GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:41
Tarih:15.12.2016

MHP GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'nın 3'üncü maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Bütçe dengesi, bütçenin ödenekler toplamı ile gelirler toplamı arasındaki ilişkiyi ifade etmektedir. Merkezi yönetim bütçe tasarısında ödenekler toplamı ile tahmini gelirler arasındaki farkın borçlanmayla karşılanacağı öngörülmek suretiyle esasen daha başlangıçta bir dengesizlik durumunun kabulü söz konusu olmaktadır. Kesin hesap kanununda denge ise soyut olmaktan çıkarak somut hâle gelmiş farkın harcamalar yapıldıktan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisine onaylatılması anlamına gelmektedir. Bütçenin denetim işlevinin amacı, yasama organının yürütme organına bütçeyle vermiş olduğu yetkilerin bütçe yasasında belirtilen sınırlar doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığının denetlenmesi olduğu hâlde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayı olmadan gerçekleştirilen yüksek düzeydeki ödenek üstü harcamalar, bütçe hakkının tam anlamıyla kullanılamadığı bir durumu ifade etmektedir.

Anayasa'da çizilen genel çerçeveye göre bütçe hakkı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ve Sayıştay Kanunu'yla uygulanmaktadır. Bu iki kanun, bütçe hakkının iki sacayağı olan bütçenin kabul edilmesi ve denetlenmesi hususlarını düzenlemiştir. Sayıştayın 2015 genel uygunluk bildiriminde ifade edildiği üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisinin verdiği harcama yetkisinin yürütme tarafından yine bütçe kanunlarına monte edilen ödenek aktarmalarına ilişkin maddelerle aşıldığı ve başta verilen harcama yetkisinin üzerine çıkıldığı görülmektedir.

2015 yılı kesin hesapları ödenek aktarma işlemlerine göre, 15 idarenin aktarılan ödenek tutarı bütçe ödeneğinin yüzde 63,7'sine ulaşmıştır. Yani, bütçeyle yapılan tahsisin yüzde 63,7'si farklı harcamalar için kullanılmış ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe hakkı ihlal edilmiştir. Anayasal bir kuruluş olan Sayıştay, Anayasa'nın 160'ıncı maddesine göre, merkezî yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idarelerini Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemek, hesap ve işlemleri kesin hükme bağlamakla görevlidir. Son on dört yıllık dönemde genel olarak denetim fonksiyonunu etkisiz kılacak düzenleme ve uygulamalar yapılmış, denetim bulgu ve sonuçları dikkate alınmamıştır. Bu süreçten Sayıştay da nasibini almıştır. Sayıştayın genel olarak işlevsiz hâle getirilmesi ve etkinliğinin azaltılması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin de bu alanda etkisizleşmesi ve bütçe hakkının gereğini tam manasıyla yerine getirememesi sonucunu doğurmaktadır.

Değerli milletvekilleri, kesin hesap rakamlarına bakıldığında, öngörülen bütçe hedefleri ile gerçekleşenler arasında farklılıklar oluştuğu ve bütçe açığının da beklenenin üzerinde gerçekleştiği görülmektedir. 2015 yılı bütçe giderleri 506,3 milyar lira, bütçe gelirleri 482,8 milyar lira ve bütçe açığı 23,5 milyar lira olarak gerçekleşmiştir. 2015 yılı bütçe giderleri bütçe başlangıç tahminine göre yüzde 7,1 oranında, yıl sonu gerçekleşme tahminine göre yüzde 0,7 oranında artmıştır. Buna karşın, bütçe gelirleri bütçe başlangıç tahminine göre yüzde 6,8 oranında, yıl sonu gerçekleşme tahminine göre ise yüzde 0,9 oranında artış göstermiştir. 2015 yılında 23,5 milyar lira olarak gerçekleşen bütçe açığı, başlangıçta öngörülen bütçe açığının 2,6 milyar lira üzerindedir. Gelir ve gider dengesinin kurulması, kamu hizmetlerinin sunumunda aksaklıkların ortaya çıkmaması açısından önemlidir. Özellikle, giderlerde ortaya çıkan artışlar, gelirlerin giderleri karşılamaması sonucu borçlanma ihtiyacını ortaya çıkarmakta, artan bütçe açığı da kamunun daha fazla borçlanmasına yol açmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye ekonomisi, tarım ve sanayi üretiminde yapısal dönüşümü gerçekleştiremeyen, hizmetler sektörünün ağırlığının arttığı bir durumdadır. Emlak rantına ve inşaata dayalı büyüme modelini dönüştürecek programların daha somut alt odaklarının belirlenmesi ve bunların yapısal dönüşüme katkı sağlayacak şekilde uygulamaya konulması gereği her geçen gün artmaktadır. Büyüme, cari açık azaldıkça ekonominin küçüldüğü, cari açık arttıkça ekonominin büyüdüğü yapısal bir tahterevalli hâline gelmiştir.

Bütçe açığı ve borçlanma politikası sonucunda kamu iç borç stoku yükselmektedir. Tasarrufların yetersiz olması ve kamunun borçlanma ihtiyacının iç kaynaklardan karşılanamaması sonucu dış borçlar giderek artmaktadır. Uzun dönemli iş yaratan, istihdam dostu ekonomi politikalarının hayata geçirilemiyor olması, işsiz sayısını artırmaktadır. Bugün açıklanan rakamlara göre, bir önceki yıla göre işsizlik 1 puan artmış ve yüzde 11,5 olarak gerçekleşmiştir. Gerçek işsiz sayısı ise 6 milyon kişiye ulaşmış, gençlerdeki işsizlik yüzde 1,4 puanlık artışla yüzde 19,9'a yükselmiştir.

Ekonomide devam eden kırılganlık ve risklerin belirgin hâle gelmesi, ülkemizin rekabet gücü yarışındaki konumunu daha da olumsuz etkilemektedir. Bunlar ekonominin sıhhati bakımından Hükûmetin mutlaka dikkate alması gereken işaretlerdir ve yapısal tedbirlerin bir an önce alınması gereğini ortaya koymaktadır.

Değerli milletvekilleri, devletin en büyük gelir kaynağı olan vergiler Hükûmetin ekonomi politikalarının önemli bir unsuru hâline gelmiştir. Vergilemede gelir dağılımının ve fiyat istikrarının sağlanması gibi etkiler beklenirken, verginin sadece harcamaların finansmanı çerçevesinde değerlendirilmesi "adalet" kavramını da zedelemektedir. Günümüzde adaletsiz vergiler, genç işsizlik, kayıt dışılık ve sosyal hayata ilişkin çarpıklıklar toplumsal uzlaşma dinamiklerini de tehdit etmektedir.

Bütçe harcamalarının gelir dağılımı adaletini sağlama, dezavantajlı grupları kollama, yatırım, üretim ve istihdamı artırmaya dönük içeriği; harcamaların kalitesini, aynı zamanda bütçenin adilliğini gösteren kriterlerdendir.

Bu anlayış çerçevesinde, bütçelerin esnaf, çiftçi, emekli, işçi, memur gibi dar ve sabit gelir grubunda yer alan vatandaşlarımızın gelirlerinin artırılmasına ve onlar aleyhine oluşan ekonomik ve sosyal politikaların adaletli hâle getirilmesine hizmet etmesi gerekmektedir. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarları döneminde hem kayıt dışılığın hem de vergi gelirleri içerisinde dolaylı vergilerin payının yüksek düzeylere çıkmış olması, bu kesimlerin aleyhine adaletsizliğin giderek artmakta olduğuna işaret etmektedir. Türkiye, bu anlamda adaletsizliğin en yüksek olduğu ülkelerden biridir. Vatandaşlarımız üzerindeki bu ağır vergi yükü dikkate alındığında kamu harcamalarının ilave vergi yüküyle finanse edilmesi yaklaşımı doğru olmayacaktır. Ayrıca, vergilerdeki artışın dolaylı vergiler üzerinden yapılması vergi sistemini daha adaletsiz hâle getirecek, gelir dağılımını olumsuz etkileyecektir.

Bütçe gelirleri içinde özelleştirme gelirleri gibi vergi dışı bazı geçici nitelikli gelirler bulunmakla birlikte, asıl olan kalıcı gelirlerin niteliğidir. Bir defalık gelirler geçici iyileşme görüntüsü vermekle birlikte, bu gelirler azaldıkça aradaki fark ya vergileri artırarak ya da borçlanılarak giderilmektedir ki bu yük de yine dar ve sabit gelirli vatandaşlarımızın omuzlarına yüklenmektedir.

Kayıt dışı ekonominin yüksekliği, kayıtlı mükelleflere daha fazla yük getirmekte ve vergi tabana yayılamamaktadır. On dört yıldır el altındaki mükellefleri yüklenmek yerine vergi tabanının yaygınlaştırılacağı söylenmektedir ancak bu yöndeki girişimler bir türlü sonuca ulaşamamış, yıllardır vergisini düzenli ödeyen vatandaşlarımızı ödüllendirmeye dönük bir düzenleme de yapılamamıştır.

Değerli milletvekilleri, bu sorunları aşmak için ekonomik tedbirlerle birlikte, öngörülebilir bir hukuk ve kamu yönetimi düzeninin tesisi son derece önemlidir. Kamu gelir ve harcamalarının kalitesi iyileştirilerek kamu açıklarının kalıcı bir biçimde kapatılması ve kamu borç stokunun azaltılması gerekmektedir. Kaynak dağılımında adalet ve etkinlik, hizmet üretiminde verimlilik sağlanmalı, harcamalar yeniden önceliklendirilerek mali disiplin çerçevesinde israf ve verimsizliğin önüne geçilmelidir. Basit, açık, uygun, düşük oranlı, eşit ve adil vergi uygulamaları ve vergi tabanının genişletilmesi suretiyle vergi gelirleri artırılmalı, vergilemedeki adaletsizlik giderilmelidir. Makroekonomik amaçları gerçekleştirmek ve gelir dağılımı adaletini sağlamak için maliye politikası etkin bir araç olarak kullanılmalıdır.

Bu düşüncelerle, bütçenin milletimiz için hayırlı olmasını; daha çok iş, daha çok aş, daha huzurlu ve güvenli bir Türkiye tablosuna katkı sunmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aksu.