| Konu: | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 7'nci Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 38 |
| Tarih: | 12.12.2016 |
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Doğrusu, güne yine partimize karşı operasyonlarla başladık. Dün gece, daha doğrusu sabaha karşı saat 05.30'da Adana, Mersin, İstanbul, Antep ve Urfa'da eş zamanlı operasyonlar yapıldı ve bu operasyonlarda başta il eş başkanları, ilçe eş başkanları, il yöneticileri, belediye eş başkanları olmak üzere şu ana kadar tespit ettiğimiz rakamlara göre 290 arkadaşımız gözaltında. Hatta Adana'da o kadar ileri gittiler ki İl Eş Başkanımız Hüseyin Beyaz ve Seyhan İlçe Eş Başkanımız Suzan Kılıç bir buçuk aya yakındır ev hapsinde oldukları hâlde gidip evlerinden tekrar ikinci bir şekilde gözaltına alındılar. Herhâlde yakında cezaevindekiler de belki yeni bir gözaltı işlemine ayrıca tabi tutulabilir. Bu kadar vahim bir tabloyla karşı karşıyayız. Peki, nedir bunun arka planı? İntikam, intikam söylemleri. Bu söylemler aynı zamanda savcılara, emniyetlere birer talimat niteliğindeydi. İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu kendi kişisel Twitter hesabından söyledi -gerçi burada da söyledi ama- bir iki tanesini okumak isterim: "Güvenlik güçlerinin birinci öncelikli işi bunu yapanlardan intikam almaktır karada, havada, denizde, nerede olursa olsun."
Diğer "tweet"i: "Kırk yıldır bu ülkeyi terörle uğraştıranlar ve onların destekçilerine soruyorum: Ne elde ettiniz? Kuracağınızı iddia ettiğiniz ülke nerede? Geberip gittiğinizde arkanızdan ağlayacak, hayırlı dua edecek kimseniz var mı? Hayır. Bizden ayırdığınız topraklar nerede? Dağlarda, mağara kovuklarında hayvan gibi yaşamaktan öteye geçebildiniz mi? Hayır." Bu, bu ülkenin İçişleri Bakanı, "tweet"leri attıktan sonra sabah 5.30'ta düğmeye basılıyor ve 5 ilimizde bütün yönetim kurulu üyeleri gözaltına alınıyor.
Bunun diğer bir sebebi: Dün, burada, İstanbul'daki korkunç patlamaya, saldırıya karşın biz parti bildirimizi okuduk. Bunu buradaki arkadaşların tümü biliyor ve basında bize yönelik bir linç kampanyası başlatıldı her zaman olduğu gibi. Ne zaman bomba patlasa HDP hedefe konuyor ve saldırıya maruz bırakılıyor, tek merkezden yönetiliyor.
Dün burada söylemiştim, bir kez daha söyleyeyim: Bizim İstanbul ya da diğer patlamaları, katliamları hiçbir tereddüt olmadan kınadığımızı bu Meclis de çok iyi biliyor, Türkiye biliyor mu, emin değilim çünkü açıklamalarımız televizyonlarda verilmiyor, ciddi bir sansürle karşı karşıyayız.
Dün biz o bildiriyi imzalamak için gittiğimizde, bizim adımıza Sayın Sırrı Süreyya Önder 3 partinin zaten bildiriyi yazdığını, bizim önerilerimizin dikkate alınmayacağını, anlaştıklarını gördü ve bunun üzerine, biz, buradan... Kendi önerilerimiz dikkate alınmayacaksa o bildiriye imza atmamız söz konusu olamaz. 15 Temmuzda yaptık birlikte, dün de yapabilirdik. Ama dün o bildiride bizim imzamız olsaydı bugün bu linç kampanyası yapılamazdı. Bizim 290 il ve ilçe yöneticimiz gözaltına alınamazdı. Bu şekilde bu operasyonlara zemin hazırlanması için, HDP'nin kriminalize edilmesi için, HDP'nin tümüyle etkisizleştirilmesi için bizim o bildiride imzamızın olmaması gerekiyordu. Hazırlık buna yönelikti ve şu anda bu linç kampanyası hâlâ devam ediyor. Ben Türkiye'deki tüm yurttaşlara söylüyorum: Bu, tümüyle HDP'ye yönelik bir saldırının parçasıdır. Biz, demokratik siyasi bir parti olarak, burada tıpkı sizler gibi düşüncelerimizi, barış özlemlerimizi, siyaset yapma hakkını kullanıyoruz ve bu ülkede gerçekten çatışmalarla, ölümle, bombalarla, katliamlarla hiçbir sorun çözülmeyecek; tam da bunun yolunu açmaya çalışıyoruz. Biz, büyük tehlikelere, büyük saldırılara rağmen, bu sözlerimizi, demokrasi, hak, özgürlük, barış istemlerimizi hep söylüyoruz, bundan sonra da söylemeye devam edeceğiz.
Değerli arkadaşlar, gerçekten öyle bir dönemdeyiz ki, bir de biliyorsunuz Başkanlık tartışmaları var; aynı gün bombaların patlaması başkanlığa giden yoldaki tartışmaları da tetikledi. Şimdi, şöyle deniyor: Efendim, HDP... Sanki biz bombayı attık, sanki biz o saldırıyı yaptık. Böyle bir şey olabilir mi? Biz, burada, milletvekilleri, il, ilçe örgütlerimiz, her şeyi göze alarak, bu saldırılara rağmen burada siyaset yapmaya çalışırken ve çözüm sürecinin, barış sürecinin, konuşmanın, diyaloğun önemini anlatırken birileri ısrarla bizi çatışma tarafına itmeye çalışıyor. Bu, bilinçli bir politika ama, tabii ki, bunun sorumlusu iktidardaki partidir başta.
Şimdi, nedir? İstanbul'da meydana gelen bombalı saldırıların başat sorumlusu AK PARTİ'dir. "Bu sorumluluk -öyle sadece şey diye söylemiyorum- iktidardadır, ne olursa olsun o sorumludur." şeklinde söylemiyorum, şüphesiz bu da anayasal bir ilkedir ama şu şekilde söylüyoruz: Bir yandan iktidar partisi şiddet dilini artırıyor, bir yandan siyaset alanını daraltıyor, partimizin eş genel başkanları ve bütün kademeleri tutuklanıyor, siyaset alanını daraltıp şiddet alanını artırmak için bu dili artırıyor -ki 1 Kasımdan önce başlayan ve bugüne kadar devam eden konsept tam da budur- diğer yandan da yok ederek bu alanı bize kapatmaya çalışıyor ve diyor ki: "Bu şiddetin sorumlusu sizsiniz." Böyle bir şey kabul edilemez. Bu konuda HDP'nin hiçbir sorumluluğu, ne hukuken ne siyaseten yoktur. Tam da aksine, biz bu bombaların önlenmesi için -ne yapılması gerektiğini- her fırsatta bir yol bulalım diyoruz, ortak akıl bulalım diyoruz. Bu ülkede iki buçuk yıl çözüm süreci varken bombalar patlamadı, insanlar ölmedi diyoruz. Dünya çözdü, FARC çözdü. Türkiye üçüncü gözlemci ülke olarak şu anda masada oturuyor. Başka ülkelerdeki çatışma çözümlerinde hakem rolü oynayan Türkiye, kendi çatışma zeminini ortadan kaldırmak için intikam naraları atıyor. Böyle bir şey kabul edilemez. Polisin görevi, devletin görevi intikam almak değildir; sorumluları cezalandırmaktır, sorumluları bulmaktır, failleri tespit etmektir, bunun bir daha yaşanmaması için önlem almaktır. 40 bin polisle bir huzur operasyonu yapıldığının sabahı bu bombalar patlıyor. Bunu sorma hakkımız yok mu? Bunu sorma hakkımız var.
Peki, bu bombalar patladıktan sonra istifa müessesesi ne durumda? Ya, bir polis bari istifa etsin ya. Böyle bir şey olabilir mi? Dünden beri bütün herkes diyor ki: "Uzun süre keşif yapılmış." Peki, nerede bu devlet? O halk deyimiyle, nerede güvenlik personeli? İçişleri Bakanı nerede? İçişleri Bakanının görevi intikam naraları atmak değildir. İntikam, bir hukuk devletinde başvurulacak bir yöntem değildir. Burada herkesin can güvenliğinden iktidar, devlet ve Parlamento sorumludur; bu anayasal hükümdür, bunu biz söylemiyoruz ve bunun yerine çıkıp bizi karşı tarafa itip sanki "Bu ülkenin iktidar partisi biziz, biz önlem almadık, bu nedenle bunlar oldu." şeklinde bir psikoloji yaratılmaya çalışılıyor.
Şimdi, size küçük bir pasaj okuyacağım, Sayın Cumhurbaşkanı 13 Şubat 2015 tarihinde şöyle bir konuşma yapmış: "Biz siyasiler ülkemizde işlenen cinayetlerden sorumluyuz. Tavrımızı ortaya koymak zorundayız çünkü halk bize oylarını verirken 'Benim can güvenliğimi, mal güvenliğimi sağlayacaksın.' diye oy veriyor." Evet, biz de bunu söylüyoruz. Halk bize can güvenliğini, bütün haklarını tesis etmemiz için oy veriyor ve iktidar partisinin sorumluluğu bu konuda tartışmasızdır, her şeyin dışındadır.
Bu sürecin başka bir amacı da başkanlığa giden yolda HDP'yi devre dışı bırakmaktır, HDP'nin çalışamaz duruma getirilmesidir. İstanbul'un, Adana'nın, İzmir'in, Ankara'nın, diğer bütün illerin yönetim kurullarının alınmasının tek sebebi, bir siyasi partinin propaganda, kampanya, kendi anayasal düşüncelerini bile ifade etmesini engellemektir. Zaten, şimdiden, bu referandum, eğer eş başkanlarımız ve milletvekillerimiz serbest bırakılmazsa gayrimeşrudur, hukuk dışıdır, Anayasa'ya aykırıdır. Her bir oy Anayasa'daki nisabı değiştirecek güçtedir. 329'da kalsa belki bizim milletvekillerimizden biri farklı bir oy verecek. Şu andan söylüyoruz, bu etkisizleştirme çabalarınız nafiledir. Bununla HDP bitse Kürt sorunu mu bitecek, emekçilerin sorunu mu bitecek, Alevilerin sorunu mu bitecek, kadınların sorunu mu bitecek? Hiçbir şey bitmeyecek...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - ...bu sorunlar orta yerde duracak ve çözüm bekleyecek diyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)