Konu: | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 5'inci Tur görüşmeleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 36 |
Tarih: | 10.12.2016 |
HDP GRUBU ADINA AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, bir buçuk yıllık bir süreçte aslında bir savaş sarmalının içerisinden geçtiğimizi görüyoruz ve son günler ki bütün konuşmalarda da maalesef ki önümüzdeki yılın bütçe görüşmelerinde yani önümüzdeki yılın politikalarında tekrar bir savaş sarmalının içerisinde olacağımızı net görüyor ve öngörüyoruz.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Teröristlerle mücadele, savaş değil, teröristlerle mücadele.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Bu savaş, kültüre karşı savaştır, kadına karşı savaştır, doğaya karşı savaştır, sivil siyasetçiye karşı savaştır, halkın iradesine karşı savaştır.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Teröristlere karşı, katillere karşı mücadele. Hainlerle, alçaklarla...
BAŞKAN - Sayın Başaran... Sayın Başaran, ülkemizde herhangi bir savaş söz konusu değil, terörle mücadele söz konusudur. Lütfen...
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Başkan, açıklayacağım bırakırsanız. Başkan, bırakırsanız açıklayacağım.
BAŞKAN - Lütfen... Devam edin.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Sivil iradeye karşı bir savaş var diyoruz. Bakın, önümdeki fotoğraftaki arkadaşlarımız bir gece darbesiyle rehin alındı. Her defasında, rehin alınmalarla ilgili, biz rehin alındı dediğimizde bir sürü mazeret belirtiyorsunuz.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Rehin alınmadı, tutuklandılar Türkiye Cumhuriyeti devleti tarafından.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - "İfadeye gitmedikleri için yakalama çıkarıldı." diyorsunuz ya da birçok mazeretiniz var. Ben sadece bir tanesini burada kayıtlara geçmesi için örnek olarak vermek istiyorum: Şırnak Milletvekili Leyla Birlik. Leyla Birlik o gün Midyat'taydı, kendi evinde değildi maalesef çünkü Şırnak abluka altındaydı çünkü Şırnak yıkılmakla meşguldü, evinde değildi, Midyat'taydı yani kendi resmî ikametgâhında değildi. Polis kontrol noktasından geçti ama herhangi bir şekilde ifadeye çağrıldığına dair bir beyan söylenmedi kendisine. Gitti eve, Batman Milletvekilimiz Sayın Mehmet Ali Aslan'ın evine gitti ve saat beklendi, gece saat bir buçuk beklendi çünkü tek bir merkezden düğmeye basılmıştı. Peki, bu vekilimizin orada, milletvekilimizin evinde olduğu nasıl tespit edildi? Bu milletvekillerimiz ya fiziki takip altında ya teknik takip altında ama dediğim gibi, saat beklendi çünkü bir merkez, üç ili tek bir saatte aynı günde programlamıştı.
Bu, Sayın Ferhat Encu için de geçerli arkadaşlar. Sayın Ferhat Encu, Şırnak Milletvekilimiz yurt dışına bir program için gitmek istedi, pasaportuna el konuldu havaalanında ama o gün kendisinin ifadeye çağrıldığı, yakalamasının olduğu, gözaltı kararı olduğuna dair tek bir cümle söylenmedi. Ne yapıldı? Gece saat bir buçuk beklendi.
Şimdi, siz bize bağımsız ve tarafsız yargıdan söz ediyorsunuz. KCK döneminde de bunu söylediniz, siz o nakaratlara geri döndünüz. Biz size o zaman da söyledik arkadaşlar. Bugün, adliyelerin kapısının kapatıldığı, adliyelerde polis ve savcılara operasyon yapıldığı bir süreçten geçiyoruz. Siz bunun neresinde tarafsız ve bağımsız bir yargıdan söz edebilirsiniz?
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Serbest bırakılınca bağımsız yargı oluyor, tutuklayınca...
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Arkadaşlar, uzun bir süreç boyunca propagandasını yaptığınız, bunun üzerinden oy devşirdiğiniz Mavi Marmara'ya dün düşme kararı verildi. Niye? İsrail'le anlaştınız. Peki, İsrail'le anlaştınız diye o insanlar şikâyetinden vaz mı geçti? Peki, İsrail'le anlaştınız diye o insanlar şu anda çok mu mutlu bu anlaşmanızın sonucunda? İsyan ediyorlar, bu kararı kabul etmiyorlar. Ama dün işte o sizin bağımsız yargınız bu dosyayla ilgili düşme kararı verdi.
Evet, biz, Kültür Bakanlığının; maalesef Kültür ve Turizm Bakanlığının bütçesinde bunları niye konuşuyoruz? Çünkü eğer bu ülkede barış ortamı sağlanmazsa biz kültürün de ne hâle geldiğini görüyoruz. Özellikle 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü'nden, bugün özellikle Kültür Bakanlığı bütçesini konuşurken bir ismi yâd etmek gerekiyor, Tahir Elçi. Sayın Tahir Elçi, Dört Ayaklı Minareyi korumaya çalışırken, bir insan hakları savunucusu ve sürekli faili meçhullerle, özellikle devletin işlediği suçlara karşı mücadele eden Sayın Tahir Elçi, Dört Ayaklı Minarenin ayaklarının dibinde katledildi. Biz araştırma önergesi verdik, araştırsaydınız faili bulunurdu, o zahmete girmiyorsunuz çünkü üstünü örmeyi çok iyi biliyorsunuz. Neyse. Ben tekrar buradan, bu İnsan Hakları Günü'nde, Sayın Tahir Elçi'yi, Tahir Ağabeyimizi saygı ve minnetle anmak istiyorum.
Evet, dediğim gibi, Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesini konuşuyoruz. Bir de ben Batmanlı bir milletvekili olarak Kültür Bakanlığından sormak istiyorum: UNESCO'nun on kriterinden dokuzunu taşıyan Hasankeyf'le ilgili bugüne kadar niye bir başvuru yapılmadı? Bunun da bir ilerisine giderek söylüyorum, sadece birkaç yıllık bir enerji geliri için, enerji getirecek diye, binlerce yıllık bir tarihi, birçok medeniyete ev sahipliği yapan bu tarihî yerin sular altında kalınmasına bugün neden göz yumuluyor? Ama bizim derdimiz maalesef ki bunları korumak değil. Biz tarihte işte "Gelecek kuşaklara yol bırakalım. Enerji önemlidir." diye, Enerji Bakanının sözünden bir de söz etmek istiyorum. Evet, enerji çok önemli arkadaşlar, biz de biliyoruz ama bu enerjiyi üretirken doğayla savaşmayalım, doğayı katletmeyelim; kültürle savaşmayalım, kültürel değerlerimizi katletmeyelim. Bugün, Hasankeyf hepimizin, burada oturan hepimizin kendi geçmişinden izler taşıyor, onu korumak da Kültür Bakanlığının görevi.
Yine, bugün Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesinde özellikle Ayder Yaylasından söz etmek istiyorum. Bir Karadeniz milletvekili -Trabzon'du galiba- çıkıp turizmin geliştiğinden söz etti. Evet arkadaşlar, turizmi geliştirmek için maalesef bugün en büyük doğa harikalarından biri olan Ayder Yaylasına TOKİ'yi gönderiyoruz, niye? Birileri rant kazansın, birileri onun üzerinden para kazansın diye. Bırakalım, Ayder Yaylası kendi hâlinde kalsın; bırakalım kendi güzelliğiyle bir ömür boyunca kalsın, oraya dokunmayalım arkadaşlar.
Bir de şunu söyleyelim: Biliyorsunuz, bugün, Türkiye'de -ya da belki, bilmiyorsanız ben söyleyeyim- 15 dil, arkadaşlar, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Bunu biliyor musunuz? Bu dillerin arasında Lazca var, Zazaca var. "Hertevin" diye bir dil, belki hiçbiriniz duymamışsınızdır ama son derece tehlike altında olan, korunmaya ihtiyacı olan bir dil maalesef. Şu anda UNESCO'nun yok olan diller, yok olma tehlikesinde olduğunu belirttiği diller arasında, haritada belirttiği diller bunlar. 15 tane dil var maalesef yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan. Acaba, Kültür Bakanlığının bu yönde bir çalışması var mı? Ama olmadığını biliyoruz. Şöyle biliyoruz: Bununla ilgili bir çalışma yapılmıyor, doğrudur, ama bununla ilgili çalışma yapılan kurumlar da kapatılıyor arkadaşlar. Bakın, Kurdi-Der diye bir dil derneği vardı Kürtçenin ilerletilmesi ve çalışma yapılmasına dair, ancak bu dernek kapatıldı.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Neden, neden kapatıldı? Neden kapatıldı?
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Siz yapmıyorsunuz, bırakın, insanlar kendi dillerini korumaya çalışsınlar.
Arkadaşlar, bu savaş politikalarıyla, bu savaş çığırtkanlığıyla, bizim gelecek nesillere bırakacaksınız; evet, yol bırakacaksınız belki, doğayı talan ederek barajlar bırakacaksınız belki. HES'ler bırakacağız doğayı talan ederek, binalar bırakacağız tek bir yeşil alan bırakmayarak, gökyüzüne bakacağımız tek bir nokta bırakmayarak. Ama maalesef ki bir şey daha bırakacağız; işte, o yok olma tehlikesi geçiren diller var ya, o dillerden ağıtlar bırakacağız bu topraklarda maalesef. Ama, işte, biz, bunun karşısında o barışın sesinin, o ağıtların yerine barış çığlıklarının yükselmesi için mücadeleye devam edeceğiz diyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)