| Konu: | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı Maddeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 41 |
| Tarih: | 15.12.2016 |
HDP GRUBU ADINA BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2017 yılı merkezi yönetim bütçesinin 9'uncu maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, sizinle ve ekran başında bizleri izleyen halkımızla bir mesajı paylaşmak istiyorum. "Bugüne kadar ezilen halklarımızın barış, demokrasi ve özgürlük taleplerine baskı, zor ve çatışma yöntemleriyle cevap verenler, bir kez daha bizlerin şahsında tarihi tekerrür ettirdiler.
6 milyon oy almış, Meclisin en büyük 3'üncü siyasi partisinin eş başkanlarını, grup başkan vekillerini, milletvekillerini, hukukun en temel ilkelerini tuzla buz edecek şekilde tutuklamak, hiç şüphe yok ki tarihe kara bir leke olarak şimdiden kazınmıştır.
Elimizdeki son derece kısıtlı ve eşitsiz olan mücadele araçlarıyla bizimle baş edemeyenler, tıpkı öncekiler gibi, tutuklama, zindan ve tecrit yöntemlerini devreye koyarak baş etme yöntemini seçtiler. Şahsımızda barış ve özgürlük iradesini kırmak, demokratik, özgür yarınlara duyduğumuz umudu ve inancı teslim almak istediler. Kuşkusuz, bu hukuk garabetlerine, vicdanları kanatan bu zulümlere karşı daha büyük bir umudu ve inancı geliştirdiğimizi, daha kararlı bir iradeyle onurlu mücadelemizi devam ettirdiğimizi belirtmek istiyorum.
Bütün yıldızları yutacak şekilde karanlığı koyulaştırma zulümleri, her gün, toplumsal, siyasal, sosyal yaşamın her alanında devam ediyor ama unutulmamalı ki karanlık ne kadar koyulaşırsa koyulaşsın, yıldızlar, eninde sonunda bu karanlığı yırtarak parlamaya devam ettiler tarih boyunca. Üstelik, zifirî karanlıklar hemen yanı başında duran aydınlık şafakları haber verdiler.
Bu anlamda, tüm halklarımıza bu hakikatleri gösterme ve yürüyen onurlu mücadelemizi büyütme gibi tarihî bir görev ve sorumlulukla her birimiz karşı karşıyayız. Bu görevi yerine getirirken tüm toplumumuzu ilgilendiren onurlu barışı tek adam ya da tek parti iktidarı hesabıyla kendi çıkarına kurban edenleri kapı kapı, ev ev dolaşarak teşhir etmek son derece önemlidir. Özellikle AKP'ye oy veren milyonlara, bugüne kadar demokratik çözüm, barış, özgürlükçü sivil bir anayasa konusunda nasıl bir yanılsamayla karşı karşıya kaldıkları gerçeği, mutlaka gösterilmeye çalışılmalıdır. Topluma huzur, refah ve istikrar sözü verenler, kaos, çatışma ve istikrarsızlık dışında hiçbir şey vermediler. Hiç kimse, günün birinde, 6 milyon oy almış bir partinin eş başkanlarını, milletvekillerini, belediye başkanlarını tutuklayıp, var olan sorunları derinleştirsin diye AKP'ye oy vermedi. Bu gerçeklik, gidilen her yerde iyice bilince çıkarılmalıdır.
Daha fazla çalışma, daha büyük bir dayanışma, bu karanlık günleri atlatacağımıza olan inancım tamdır. Şu dörtlük her şeyi özetlemiş, şair şöyle diyor:
'Düşlerin sonsuza koştuğu yerde,
Sabrın çiçeklerini açtığı yerde,
Asla kapanmaz yaşanan defter.
Çünkü tarihin en güzel yerinde,
Son sözü direnenler söyler.'
Sizi, tüm arkadaşları, dayanışma içerisinde olan tüm kesimleri, yurtsever ve onurlu halkımızı en içten sevgilerimle selamlıyorum.
İdris Baluken
2 no.lu F Tipi Kandıra Cezaevi, Kocaeli"
Ben de buradan İdris Baluken şahsında tüm tutsakları selamlıyor, saygılarımı sunuyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; üç gün önce burada çok talihsiz bir olay yaşandı, sayısal çoğunluktan kaynaklı orantısız bir güç kullanıldı. Bu, ne Meclise -tırnak içerisinde söylüyorum- ne de millî ve yerli vekillere hiç yakışmadı. Ama çok büyütülmemesi kanısındayım, o gece biraz fazla abartılı haber yapıldı, revire falan gitmedim. Yine de gerek sosyal medya üzerinden gerekse beni direkt telefonla arayan yurt içindeki, yurt dışındaki tüm arkadaşlara teşekkür ediyorum.
Ama şunu samimi olarak söylüyorum arkadaşlar: Yemin olsun, öldürmeye kalkışsanız da doğruları söylemeye devam edeceğim. Onurlu bir barış için değil yumruk yemek, canımı seve seve vermeye hazırım. Yıllarını cezaevinde geçirmiş barış elçisi, koca çınar Ahmet Türk'ün dediği gibi "Türkiye'ye barış gelecekse beni Taksim'de asmalarına razıyım." Biz böyle bir gelenekten geliyoruz.
O gece gerginliğin ana nedeni, adı Sağlık Bakanı olan ama resmen savaş bakanı gibi konuşan Recep Akdağ'ın tutumuydu, söylemleriydi. Eğer biz doktorlar teşhisi doğru koyamazsak tedaviyi yanlış ve yetersiz yaparız. Sağlık Bakanlığı bütçesi üzerindeki konuşmamda Türkiye halklarının çok gerildiğini, kutuplaştığını belirtmiştim. O gün çok açık ve net çağrılar yaptım Sağlık Bakanına: "'Burada şu hastaneyi yaptık, şu kadar para harcadık.' demekle, rakamlarla, istatistiklerle kamuoyu tatmin olmuyor, somut adımlar atın. Toplum barış istiyor, huzur istiyor, yarınlara güvenle bakmak istiyor." demiştim. Ama Sayın Bakan konuşmasının yarısından fazlasını Meclisin üçüncü büyük partisini karalamalarla, iftiralarla geçirdi. Evet, gergin olabilir, Beşiktaş'taki o elim saldırıdan dolayı uykusuz da olabilir ama bu, ona bizlere saldırma hakkını vermez ki o saldırıyı en şiddetli şekilde grubum da, ben de, cezaevindeki arkadaşlarım da, eş başkanım da şiddetli bir şekilde herkesten önce kınadık, kınıyoruz. Toplumu daha tahrik edici söylemler haricinde bir tek cümle duyamadım kendisinden. Öncelikle, 10 Temmuzdan beri gerek o gece yaşananlar gerekse 15 Temmuzdan sonra yaşanan OHAL ve kanun hükmünde kararnamelerden dolayı toplumun çok gerildiğini, kutuplaştığını, mutsuz ve huzursuz olduğunu belirttim. "Bunu düzeltmek de en başta bizlere, Sağlık Bakanlığına düşer." demiştim. Tansiyonu düşürmesi gerekir, çözüm üretmesi gerekir, inisiyatif alması gerektiğini belirttim. Onun için, rakamlardan önce, bütçeden önce bu zihniyeti sorgulamamız gerekir. Artık maalesef, bütçeyi tartışacak hâlde değil, onu çok aşan önceliklerimizin olduğu kanısındayım. Bu nedenle, önce uyguladığımız politikaların sonuçlarını sağlıklı tahlil etmemiz gerekiyor. İktidarı devraldığınız bir kriz döneminde dahi insanlar can güvenliğinden, özgürlüğünden, hürriyetinden ve huzurundan bu kadar kaygılı değildi. Kusura bakmayın, bugün toplumun tümünde bir güvensizlik ortamından kaynaklı bir güvensizlik duygusu hâkim. Yarının ne olacağına dair kimsenin bir öngörüsü yok, yarına dair bir garantisi yok. Yine bu, sadece, iktidarın zulmüne uğramış muhalifler, halklar ve inançlar için değil; bizzat size oy veren insanlarda da mevcut. Bu savaşın dışında kaldığını düşünenler bile, bu toplumun her bir bireyi, her bir ferdi artık belirsizliklerle dolu bir hayat yaşamaktadır. Topyekûn ülke psikolojisi bozulmuş, geleceğini öngörmeyen, kaygılı, sağlıksız bir toplum hâline getirilmiş durumdayız ama tam tersi, toplumun gazını almak adına içerideki ve Meclisteki biz vekilleri suçlamaktan başka bir şey yapmadı Sayın Bakanımız.
4 Kasım sivil darbesinden sonra Eş Genel Başkanlarımız Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ dâhil 10 milletvekili arkadaşımız tutuklandı, daha doğru bir deyişle rehin alındılar. Yetmedi, iki gün önce Grup Başkan Vekilimiz Çağlar Demirel ve milletvekilimiz Besime Konca tutuklandı; dün de Dersim Milletvekilimiz Alican Önlü arkadaşımızı gözaltına aldılar ve Diyarbakır'a götürdüler. Dokunulmazlıkların kaldırılması üzerine konuşanlar, "yargının işi" diyenler, hadi bakalım, binlerce hâkimi görevden aldınız, binlerce hâkimi cezaevine attınız. Bugün bu koşullarda bile yargıya güvenip kürsü dokunulmazlığı dışında bütün dokunulmazlıkları kaldırmaya var mısınız?
Bugün bu koşullarda bile buna cesaretiniz yok çünkü yargıya güvenmiyorsunuz; sanki bütün bu yaşananlar burada değil başka bir ülkede yaşanmış gibi, tutuklamalar yargının işiymiş gibi. Ortada bir yargı mı kaldı ki yargının işi olsun.
Halkın iradesini gasbettiniz, halkın iradesini tutukladınız ama o kadar çaresizsiniz ki Meclisteki fotoğraflara bile tahammülünüz yok. Bize "Bu fotoğrafları kaldırın." diyenler önce bu haksız ve hukuksuz tutuklamalara karşı çıkıp birkaç cümle kursun. Halkın vergileriyle, halkın bütçesiyle ayakta kalan TRT, Meclisteki vekillerin fotoğrafı çıkmasın diye neredeyse Meclisin tavanını gösteriyor. Bu ayıp size yeter. Ancak şunu iyi bilin ki vekillerimizi, partimizi Meclisten çıkarabilirsiniz, fotoğraflarımızı ekrandan çıkarabilirsiniz, ancak, arkadaşlarımızı ve partimizi halkın gönlünden çıkaramayacaksınız; bu da size dert olsun. Ne yaparsanız yapın size boyun eğmedik, eğmeyeceğiz; bu da size sadece dert değil, ders de olsun.
2017 yılı bütçesi tüm Türkiye'ye, halkımıza hayırlı olsun, barışa vesile olsun diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.