GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 7'nci Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:38
Tarih:12.12.2016

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Sayın Başbakanımız Ekonomik Kuruldan, Ekonomi Koordinasyon Kurulundan çıktığında yaptığı açıklamalarda 650 milyara varan 2017 bütçesinin aktif bir şekilde kullanımıyla kamunun, halkın ve ülkenin kalkınmasına yönelik açıklamalarda bulunuyordu ve bu açıklamalarda KOBİ'lere, büyük işletmelere, iş alanlarına, yatırımlara ve ülkenin kalkınma bütçesine tam 250 milyarlık kaynakları anlatıyordu. 500 bin istihdamdan bahsediliyordu, yüzde 4,4 büyümeden bahsediliyordu ve bu topyekûn kalkınma içinde gördük ki AK PARTİ iktidarı döneminde bütçede faize ayrılan payın yüzde 86'lardan 11'lere düştüğünü hep birlikte müşahede ettik. Ama ne oldu? Bir anda dolar üzerinde ciddi bir operasyon başladı; şak şak şak dolar fırladı ve dış kaynaklı ciddi bir şekilde dolar alımı ve doların Türkiye'den çekilmesini gözlemledik. Bu neyi getirecekti? Bu, doğrudan doğruya ekonomi üzerinde bir terör estirmeydi ve bu terör neticesinde dış borçlarımızın ağırlığı artacak, sanayicinin makine ve ara mal borçları yükselecek TL cinsinden ve ülke sıkıntıya doğru gidecek. Tam bu noktada Sayın Cumhurbaşkanımız devreye girdi ve yastık altındaki dolarları piyasaya sürmeye davet etti. Halkımız buna -bütün siyasi partileri de buna katıyorum çünkü izledik, gördük- çok güzel bir cevap verdi ve ellerindeki yastıkaltı birikimlerini, bankadaki paralarını bozdurdular ve Türkiye ekonomisine ciddi katkı sağladılar. Ama onlar da boş durmadı, olaylarına devam ettiler, çalışmalarına devam ettiler, alımlarına ve dışarıya dolar çekmeye devam ettiler. Tabii, bu adımlar atılırken benim aklıma 1999 geldi. 1999'da Türkiye, biliyorsunuz, Uzak Doğu'dan gelen bir ekonomik baskının altında kalmış ve onun dışında, iç dinamiklerdeki zayıflık da birleşince Türkiye 1 milyar dolar için, evet, kapı kapı dolaşıyordu. Ve o dolaşmaya rağmen "İstanbul Yaklaşımı" adı altında bazı iş çevreleri devletin kalan imkânlarını da çekmeyi başarabildiler. Keşke o gün onu başaranlar bugün de deseler ki: "Bu ülke benim ülkem. Yurt dışında 150 milyar dolarlık fonlara hükmediyoruz, 150 milyar dolarlık gücümüz var. Bunun, hiç olmazsa bir kısmını ülke insanlarım için, ülkem için, vatanımın kalkınması için getirsem." dese olmaz mıydı? Ama hâlâ demiyorlar. Hâlâ halkımız onlardan bu adımı bekliyor. Bu ülke iflas noktasındayken, bu ülkenin kaynaklarını kullanan İstanbul Yaklaşımcı iş adamlarına sesleniyorum: Bugün ülkenize dövizi bozdurmayacaksınız da ne zaman bu ülkeye sahip çıkacaksınız?

Evet, bugün şehrimde Adem Serin diye bir polis kardeşimizi toprağa verdik. 40'ın üzerinde insanımız öldü. Sadece şunu söyleyeceğim: 15 Temmuz gecesi Gölbaşı'na güdümlü füze atıldığında 40'ın üzerinde polisimiz şehit olmuştu, yapan FETÖ'ydü. Bugün PKK yaptı, yine ölen 40 civarında polis. Peki, DAİŞ'in yaptığı eylemlere baktığımızda, yine polis, yine siviller, sınırda askerler. Ve bütün bu şehitlerin noktası aynı: Üst akıl bunu istiyor. Üst akıl ekonomik terörü de beraberinde getirdi, aradaki fark bu. Onun için, değerli kardeşlerim, el ele vermeliyiz. Başka Türkiye'miz yok. Teröre karşı, her türlü teröre karşı dik durmayı becermeliyiz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)