GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 7'nci Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:38
Tarih:12.12.2016

HDP GRUBU ADINA FELEKNAS UCA (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa Birliği Bakanlığı bütçesi üzerinde partim adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İstanbul'daki saldırıda yakınlarını kaybedenlere başsağlığı, yaralılara da acil şifalar diliyorum.

Sözlerime başlamadan önce, Yeni Şafak gazetesinin birkaç gün önce "Avrupa'ya kaçtı." şeklinde hakkımda yaptığı yalan habere buradan cevap vermek istiyorum. Benim bir yere kaçtığım yok, buradayım. Ben, 7 Haziran seçimlerinde, umudu büyütmek için, umuda bir damla su olabilmek için Avrupa'dan geldim. Benim ve diğer milletvekili arkadaşlarımın kimseye veremeyecek hesabı olmadığını da belirtmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye ile Avrupa Birliği arasında 3 Ekim 2005'te müzakereler başlamış, tüm aday ülkelerden olduğu gibi Türkiye'den de Kopenhag Kriterlerinin karşılanması istenmiştir. Buna göre, demokrasiyi, hukuk devletini ve insan haklarını güvence altına alan, azınlıklara saygı gösteren istikrarlı kurumlar aday ülkede mevcut olmalıdır. Bu amaçla, Türkiye'nin tam üye olabilmesi için on yıl boyunca Avrupa Parlamentosunda çaba harcadım. Hâlâ da arzum ve temennim bu yöndedir. Ancak, maalesef, yargı, temel haklar, adalet ve dış politika gibi önemli ve köklü reformları gerektiren fasıllarda bir ilerleme de kaydedilmemiştir. 2005'ten beri sürdürülen müzakere sürecinde elimizde tamamlanmış somut herhangi bir fasıl yoktur.

Özellikle OHAL süreciyle birlikte tam üyelik müzakereleri bugün tıkanma noktasına gelmiştir. Avrupa Parlamentosunda gerçekleştirilen, Avrupa Birliği ile Türkiye arasında süren üyelik müzakerelerinin geçici olarak dondurulmasına ilişkin karar 37 oya karşı 479 oyla kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan 2005'te Avrupa Birliği tam üyelik müzakereleri için Avrupa Parlamentosundaki tarihî oylamada "evet" oylarına atıf yaparak "Avrupa Parlamentosunda, bugünlere kadar Türkiye'nin lehinde acaba 10 tane 'evet' oyu çıkar mıydı? Şimdi, Türkiye'nin lehine, oradan, 400'ü aşkın 'evet' oyu çıkıyor." demesi üzerinden on iki yıl geçtikten sonra bugün tam tersi bir durum söz konusudur. O gün Erdoğan Türkiye'nin lehine 400'ün üzerinde "evet" oyuna büyük bir öz güvenle sahip çıkarken, bugün "İsterlerse tamamı 'hayır' desin, ne yazar? Biz de kapıları açarız." tehdidiyle on iki yılda nasıl bir dönüşüm yaşadığını gözler önüne sermektedir.

Söz konusu oylamadan hemen önce, 9 Kasımda Avrupa Komisyonunun Türkiye'yle ilgili sert eleştiriler içeren ilerleme raporu açıklanmıştı. Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportöründen Türkiye ile Avrupa Birliği üyelik görüşmelerinin hemen dondurulması açıklaması gelmişti. Raporda, yargı bağımsızlığı, ifade özgürlüğü ve diğer temel demokratik standartlar konusunda geriye gidiş olduğu ifade edilmiştir. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında yapılan görevden alma ve tutuklamalara, işkence ve kötü muameleye vurgu yapılan raporda sokağa çıkma yasakları boyunca uygulanan hukuksuzluklara dikkat çekilmiş, Kürt sorununun çözümü için tek yolun siyasi müzakereler olduğu belirtilmiş, özellikle bağımsız yargı ve ifade özgürlüğü konusunda gerileme olduğu ifade edilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şunu açık bir şekilde belirtmek gerekir ki bu karar Türkiye halklarına karşı değil, söz konusu antidemokratik uygulamalara karşıdır. AKP Hükûmetinin özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında "terörle mücadele" adı altında muhalif toplumsal kesimler üzerinde uyguladığı baskı ve saldırılar, ilan edilen OHAL, Avrupa Birliğiyle ilişkileri kopma noktasına getiren temel sebeptir. Yüz binlerce insanın mağdur edildiği, yüzlerce medya organı ve sivil toplum derneklerinin kapatıldığı bir ülke, Avrupa Birliği ilkelerinden her geçen gün daha da uzaklaşmaktadır.

Hükûmet, hep Fransa'daki OHAL'i örnek veriyor. Bakın, Fransa'daki OHAL ile buradaki OHAL'in alakası yok. Fransa'da "OHAL kanun hükmünde kararnamesi" diye bir kurum yoktur, tam tersine, OHAL süresince Parlamentonun yetkileri artırılmıştır. Fransa'da tek bir gazete kapatılmamıştır, tek bir kurum kapatılmamıştır, tek bir kişi görevinden atılmamıştır. Fransa'da kanun hükmünde kararname çıkarılmamıştır. Kanun hükmünde kararnamelerle keyfî bir şekilde bir ülkenin yönetilmesi tamamıyla bu topraklara özgüdür.

Değerli milletvekilleri, Venedik Komisyonunun 14 Ekim 2016 tarihinde Türkiye'de dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin yayınladığı raporda da belirtildiği gibi, dokunulmazlıkların kaldırılması hem Anayasa'ya hem de Avrupa hukuk normlarına aykırıdır. Bu hukuksuz ve gayrimeşru süreç sonucunda 59 milletvekilimizden 55'inin dokunulmazlıkları kaldırılmıştır.

4 Kasım tarihinde partimize yönelik saldırlar zirve yapmış, şu an cezaevinde eş başkanlarımız dâhil olmak üzere 10 milletvekilimiz rehin alınmıştır. 2014 belediye seçimlerinden bu yana 28 kadın belediye eş başkanı tutuklanmış, 72 belediye eş başkanlarından çoğu kadın eş başkanlar görevden alınmıştır. Belediye eş başkanlarının tutuklanması ve kayyumların atanması en çok kadın kazanımlarını hedef almıştır. Bu uygulamalar kadınların onlarca yıldır mücadele ederek inşa ettiği toplumsal cinsiyet eşitliğine vurulan bir darbedir.

AKP Hükûmetinin ülke içinde izlediği hukuk dışı, baskıcı, otoriter uygulamaları, bölgesel ve uluslararası düzeydeki çatışmacı politikaları, Türkiye'yi Batı ve Avrupa Birliği nezdinde güvenilir bir müttefik olmaktan tamamen uzaklaştırmıştır. Suriyeli mülteciler krizine ve Kürt meselesine yaklaşımı başta olmak üzere bölgesel nitelikli acil ve temel sorunlara karşı şantajcı politikalar izlemekte ısrar eden Hükûmet, Batı dünyasına karşı Rusya, Avrupa Birliğine karşı da Şanghay Beşlisiyle ilişki geliştirme şantajıyla uluslararası kamuoyunu esir almak istemektedir. Suriye ve Irak'ta gelişen cihatçı terörizme karşı yaklaşımı da bu pazarlıkçı politikanın ekseninde gelişmektedir.

AKP Hükûmeti bu bakımdan Avrupa Birliğine adeta "Ne yaparsam ona göz yumacaksınız." demektedir. Hükûmet bu gücü de ülkemizde barınan mültecilerden ve Avrupa Birliğiyle yapılan geri kabul anlaşmasından almaktadır. İnsan hayatını ve özgürlüğü bir koz ve şantaj gerekçesi olarak kullanmanın ne siyaseten ne de ahlaken savunulur bir tarafı vardır. Cumhuriyet tarihi boyunca yüzünü Avrupa'ya dönmüş, ekonomik, sosyal ve siyasal açıdan Avrupa'ya hâlihazırda entegre olmuş olan Türkiye'nin yürüteceği siyaset bu anlamıyla Avrupa Birliği normlarını ve değerlerini esas alır nitelikte olmalıdır. Bu kapsamda, Avrupa Birliğiyle müzakerelerde demokratik reform sürecine hızla başlanmalıdır. Bunun için de Kürt sorununun barışçıl ve siyasi yöntemlerle çözümü hedeflenerek müzakere sürecine dönülmeli. Bütünüyle otoriter nitelikteki OHAL kaldırılıp kanun hükmünde kararnamelerle yönetime son verilmelidir. Başta neredeyse tüm Avrupa kurumları açısından büyük eleştiri konusu olan Terörle Mücadele Yasası olmak üzere antidemokratik yasalar değiştirilmelidir. AKP komisyonu gibi işleyen yargı mekanizmaları bağımsız ve adil kılınmalıdır. Yerel yönetimlerden gasbedilen haklar bir an önce geri verilmelidir. Cezaevlerinde rehin tutulan tüm siyasetçi ve yerel seçilmişler serbest bırakılmalıdır. Avrupa Birliğine tam üyelik süreci taktiksel siyasetle değil, stratejik bir ittifak anlayışıyla yürütülmelidir. Birlik ülkeleriyle tarihsel olarak süregelen ilişkiler de göz önüne alınarak, katılım müzakereleri demokratik reformlar ve karşılıklı diyalog esas alınarak devam ettirilmelidir.

Buradan Sayın Bakana sormak istiyorum: 16 Aralık 1999'da "Avrupa Birliğinin yolu Diyarbakır'dan geçer." diyen Mesut Yılmaz'ın sözleri sağlıklı bir sürecin başlangıcıydı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FELEKNAS UCA (Devamla) - Bir dakika verirseniz bitireceğim.

BAŞKAN - Buyurunuz, mikrofonunuzu açıyorum.

FELEKNAS UCA (Devamla) - Şimdi de böylesi bir sürecin yeniden başlamaması için engel nedir? Bu konuda ne düşünüyorsunuz? O sürekli bahsettiğiniz muasır medeniyetler seviyesine Şanghay İşbirliği Örgütüyle mi, yoksa Avrupa Birliğiyle mi ulaşacağız?

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)