gelen canlı bomba saldırısıyla başlayan süreçte son bir buçuk yılda sivillerin de can verdiği bombalı saldırılarda yüzlerce vatandaşımız hayatını kaybederken 2 binden fazla vatandaşımız da yaralanmıştır. Beşiktaş'taki kalleşlik bir kez daha göstermiştir ki terör bu ülkenin en önemli ve en ağır meselesidir. Sadece güvenlik güçleriyle yapılan mücadeleyle sonuç almak mümkün değildir. Terörle mücadelenin etkili biçimde yapılması için kaynağın kurutulması, istismar alanının yok edilmesi; siyasi, ekonomik, dış politik desteklerin kesilmesi gibi ivedilikle yapılması gerekenler vardır. Bütün bu konularda Milliyetçi Hareket Partisi net, anlaşılır ve uygulanabilir çözüm önerileri sunmuştur. Bunun yanında, toplumsal çatışmanın azalması ve siyasi gerginliğin bitirilmesi etkili bir mücadele için şarttır. Bizim, birbirimize sarılmaktan başka seçeneğimiz yoktur. Dolayısıyla, birlikteliği, kardeşliği, millet olmanın zeminini sağlam tutmak zorundayız. Bunun sağlanmasından sonra terörle mücadelenin daha kolaylaşacağını, etrafı ateş çemberiyle sarılmış ülkemizin bir nefes alma imkânı bulacağını unutmamak gerekiyor. Bu mücadelede Milliyetçi Hareket Partisi olarak her türlü siyasi mülahazadan uzak, ülkemizin hayrına olacak her karara yüreğimizi koyacağımızın bilinmesini isteriz.

Sayın milletvekilleri, Irak ve Suriye'deki derin çatlaklar manevra alanımızı daraltmaktadır. Güvenlik ve jeopolitik riskler, siyasi ve ekonomik gelgitler Türkiye'nin önünü tıkamakta, potansiyel gücünü tüketmektedir. Irak ve Suriye'de yaşanan vahim gelişmeler her yönüyle endişe vericidir. Türkiye'nin millî güvenliğini hedef alan riskler, tehlikeler ve tehditler her geçen gün yeni boyutlar kazanmaktadır.

Türk Silahlı Kuvvetleri IŞİD ve PKK'nın uzantısı PYD'yle mücadele için Suriye topraklarındadır. Türkiye'nin, sınır bölgelerimizin ötesinde, Türkiye'ye muhasım oluşumlara karşı her türlü önleyici ve caydırıcı tedbirleri alması, uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru müdafaa hakkımızın bir gereği olacaktır.

Fırat Kalkanı Askerî Harekâtı'nın ilk aşamasına ilişkin hedeflere büyük ölçüde ulaşılmış, sınır bölgemiz IŞİD'den temizlenmiştir. Türkiye'nin fiilî desteğindeki Özgür Suriye Ordusu, IŞİD'in Suriye'deki ikinci kalesi El Bab'ı büyük oranda kontrol altına almıştır. El Bab'ın Türkiye için stratejik önemi büyüktür. Türkiye'nin Çobanbey-Cerablus hattından güneye 40-50 kilometre derinliğinde bir güvenli bölge oluşturmasında en önemli eşik El Bab'dır. Türk sınırı boyunca ilan ettikleri 3 sözde kantonu birleştirip kesintisiz bir terör koridoru oluşturmak isteyen PKK ve PYD'nin önünün kesilmesi için El Bab büyük önem taşımaktadır. Bu kapsamda, Türkiye'nin kırmızı çizgilerini hiçe sayarak Fırat'ın batısına geçen PYD unsurlarının Menbic'den çıkarılması da önem taşımaktadır. Türk Silahlı Kuvvetleri bu amaçla bölgede askerî unsurlarımıza saldırıda bulunan PYD'ye ve IŞİD'e de etkili bir karşılık vermektedir. Kahraman askerlerimiz, verilen görevleri büyük bir başarı ve fedakârlıkla icra etmektedir. Bu vesileyle, askerî operasyonda şehit düşen evlatlarımıza Yüce Allah'tan rahmet niyaz ediyor, yakınlarına ve yüce Türk milletine başsağlığı diliyorum.

Suriye'yle ilgili stratejimizin belirlenmesinde etkili olacak olan unsurlar, Suriye kaynaklı terörle mücadele, Türkiye'ye düşman oluşumların önlenmesi ve Türkmen kardeşlerimizin güvenliklerinin ve geleceklerinin teminat altına alınmasıdır. Milliyetçi Hareket Partisi Hükûmetin millî güvenliğimiz için alacağı etkili tedbirleri bugüne kadar bütünüyle desteklemiştir ve bundan sonra da desteklemeye devam edecektir.

Saygıdeğer milletvekilleri, binlerce yıllık Türkmen yurdu Halep'te bugün büyük bir dram yaşanmaktadır. Halep'te cinayet vardır. Halep'te azap ve işkence hâkimdir ve Halep'in ölüme terk edilmesi, millî haysiyetimizin sukutu, tarihimize yüz çevirmek demektir. Bize Halep'te yeni bir Kerbelâ'yı yaşatmak istiyorlar. Rusya ve İran destekli Esad rejimi dünyanın gözleri önünde Halep'i yok etmektedir. Kadınlar, çocuklar, yaşlılar göz göre göre önce açlığa, sonra ölüme terk edilmektedirler. Halep'te yapılan zulme dünya sessiz kalmaktadır. Halep'teki mazlumların acı çığlıkları, haykırışları görmezden ve duymazdan gelindi; Halep'in yerle bir oluşu, yok oluşu ne yazık ki sadece seyredildi. Bu vahşete gözlerini kapayan dünyayı bu vesileyle bir kez daha esefle kınıyoruz.

Her fırsatta insan haklarından bahsedenler nerededir, yaşanmamış olayları "soykırım" diye nitelendiren dünya nerededir? Bu yüzyılda, günümüzde, Halep'te bir soykırım yaşanmaktadır. Zavallı dünya habersiz, zavallı dünya sağırdır. Gözleri var, görmezler; kulakları var, duymazlar; dilleri var, hakkı ve hakikati konuşmazlar çünkü zulüm gören Müslüman'dır, çünkü ateş altında kalan Türk'tür. Bu arada, ülkemizin inisiyatif alması neticesinde başlatılmış bulunan, sivillerin Halep'ten tahliye operasyonu kayda değer, olumlu bir gelişmedir.

Saygıdeğer milletvekilleri, Irak'ta yaşanan gelişmeler de Türkiye'nin millî güvenliğini doğrudan tehdit etmektedir. Türkiye'nin, Musul'un IŞİD'den temizlenmesi operasyonuna katılmasının önüne çıkarılan engeller ve Başika krizi, Irak'ta Türkiye'ye karşı yeni bir cephe oluşturulduğunu göstermektedir.

Saygıdeğer milletvekilleri, sözde müttefikimiz Amerika Birleşik Devletleri'yle ilişkilerimizde önemli bir aşamadayız. PYD, maalesef, bugün, müttefikimiz ABD'nin Suriye'deki kara gücü hâline gelmiştir. ABD Suriye'deki IŞİD terörünü başka bir terör örgütünün yardımıyla tasfiye etme gafletine düşmüştür. ABD, PKK'yla özdeş olan bu terör örgütüne silah ve lojistik destek vermekte, bu yolla âdeta terörü ödüllendirmektedir. Eli kanlı teröristlerle taktik ortaklığını Türkiye'nin dostluğuna tercih eden Amerika Birleşik Devletleri'nin bu tutumunun dostluk ve ittifak ilişkileriyle bağdaşmadığı da çok açıktır. Bunun çıkmaz bir yol olduğunu hâlâ görmeyen ABD, PYD'ye verdiği destekle aslında PKK terörüne ortaklık yapmaktadır.

"Demokrasi" ve "özgürlük" kavramlarını ağızlarından düşürmeyen sözde gelişmiş ülkeler ne yazık ki terör örgütleriyle kapalı devre ilişki içindedir. Mesela Diyarbakır'da, mesela Şırnak veya Hakkâri'de bombalı araçla gezen, pusu kuran, mayın döşeyen, askerimize, polisimize, korucumuza ve sivil vatandaşlarımıza kurşun sıkan caniler Avrupa'da baş tacı edilmektedir. Mardin'de tetik çeken kirli eller Paris'te okşanmaktadır. Ankara'da, İstanbul'da bedenine bomba saran canavarlar Berlin'de övülmektedir. Brüksel'de ve diğer Avrupa başkentlerinde bebek katilinin posterlerinin sallandırıp terör örgütlerinin paçavralarını asan PKK hayran kitlesinin HDP Grubuna katılmaları Türkiye'yi sabote etmektir, terörizme selam çakmaktır; Almanya'nın yaptığı esasen budur, Fransa'nın yaptığı da aynen budur.

Avrupa Birliği, hendeklerden öz yönetim ve özerklik çıkarmaya çalışanların yanındadır; Avrupa Birliği, polise taş ve tokat atıp sonunda hak ettiğini bulan, elleri kırılanların safındadır. Mehmetçik ve polis katillerinin cenazelerine katılan terörist sevicilerini Avrupa Birliğili hısımları kollamaktadır. Dostluk ve müttefiklik demek terör örgütlerine yardım ve yataklık demek değildir, bu şekilde de yorumlanmamalıdır.

Değerli misafirler, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; terör bir insanlık suçudur ve hiçbir gerekçeyle haklı çıkamayacaktır. Türkiye, onun bunun ayarıyla ilkelerinden vazgeçecek, tarihî hak ve çıkarlarından, egemenlik ve varlık haklarından ödün verecek çakma bir devlet değildir. Avrupalı olmanın ibresi köksüzlük ve kimliksizlik ise muhataplarınız rahat olsunlar, biz kurulan eğri bacaklı birlik masasında zaten oturmayız. Avrupalı olmanın yolu Kandil'e çıkıyor, canilerle kesişiyor, Türk düşmanlığında sabitleniyorsa, diyeceğimiz odur ki kimseye ihtiyacımız olmayacağından biz bize yeteriz.

Avrupa Birliği seçeneksiz ve mecbur olduğumuz bir oluşum değildir. Türkiye başkent Ankara merkezli bir bölge ve dünya perspektifiyle gerekirse kendi yağında kavrulacak, gerekirse kendi ayakları üzerinde duracak, sonuç itibarıyla kimseye el, avuç açmayacaktır. Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceğine Brüksel'e tezgâh açan, burayı mesken tutan, millî kimliğimize derin bir nefret duyan malum ve makûs siyasi elit değil, bizzat Türk milleti Ankara'dan karar verecektir. Avrupa zihniyeti Türk ve Türkiye düşmanlığını bir kez daha teyit etmişti. 15 Temmuzda Türkiye'yi duymayan, görmeyen, darbe teşebbüsüne tepki göstermeyen yanlı ve çarpık Avrupa zihniyeti, Türkiye'nin iç işlerine karışıp lafta yürüyen müzakerelerin dondurulması için ne yazık ki tavsiye kararı almıştır. Müslüman Türk olmaktan vazgeçseydik çoktan Avrupa Birliğine kabulümüz tescillenmişti. Türkiye Avrupa'nın bekçisi ve toplama kampı değildir. İrademiz vardır, egemenlik haklarımız vardır, hükmi şahsiyetimiz vardır, bir devlet aklı, kadim ve tarihî bir tecrübemiz vardır.

Kıymetli milletvekilleri, Kıbrıs'ta çözüm için Türk ve Rum tarafı birtakım görüşmeler gerçekleştirdiler ancak "Kıbrıs'ta çözüm sihirli." lafının neyi ima ve işaret ettiği henüz karanlıktadır. Birleşmiş Milletler gözetiminde İsviçre'nin Mont Pelerin kasabasında beş gün boyunca devam eden müzakerelerden de herhangi bir sonuç çıkmamıştır. Kıbrıs müzakerelerinin bam teli şüphesi topraktır, toprak ise vatandır, namustur, pazarlık konusu yapılamayacaktır. Bu millî ilkenin Kıbrıs Türklüğünün vazgeçilmezi olduğunu bilmek, görmek ve teyit etmek şarttır. Kıbrıs müzakerelerinde adil ve kalıcı bir çözüme ulaşılması son derece acil ve önemlidir ancak sırf çözüm olsun diye de tavizlerle Türk vatanını terk etmek, tarihî hak ve çıkarlarımızdan bir çırpıda ayrılmak yanlıştır ve bunu tasvip etmemiz de imkânsızdır. Kıbrıs'taki Türk toplumunun aleyhine, kazanımlarını sekteye uğratacak, egemenlik haklarını hiçe sayacak herhangi bir anlaşma veya uzlaşmanın milletimiz nezdinde itibar veya inandırıcılığı olmayacaktır. Kıbrıs'ta barış ve istikrarın sağlanması adına tek yanlı ve fren tutmayan tavizlerin Türklerin hayat alanlarını daraltacağı, Türkleri vatan bildiği topraklardan kurtaracağı, Akdeniz'den uzaklaştıracağı kesindir.

Gizli kapaklı yapılan müzakerelerin ne getirip ne götüreceğini öğrenmek, Türk milletinin, Kıbrıs Türklüğünün en tabii hakkıdır. Unutulmasın ki Kıbrıs Türklüğü, Türk milletinin ayrılmaz bir parçasıdır ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Türk vatanıdır. Telaşla "Çözüm olsun." diyenler, Kıbrıs'ın tapusunu karambole getirip devrederlerse bunun hesabını veremezler, şehitlerimize, yıllardır Kıbrıs davasını şeref bilenlere bunu asla anlatamazlar. Milliyetçi Hareket Partisi, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Kıbrıs müzakerelerini yakından izleyecek, gerekli notlarını alarak milletiyle paylaşacak, demokratik müdahalelerini yapacaktır.

Sayın milletvekilleri, bilindiği gibi, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü OECD tarafından üç yılda bir 15 yaş grubundaki öğrencilerin bilgi ve becerilerini değerlendirmek için yapılan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı'nın 2015'te yapılan ortak sınav sonuçlarını ihtiva eden rapora göre, OECD üyesi 35 ülkenin de aralarında bulunduğu 72 ülkede uygulanan ve öğrencilerin okuma becerileri, matematik ile fen bilimleri alanlarındaki seviyelerinin ölçüldüğü sınavlarda Türk öğrenciler fen bilimlerinde 52'nci, okuma becerilerinde 50'nci, matematikteyse 49'uncu sırada yer almıştır. Türkiye, bu üç alanda da OECD ortalamasının ne yazık ki bir hayli gerisinde kalmıştır. Hâlbuki, Türk milletine mensubiyetin gurur ve şuuruna sahip, manevi ve kültürel değerlerimizi özümsemiş, düşünme, algılama ve problem çözme yeteneği gelişmiş, yeni gelişmelere açık, sorumluluk duygusu ve toplumsal duyarlılığı yüksek, bilim ve teknoloji üretimine yatkın, girişimci, demokrat, kültürlü ve inançlı nesillerin yetiştirilmesi eğitim politikamızın temel amacı olmalıdır.

Artık, kangrene dönüşmüş olan atanamayan öğretmen problemine bir an önce çözüm bulunmalıdır. Bize göre, atanamayan bir tek öğretmen kalmamalıdır, bu çile artık kökten bitirilmelidir. Üstelik öğretmen sayısındaki azalma da dikkate alındığında, atanamayan öğretmen sorunu bütünüyle çözülmelidir ancak burada da adaletten ödün verilmemelidir. Sözleşmeli öğretmenlerin mülakat sistemiyle alınması, KPSS'den yüksek puan alan çok sayıda öğretmenimizi de mağdur etmiştir. Mülakat esnasında sorulan soruların gayriciddiliği ve siyasi tercihlerin yoklanması infiale yol açmıştır. Öğretmen alımlarında kayırmacılığın revaçta olması, okul müdürlerinin torpille belirlenmesi millî eğitimi tümden laçkalaştırmıştır. Birlik ve beraberliğe muhtaç olduğumuz bugünlerde bu tarz tavırlardan uzak durulmasında şiddetle fayda vardır. Hükûmetin bu konuda gerekli tedbirleri alarak adalet ve hakkaniyete uygun hareketi zorunluluktur.

Kıymetli milletvekilleri, Türk milleti iki yüz yıldan fazla zamandır anayasa tartışmalarına şahit olmaktadır. 1982 Anayasası, kabul edildiği tarihten itibaren klasik bir parlamenter sistemden büyük sapmaları barındırması itibarıyla tartışma konusu olmuş, süreç içerisinde 100'den fazla maddesi değiştirilmiştir. Türkiye'nin yeni bir toplum sözleşmesine ihtiyacı vardır ve sorumluluk hepimizin sırtındadır. Bize göre, bilhassa 15 Temmuzdan sonra bu ihtiyaç acil bir hâl almıştır. Türkiye'de hiçbir şey 14 Temmuzdaki gibi olmayacak, olamayacaktır. Milletimizin yeni bir soluğa, yeni bir hukuki mutabakata yönelik çağrı ve talebi hissedilir ölçüde fazladır. Milliyetçi Hareket Partisi, Anayasa'nın tadilatına veya yeniden yazımına dair toplumda oluşan beklentiye başından beri sıcak ve olumlu bakmaktadır. Anayasa, devlet-millet ilişkilerini demokratik ölçülere göre düzenleyen, birlikte yaşamanın asgari kurallarını koyan ve dengeleyen kapsayıcı toplum sözleşmesidir. Bizim anayasa çalışmalarına bakışımızda herhangi bir değişiklik, bir sapma veya farklı bir anlayışa savrulma yoktur. Dün ne söylemişsek bugün de aynı çizgideyiz, dün nerede duruyorsak bugün de aynı noktadayız. Anayasa değişikliği konusunda inisiyatif almamız, fiilî dağınıklık ve çarpıklığı çözme irademiz, yalnızca Türkiye ve Türk milletinin geleceğine dair duyduğumuz sorumluluk anlayışımızdan kaynaklanmaktadır. Hukuksuz bir devlet olmaz, hukuk yoksa demokrasi ve devlet askıdadır. Türkiye'nin adım adım bir felakete doğru ilerlemesini istemiyorsak siyaset kurumu olarak devreye girmeli ve mutlaka tedbir almalıyız; konuşarak, uzlaşarak ülke ve millet için çıkar bir yol bulmalıyız.

Sultan Vahdettin'in kızı Sabiha Sultan hatıralarında "İmparatorluk ayrı bir devirdi fakat o da Türk'ün idi, bugünkü cumhuriyet de Türk'ün malıdır." diye yazmıştır. Adalet ve Kalkınma Partisiyle mutabakata varılan Anayasa değişiklik metni de bu hassasiyet içerisinde ele alınmıştır. Anayasa'mızın hiçbir yerinden "Türk" ibaresinin çıkarılması önerilmemektedir, bu bir tartışma alanı değildir. Anayasa'mızın ilk 4 maddesi tartışma konusu değildir. İlgili metne bakınca, yürütmenin çift başlılıktan kurtarıldığı, güçlü bir Parlamento oluşturulduğu, Cumhurbaşkanının yetki ve sorumluluklarında bir denge kurulduğu anlaşılacaktır.

Yapılan çalışma, başkanlık sistemine geçiş değil, Cumhurbaşkanlığının sınırsız şekilde kullandığı yetkileri sınırlandırmak ve Cumhurbaşkanına sorumluluk yüklemektir. Parlamento yasama ve denetleme faaliyetlerinde daha güçlü hâle getirilmiş, buna paralel olarak yargı denetimine de imkân sağlanmıştır. Sistem ve rejim tartışmalarını gerektiren bir durum söz konusu değildir. Sadece fiilî durumun ortadan kaldırılması ve Cumhurbaşkanının yürütmenin başı olması durumu söz konusudur. Milliyetçi Hareket Partisinin bütün maksadı, bu sıkıntılı ve zor süreçte hukuku işletmek, Meclisi etkin, saygın ve güçlü bir hâle getirmek, çözüm üretmek ve neticede ülkeyi rahatlatmaktır.

Saygıdeğer milletvekilleri, ülkemizin hayat damarlarını kesmek, mukadderat kaynaklarını kurutmak için yaygın ve yoğun bir saldırı vardır. Türkiye'nin devlet ve toplum hayatı bıçak sırtında, tehdit altındadır. Türk milletinin gerilemesi, yetmedi birbirine girmesi, daha ötesi tarihten silinmesi amacıyla sahnelenen oyunlar gün aşırı şiddetlenmektedir.

Türkiye'nin ve büyük Türk milletinin çıkarları, huzuru ve mutluluğu bizim için her türlü hesabın üstündedir. Vatan alın yazımızdır, pazarlığı olmayacaktır. Vatan şerefimizdir, şerefsizlere bırakılmayacaktır. Her karışında şehit kanı olan bu aziz vatanı namertlere, nankörlere ve nesebi gayrisahihlere çiğnetmeme konusunda yeminliyiz, tavizsiziz ve imanlıyız.

Büyük Önder Atatürk'ün dediği gibi, mevzubahis vatansa bizim için gerisi teferruattır.

"Önce ülkem ve milletim." diyen Türk siyasetinin kırk yedi yıllık dev çınarı Milliyetçi Hareket Partisi, ülkesi ve milleti için değil elini, gövdesini taşın altına koymaya kararlıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMET BÜYÜKATAMAN (Devamla) - Bağlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, müddetinizi uzatıyoruz, lütfen toparlar mısınız.

İSMET BÜYÜKATAMAN (Devamla) - Muhterem milletvekilleri, sözlerime burada son verirken Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bütçeye "ret" oyu vereceğimizi ifade ederek, her şeye rağmen 2017 bütçesinin aziz milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyor, yüce heyetinizi en derin saygı ve muhabbetlerimle selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)