| Konu: | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 7'nci Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 38 |
| Tarih: | 12.12.2016 |
CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN SENCER AYATA (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, değerli arkadaşlarım; üzüntü, keder, dualarımız, her zamanki gibi kınamamız, lanetlerimiz; bunlarla dolu bir toplumsal yas ortamında konuşmak gerçekten zor. Ama bir yandan da çalışmalarımıza devam etmek durumundayız.
Sadece TÜBİTAK üzerinde duracağım yani tek bir odak var konuşmamızda. Hepimiz biliyoruz, TÜBİTAK Türkiye'nin en önemli kurumlarından birisi. Şöyle izah edebiliriz belki: Günümüzde askerî gücün kaynağı, günümüzde siyasi gücün kaynağı, diplomasinin temel kaynağı ve desteği, her alanda -başta da ekonomi olmak üzere- hepsinin temeli günümüzde AR-GE kuruluşları ve üniversiteler yani en önemli itici güç. Onun için TÜBİTAK dediğimiz zaman böyle bir gözle bakmamız lazım. AR-GE harcamalarının tam yedide 1'ini yapan bir kuruluş.
Şimdi, TÜBİTAK'la ilgili çok teknik bir konuşma elbet yapılabilir. Ben de hasbelkader geçmişte de ilgilendim ama çok teknik bir konuşma yapma günü değil.
Değerli arkadaşlarım, kuruluş amacını kısaca hatırlatayım TÜBİTAK'ın. Nedir? Bilim ve teknolojinin geliştirilmesi, bilim ve teknolojinin geliştirilmesi için AR-GE'nin geliştirilmesi, yenilikçiliğin teşvik edilmesi; bunlar temel amaçları. İşte bu amaçla kuluçka merkezleri, teknolojiler, proje geliştirme, bilgi aktarım merkezlerinin oluşturulması ve geliştirilmesi, başka çok önemli, çok çok önemli hizmetler.
Şimdi, bütün bunlardan amaç ne? Ülkenin rekabet gücünü artırmak, ekonomiyi büyütmek, ülkenin refahını artırmak ve ülkenin uluslararası saygınlığını artırmak.
Şimdi "On beş yılda bir şey yapılmadı." gibi bir konuşma yapmayacağım. Ben kendim de bir akademisyen olarak bu iktidar döneminde TÜBİTAK'ta yapılan birçok olumlu değişimi, gelişimi yaşadım, ilerlemeyi de gördüm. Bu şekilde bir iddia yürütmeyeceğim. "Hiçbir şey yapılmadı." dediğimiz zaman her zaman haksızlık yapmış da oluyoruz. Ama buradaki soru şu: Biz kendimizi küresel bir rekabet dünyası içinde düşünüyoruz, ona göre değerlendirme yapmak önemli. Şimdi, o açıdan baktığımız zaman hele hele bu siyasi iktidarın şöyle bir özelliği var yani on beş yıldır bizim gösterdiğimiz ilerleme, bizim gösterdiğimiz gelişmenin neredeyse dünyada emsali yok. Ama, bakın, daha kritik olanı şu: "Onun için dünya bizi kıskanıyor, üstün başarımızdan dolayı, bütün bu belaları da bizim başımıza onun için sarıyor." Şimdi, bir açıklama var burada. Şimdi, soru da şu: Peki, dünya belki bu belayı sarıyor -ben onu tartışmayacağım- ama bu belanın sebebi bizim üstün başarımız mı? Kritik olan soru bu ve burada TÜBİTAK ve benzer kuruluşlar çok kritik bir yerde yer alıyor.
Şimdi, onun için TÜBİTAK'a 3 açıdan bakalım. Bir: Maddi kaynak boyutu nedir? Ben kıyaslamayı bilerek, madem bu kadar üstün başarı gösteriyoruz, bizden her bakımdan kopmuş olan, gelişen ülkelerle yapmayacağım ama bir emsal ülke var, otuz yıl önce aynı yerdeydik, on beş yıl önce bize yakındı, şimdi bizden tamamen koptu. En ibret verici örnek Kore'dir.
Şimdi Kore'ye kısaca bakacağım. Dünya neden yerinde saymadı, biz nerede kaldık, onu göstermektir önemli olan. Şimdi, Kore'ye bakalım. Kore bundan on beş yıl önce AR-GE için gayri safi yurt içi hasılanın yüzde 2,2'sini ayırıyor, Türkiye de o tarihte yüzde yarımını ayırıyor. Tebrik edelim, yüzde yarımdan yüzde 1'e çıkmış bizim harcamalarımız, bu güzel ama şimdi, aynı dönemde Kore yüzde 2,2'den yüzde 4,3'e çıkmış. Şimdi, bu tamam, bu rakamlar çok bir şey ifade etmiyor ama miktar olarak bakalım. Bu ülke de bizim 2,5 katımız, ne beklersiniz? Eğer bizim AR-GE harcamalarımız 7 milyarsa Kore'nin de 20 milyar olmasını beklersiniz. Hayır, Kore'nin 72 milyar, tam bizim 10 katımız yani biz 7 milyar ayırırken Kore bugün 72 milyar ayırıyor. Bir de şöyle küçük bir örnek vereyim, biraz eğlenceli olsun: Kore'de Samsung sadece, AR-GE için bizim toplam, toplam, sadece devlet değil, toplam AR-GE harcamalarımızın 2 katını, 14 milyar dolar yatırıyor, tek başına Samsung. Şimdi, buradan bir kıyaslama sonucu elde ediyoruz.
Patent -biliyorsunuz- Kore'de Türkiye'nin 100 katı, 1, 10 değil, 100 katı daha fazla. Ayrıca, biraz önce arkadaşlarımız da dile getirdiler, yüksek teknoloji ürün ihracatında hiç mi hiç başarılı değiliz. Şimdi, bu inkâr edilemez kıyaslamalı bir AR-GE tablosu, başka yerlerle kıyaslayabiliriz filan ama bu inkâr edilemez, karşımızda duran bir şey.
Şimdi, ben burada maddi kaynak açısından görülmemiş bir başarı, aman, dünyada kimsenin erişemediği bir başarı görmüyorum. Onun için, bu kaynak bu miktarlarda tutuldukça biz istediğimiz kadar bütün bütçe konuşmalarında her kurulan, geliştirilen 37 kuruluşun listesini verelim, çok güzel, müthiş bir sandık endüstrisi, orada ilerleme kaydederiz, ben buna inanıyorum, takdir de ediyorum.
Şimdi, peki, kıt kaynak da, kıt kaynak iyi mi kullanıldı, bir ona bakalım. Biliyoruz ki FETÖ'nün -polemik kullanmayacağım- oraya bir şekilde girmiş olması ve temizlenmesi, tasfiyesi bütün kurumun motivasyonunu altüst etmiş durumda, bunu hepimiz biliyoruz, bağımsız bir araştırma da yaptırılabilir.
Şimdi, ben bu tahribatı yani bu dönemde yapılan büyük tahribatı hiçbir şekilde bir muhalif yazarın, düşünürün görüşlerinden söylemeyeceğim. Üç tane alıntı; birincisi, Sayın Başbakan diyor ki: "Ordu, bürokrasi de bir yana da TÜBİTAK'a yaptığımız atamalar hiç olmamış." İkincisi, Sayın Bakan diyor ki: "byLock, işten çıkarılan FETÖ'cü TÜBİTAK çalışanları tarafından gerçekleştirildi." Hatta ekleme de var burada. Şimdi, daha önemli olan üçüncüsü, Sayın TÜBİTAK Başkanı diyor ki: "Bilim ve teknolojiyi desteklemeye ayrılan kaynakların en az yüzde 20'si FETÖ'ye gitmiş." Şimdi, tablo bu yani bu açıkça kaynakların heba edilmesi. Rakamlar ortada, FETÖ'yle ilişkili TÜBİTAK personeli sayısı 800'lerde veriliyor, bu fark edildi. Peki, fark edilip ne oldu? Onu göreceğiz.
İki: Kurum, profesyonel kurumların değil, bakın, Sayıştayın denetiminden bile geçmiyor. Sayıştaya göre her şey eksik, durum bu. Peki, bu şimdi kaynakların başarılı kullanılması mıdır?
Son olarak da, kısaca, insan kaynağı. Şimdi, hepsinden önemlisi AR-GE'yi yapacak insanlar, TÜBİTAK'ta, bu kurumda çalışanlar ve üniversiteler. Oradaki manzarayı, bakın lütfen gizlemeyelim, hepimiz biliyoruz, hepimiz. Herkes müthiş bir gelecek endişesi içerisinde. İstediğimiz kaynağı ayıralım, o orada duruyor.
Benim sonuç olarak söyleyeceğim şu: Burada çıkalım, boyumuz uzadı diyelim. TÜBİTAK'IN boyu 2 santim uzamış olabilir, Türkiye'de AR-GE de uzamış olabilir fakat dünyaya göre başkalarının çocuklarının boyu, bizimki 2 santim uzarken 5-6 santim uzadı. Onun için sadece kendi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN SENCER AYATA (Devamla) - ...çocuğumuza bakıp bizim boyumuzu minare zannetmeyelim. Önerim budur. (CHP sıralarından alkışlar)
Siyasetten el çektirilmedikçe -Sayın TÜBİTAK Başkanı, ben eminim çok iyi niyetlidir, Sayın Bakan da iyi niyetlidir ama- TÜBİTAK özerk bir kuruluş olmadıkça, siyasetin güdümünde kaldıkça bu kaynaklarla hiçbir başarı şansı yoktur TÜBİTAK'ın.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)