Konu: | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 9'uncu Tur görüşmeleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 40 |
Tarih: | 14.12.2016 |
HDP GRUBU ADINA DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) - Sayın Başkan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bütçesi üzerine, aslında, partimizin politikalarını Siirt Milletvekilimiz Sayın Besime Konca ifade edecekti ama maalesef -dün de bu kürsüde ifade ettim- Besime arkadaşımız önceki gece Grup Başkan Vekilimiz Çağlar Demirel'le birlikte gece yarısı araçlarının önü kesilerek gözaltına alındı. Besime arkadaşımız araçtan zorla indirildi, elleri kelepçelenerek gece yarısı Batman'a götürüldü. Batman'da, ne hikmetse, tahliye eden, daha doğrusu tutuklama kararı vermeyen mahkemenin birkaç saat sonra ne değişti kararlarında ya da en azından, Besime arkadaşımızı sorumlu olarak gördükleri fiillerde ne değişti de tekrardan Besime arkadaşımız Diyarbakır'da gözaltına alındı ve yine tutuklama kararı verildi? İki arkadaşımız da bugün Kandıra Cezaevine götürüldü. Elbette ki partimize, bize, kadınlara yönelik bu politikalar bizler açısından yeni değil. Aslında, açıkçası, 4 Aralıktan beri partimize yönelik, kadınlara yönelik ciddi bir linç kampanyası başlatılmış bulunmakta. Bizler teker teker hedef hâline getiriliyoruz. Ülkeyi açıkçası troller yönetiyor. Kimin tutuklanacağını, kime hangi cezayla cezai yaptırım uygulanacağını, kimin hedef hâline getirileceğini, kimin hangi söyleminden kaynaklı ne dediğini troller çarşaf çarşaf sosyal medyada paylaşıyor. Bu troller maalesef bazen gazeteci oluyor, bazen siyasetçi oluyor, bazen de ismini cismini bilmediğimiz onlarca kişi oluyor. Bu trollerin hedef göstererek, aslında siyasetini oluşturarak, konseptini oluşturarak başlattıkları bu linç kampanyasından sonra zorunlu bir şekilde mahkemeler devreye giriyor, ya tutukluyor ya gözdağı veriyor ya da farklı yöntemlerle insanlar sindirilmeye çalışılıyor. Burada özellikle trollerin günlerdir sosyal medyada kullandığı cinsiyetçi dili, küfürleri, hakaretleri bir kez daha bu kürsüden kınadığımı, kadın özgürlük mücadelesi önündeki bu tutumu da kınadığımı ifade etmek istiyorum.
Açıkçası, bu politikalar, bu söylem ve bugün ülkenin içerisine sokulduğu psikolojik durum bizler açısından, kadınlar açısından hiç de tesadüfi değildir. Çünkü, kadın-erkek eşitliğine inanmadığını açıkça beyan eden bir Hükûmet, bir Cumhurbaşkanı tarafından yönetiliyoruz. Bizler, kadınlar, kadın mücadelesini yürütenler yıllardır eşit haklar, eşit muamele ve eşit ve özgür bir yaşam için mücadele ettiğimiz hâlde özellikle "aile reisliği" kavramını bizler Anayasa'da, yasalarda, yürütmede kaldırmak için verdiğimiz mücadeleyi maalesef bir gün, Hükûmet politikalarıyla "reislik" kavramıyla siyasetin en tepesine oturtmuş durumda.
Dolayısıyla, bütün bu politikalar kadınlar açısından yüz yıllardır bir OHAL sürecidir. Kadınlar hiçbir zaman olağan bir durum, olağan bir hâl yaşamadı. Bugün istatistiklere baktığımızda evde, iş yerinde, sokakta, cezaevlerinde, siyasi partilerde kadınların yıllardır bir OHAL süreci yaşadığını bizler biliyoruz. Ama özellikle on dört yıllık AKP iktidarı döneminde kadınların bu OHAL durumu gittikçe ağırlaşmış bulunmakta. Politikalarınızla, cinsiyetçi söylemlerinizle gittikçe kadınların yaşamı çekilmez duruma gelmiştir.
Bakın, kadınlar, sadece şort giydiği için ya da sokakta, parkta spor yaptığı için şiddete maruz kalıyor. Bu şiddeti uygulayanlar önce mahkemeler tarafından serbest bırakılıyor, sonra kadınların itirazları ve mücadelesi sonucunda -bu da ayrıca garip bir durum- bunlara yaptırım uygulanıyor ya da tutuklanmalarına karar veriliyor. Açıkçası, kadınlar bir cins kırımı yaşıyor. Bu politikalarınız da açıkçası bu kırımı gittikçe derinleştiriyor.
Kadınların yüz yıllık mücadelesiyle kendi yaşamlarına, özgürleşme perspektiflerine ket vuracak politikalarla bütün bunları geri almaya çalışıyorsunuz. Bakın, sadece OHAL sürecinde eş başkanlığa yaklaşımınız, açıkçası kadınların bu tarihsel kazanımları karşısındaki duruşunuzu açık ve net gösteriyor. Neden eş başkanlıktan bu kadar korkuluyor? Çünkü, sizler kadınların özgürleşme fikrinden korkuyorsunuz. Kadınların özgürleştiği bir toplum özgür bir toplumdur, politikanın özgürce yapıldığı bir toplumdur, eşitliğin açık ve net bir şekilde toplumsallaştırıldığı bir toplum gerçekliğidir. Bu toplum gerçekliğinde sizin bugün açıkçası yaşamsallaştırmaya çalıştığınız politikaların bir karşılığı olmayacaktır. Onun içindir ki kadınlar bu kadar hedefte, eş başkanlık sistemimiz bu kadar hedefte. Bunun içindir ki günlerdir, hatta aylardır eş başkanlarımız cezaevlerinde ya da görevlerinden uzaklaştırılmış bulunmakta.
Bakın, AKP'li 18 büyükşehir belediyesi, 49 il, 558 ilçe belediye başkanının içinde sadece 7'si kadın. HDP'de ise yani Demokratik Bölgeler Partisinde ise 101 belediye eş başkanı var. Bu 101 belediyenin yarısı eş başkanlar yani kadın iradesinin temsil edildiği belediyelerdir. Dolayısıyla, bu özgürleşme, toplumu dönüştürme ve eşitliği yaratma fikrine karşı duyduğunuz antipati, açıkçası cinsiyetçi söylemler kadınları hedef hâline getiriyor. Eş başkanlık sistemimizi, eşitlikçi sistemimizi bir şekilde saldırılarınıza açık hedef hâline getirmiş bulunuyorsunuz.
Bakın, bu, cinsiyetçi, kadın düşmanı siyasete sadece gazetelerde, toplumsal yaşamda değil, açıkçası çokça bu Mecliste, çıkarılan yasalarda, tartışılan konularda da, açık ve net ifade edebilirim ki, çokça bizler tanıklık ettik. Daha geçen gün bu kürsüde bakanlar düzeyinden tutalım da milletvekillerine kadar çokça cinsiyetçi söylemler kullanıldı. Kadınları aşağılayan ifadeler kullanıldı. Bizlerin bir kez daha burada tüm bu siyaseti kınadığımızı da ifade etmek istiyorum.
Yine, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının savaş gündemine entegre edildiğini açıkça ifade edebilirim. ASDEP aracılığıyla Savunma Bakanlığının taşeronu bir bakanlık gibi çalışmalarını yürütüyor. Dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu'nun Aile Bütünlüğünün Sağlanması Komisyonu toplantısında, Aile Sosyal Destek Projesi'yle ilgili olarak verdiği bilgiler bunun kanıtıdır. Ramazanoğlu, ASDEP Projesi'nin Cizre, Şırnak, Silopi ve Mardin olmak üzere terör mağduru 4 ilde ve ilçelerde ve 11'i doğu illerinde hayata geçirildiğini vatandaşların sorunlarının aile odaklı çözülmesinin hedeflendiğini ifade etmiştir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bütçesinin yüzde 84'ünün sosyal yardımlara ayrılmasının ardında bu politika yatmaktadır.
Bakanlığın çalışmalarında ailede dinî değerlerin ve Türk kültür yapısının aktarımı üzerinden tekçi bir yaklaşım ortaya konuluyor. Türkiye'de Sünni İslam dışındaki dinî değerler, Türk gelenek, görenekleri dışındaki kültürel değerler açıkçası göz ardı ediliyor. Yani açıkça ifade etmek gerekir ki, on dört yıllık AKP iktidarının kafasında bir kadın prototipi var. Bu makul kadın prototipi, açıkçası evde oturan, 3 çocuk doğuran bir prototiptir. Kadınların özgürleşme mücadelesine ket vurmak isteyen, geriye itmek isteyen, kazanımlarını elinden almak isteyen bir siyasetle kadınlar karşı karşıyadır ama şunu ifade edeyim ki: Biz kadınlar yüz yıldır eril, cinsiyetçi, tahakkümcü bu siyasete karşı yaşamın her alanında mücadele verdik, bundan sonra da bu politikalar karşısında tekrardan mücadelemizi yükselteceğiz ve mutlaka kadınlara eşit, özgür bir yaşam armağan edeceğimizi de bir kez daha buradan ifade edeyim.
Sözlerimi bitirmeden önce, tutuklu bulunan eş genel başkanlarımıza buradan selam ve sevgilerimi gönderiyorum. Yine milletvekillerimize ve başta kadın eş başkanlarımıza da buradan bir kez daha selamlarımı, sevgilerimi iletiyorum.