GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:41
Tarih:15.12.2016

HDP GRUBU ADINA NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Diyarbakır) - Sayın Başkan, Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

2016 yılı, hakikaten, bizim için ağır bir imtihan senesi oldu. Ağır imtihan derken NFK'dan ben de bir şiir okuyayım:

"Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!

Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?"

Ve yine Akif'in veciz birkaç mısrasını paylaşmak istiyorum:

"Bu uğursuz gecenin yok mu sabahı?

Mahşerde mi yoksa biçarelerin felahı.

Nur istedik, sen bize yangın verdin

'Yandık! 'dedik, boğmaya kan gönderiyorsun."

İSMET UÇMA (İstanbul) - Yanlış okuyorsun, yanlış.

NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) - Düzelteyim.

İSMET UÇMA (İstanbul) - Düzeltelim, evet.

NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) - Düzelteyim.

"...bu uğursuz gecenin yok mu sabahı?

Mahşerde mi biçarelerin, yoksa felahı!

Nur istedik, sen bize yangın verdin."

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) - "...yangın gönderiyorsun."

NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) - "...gönderiyorsun" değil, "...veriyorsun", ona lütfen bakın.

"...'Yandık' dedik..."

İSMET UÇMA (İstanbul) - Hocam, her şeyi bozuyorsun böyle ama yani.

NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) - "...boğmaya kan gönderiyorsun."

Muhtevası anlaşıldı.

Değerli arkadaşlar, değerli dostlar; aslında 2016 yılı, zorunlu iki buluşmanın yılıydı. Bu zorunlu buluşmalardan bir tanesi, bunalım ve krizlerin, diğeri de fırsatlar ve imkânların buluşmasıydı. Eğer bu buluşma, bu zorunlu birlik, gerçekten demokrasiyle taçlandırılsaydı eminim ki tarihe bu şekilde, kanlı bir yıl, acı bir yıl, ızdıraplı bir yıl olarak geçmezdi.

Bakınız, bir hususu paylaşmak istiyorum: Şimdi, bizim eş genel başkanlarımız, milletvekillerimiz, belediye başkanlarımız içeride, tutuklu. Eğer bu yöntemle Halkların Demokratik Partisini zayıflatmak ve sonuç itibarıyla da demokratik siyasetin dışına bırakma gibi bir çaba, bir gayret içerisindeyseniz mümkündür bu; "Bu, mümkün değil." diyemeyiz. Çünkü siyasi partilerin hayatı inişli çıkışlıdır.

Diyarbakır'dan bir konuyu sizinle paylaşarak bu sözümü tamamlamak istiyorum. Aslında zayıflayan, partiler falan değil, emin olun, şu anda zayıflayan, siyasetin kendisidir. Yarın siyaseti yeniden güçlendirmek için belki sizler yerde değil, gökte bu partinin çaba ve gayretini arar olacaksınız. Eğer siyaset tükenirse... Kırılma demiyorum artık. Neden kırılma demiyorum? Çünkü bazen kemikte -üzerinize afiyet- bir kırılma olursa o kemik kendi kendini tamir edebilir, hekim olmasa da onun kendi fıtratında köprü şeklinde kendisini tamir etme istidadı var fakat ben bir kırılma kaygısından bahsetmiyorum, bir kopuştan, duygusal bir kopuştan bahsediyorum, tıpkı bir sinir damarının kopması gibi. Nasıl ki sinir damarı kopunca kendisini tamir etme istidadı yerine büzülme, çekilme ve o kopuşun derinleşerek mefluç, sakat bir sonuç doğurması, onun tabii bir sonucuysa eğer siyaset bu şekilde zayıflarsa ülkenin demokrasisi ve siyaseti de çok ağır yaralar alır.

Ben bir örnek vermek istiyorum, konu biraz hekimlikle ilgili, mesleğim değil ama okuduğum şeylerdir, paylaşmak istiyorum. Çağının en ölümcül hastalığı olan çiçek hastalığının aşısını bulan Doktor Edward, bunu ilk önce kendi çocuğunda dener; bu, çok önemli bir şeydir. Şu anda ülkenin gelmiş olduğu noktada bunu biraz daha düşünmekte fayda var, yarar var diyorum.

Değerli vekiller, değerli arkadaşlar; bir mirasımız var, ortak bir mirasımız var. Ben bu ortak mirasın ayrıntısına girmeyeceğim ama sadece bizim ortak mirasımızdan bir örneği arz etmek istiyorum. Bizde kullanılan bir deyim var, bir söz var. Deniliyor ki: "Kemiklerimiz aynı mezarda." Bu, genellikle düşmanlıklar için kullanılan bir sözdür. Eğer düşman kardeşler birbirlerine girmişlerse onların geçmişini, babalarını, tarihteki o babalarının, atalarının birlikteliğini hatırlatan veciz bir sözdür. Biz bunu Zazaca'da "..."(x) "Kemiklerimiz bir mezardadır." şeklinde ifade ediyoruz. Eğer ortak geleceğimiz için, gelecek nesillere bu düşman kardeş vebalini devretmek istemiyorsak şu anda devam eden bu ağır imtihanın belki de kazananı olabiliriz.

Bakınız, en ağır imtihan, fitne olarak zikredilir. Hatta fitne, o kadar ağır, o kadar aşılmaz bir imtihan ki "ahir zaman fitnesi" olarak tabir edilen ve işin içinden çıkamayacağımız, bizi aşan büyük problemlerin âdeta adı olmuş. Böyle bir fitnenin... Şu anda tam da imtihan olarak kastediyorum, fitne teriminin, fitne kavramının 20'ye yakın -malumatfuruşluk olmasın- anlamı var. Ben imtihan anlamındaki fitneyi kastediyorum. Bu, öylesine bir imtihandır ki, yaş ile kurunun beraber yanacağı ve âdeta büyük bir yangının tarifinin bir izahı ve ifadesi şeklindedir.

Bu yılı tamamlarken ve bütçenin de bu son saatlerinde burada bu şekilde mesaimizi paylaşırken bütçenin hayırlı olmasını ve 2016 yılındaki bu ağır imtihanın hep birlikte 2017'de bir kardeşlik barışıyla, bir kardeşlik buluşmasıyla tamamlanmasını temenni ediyor, hepinize hayırlı geceler, hayırlı yıllar diliyor, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.