| Konu: | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 4'üncü Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 35 |
| Tarih: | 09.12.2016 |
HDP GRUBU ADINA AYCAN İRMEZ (Şırnak) - Teşekkür ederim Başkan.
Gerçi birçok konuşmamız iktidara yönelik ama maalesef şu an görüyoruz ki kimse duyarlılık gösterip de gelmemiş.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; başta hepinizi saygıyla selamlıyorum. Türkiye Adalet Akademisi bütçesi hakkında partim adına söz almış bulunuyorum.
Adında "adalet" olan ve 80 milyonluk bir ülkeye eşit ve adil bir adalet sağlaması için insan yetiştirmekle görevli olan bu kurumdan çıkan hâkim ve savcıların adalet terazisi, ülkenin ötekileri söz konusu olduğunda sürekli şaşmaktadır. Hatta, terazi şaşkın olmaktan çıkmakta, adil olmanın penceresi, siyasi iktidarın gündeminin işlediği bahçeye açılmaktadır.
Türkiye'de adaleti sağlamakla yükümlü olan hukuki mekanizmanın, siyasi egemenlerin ve iktidarın angajmanında olduğu herkesin ve hatta bütün dünyanın malumudur. Dolayısıyla, bu kurumların verdikleri kararlar hukuki olmaktan ziyade bütünüyle siyasidir. Aksi takdirde, bugün tamamen Hükûmetin ölümü ve çatışmayı çağıran paradigmasının panzehri olarak barışı ve demokrasiyi ifade özgürlüğü dairesinde biçimlendiren düşüncelerinden dolayı rehin alınan eş genel başkanlarımızın da içinde olduğu 10 milletvekili arkadaşımız ve belediye başkanlarımız tecrit edilmezdi. Terazisi muktedirden yana olan ve adına sırf ironi olsun diye "adalet" denen bu orta oyununun ne ülkeye ne de insanlığa fayda getirmeyeceği açıktır. Hukukun arayışı adalettir ve bu arayış hâlihazırda mevtadır. Adının ne olduğuna bakılmaksızın devreye konan siyaseti boğma girişiminin adı ise orta oyunudur ve sevabıyla günahıyla Hükûmete aittir. Milletvekilleri ve belediye başkanlarının şahsında binlerce siyasetçiyi yargı eliyle esir alanlar şunu iyi bilmelidir ki bugün mevta ettiğiniz adalet bir gün sizin için yaşamsal bir gereklilik olma potansiyeline sahiptir.
Değerli milletvekilleri, partimize dönük yapılan siyasi soykırım operasyonları kapsamında tutuklanan vekillerimiz Kürt halkına karşı şantaj olarak kullanılmaktadır. Kürt halkı kazanımlar elde ettikçe seçilmiş siyasi iradeye dönük operasyonların startı veriliyor. Rojava'da Gire Spi, diğer adıyla Tel Abyad düştüğünde Erdoğan "Dolmabahçe mutabakatını tanımıyorum." dedi. Bugün içinden geçtiğimiz siyasi, ekonomik ve insani felaket Erdoğan'ın iki dudağının arasından geçen bu cümleyle başladı. 7 Haziranda Türkiye halkı totaliter siyasetin adı olan Erdoğan tipi başkanlığa karşı HDP'yi demokrasinin güvencesi olarak gördüğü için büyük destek verdi. Özellikle, Eş Genel Başkanımız Sayın Demirtaş'a uygulanan tecrit ve yıpratma 7 Haziranın intikamıdır, saz çalamadıkları için hakkı ve hukuku çaldıkları bir rehin alma operasyonudur. Menbic'in IŞİD'in elinden alınmasının akabinde belediyelerimize kayyumların atanması ve belediye başkanlarının tutuklanması süreci başlatıldı çünkü Türkiye'de adalet Kürtler, diğer ezilen halklar, inançlar, yoksullar, emekçilerin düşmanlığı üzerine kurulmuştur. İstiklal mahkemelerinden sıkıyönetim mahkemelerine, DGM'lerden özel yetkili mahkemelere kadar böyle olmuştur. Dokunulmazlıkların kaldırılması ve vekillerimizin tutuklanması sürecine de uygulanan düşman hukuku bunun en somut örneğidir. Açıktır ki Türkiye'de yönetme bilimi olarak politika lağvedilmiş, teslim alma tekniği olarak düşman hukuku AKP tarafından tedavüle konmuştur.
Fezlekeleri olan AKP'li milletvekillerinin kaç tanesinin ifadeye çağrıldığı, bunun dışında bu fezlekelerin içeriğinin ne olduğuna dair kamuoyuna neden bilgi vermediniz? Neden AKP'li vekillerin fezlekeleri köşe bucak kamu vicdanından saklanır? Ama hatırlatmak isteriz ki gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkmak gibi bir özelliği vardır. Bu gerçeklerin ağır yükümlülüğünün ne kadar fazla olduğunu en iyi bilen Hükûmettir. Yoksa bu yüzden mi canhıraş bir şekilde başkanlık sistemine ve rejim değişikliğine sarılıyor? Anlaşılıyor ki Hükûmete Kürt sorunu konusunda "Çözüm mözüm yok." dedirten, oradan alıp Suriye'ye savaş tantanalarıyla sokan akıl, Hükûmete "Eğer başkanlık gelirse ve rejim değişirse AKP'nin karıştığı hiçbir hukuksuzluk cezalandırılamaz." diye telkinde bulunuyor ama şu sıralarda oturan her bir AKP'li bilmelidir ki ömür boyu süren saltanat imparatorluklar dönemiyle birlikte bitti ve bu döneme duyulan halüsinasyonlu arzu asla gerçeği değiştirmeyecektir. Bu bağlamda, 2017 yılının hem genel hem de Adalet Bakanlığı bütçesi de göstermektedir ki AKP faşizme varan otoriter uygulamalarına 2017'de de devam edecektir.
Kolluk kuvvetlerine 2016 yılında yapılan yasal değişiklikle, terörle mücadele eden askerî personelin işledikleri suçlar bakımından soruşturulmaları Millî Savunma Bakanlığı iznine tabi tutulmuştur. Böylelikle, kolluk kuvvetlerine verilen, evrensel insan hakları değerlerine aykırı yetkilerle âdeta adaletin ve insan onurunun katledildiği görülmektedir. Aynı zamanda, verilen bu sınırsız yetkilerle toplumsal reflekslerin önüne geçilmeye çalışılmakta ve toplum ebedi bir sessizliğe mahkûm edilmek istenmektedir. AKP iktidarı, kolluk güçlerinin, özellikle kürdistanda insanlığa karşı işlenen suçların üstünü örtmüş ve bundan sonrası için de önlerini açarak cesaret vermiştir. 1990'larda yasanın yetmediği yerde yasa dışı bir örgütlenmeyi devreye sokarak yapılan insanlık suçları ve insanlık dışı yöntemler bugün yasal kılıfına uydurularak yapılmaktadır. Keza, son bir yıldır devletin denetiminde her türlü ölüm, işkence ve insan hakkı ihlalleri suçları ayyuka çıkmıştır. Getirdiğiniz cezasızlık zırhıyla, vekil olduğum ilin adı var ve maalesef kendisi şu an şu şekilde, özellikle sizlere göstermek istiyorum. Bu, Şırnak; bu, Türkiye Cumhuriyeti'nin 81 ilinden olan Şırnak ili...
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Neden?
AYCAN İRMEZ (Devamla) - ...ama şu an maalesef haritalarda sadece ismi var ve burası da aynı şekilde Şırnak, Şırnak ilimiz. Burası Halep değil, Suriye'nin Halep ili değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin 81 ilinden olan Şırnak.
Şırnak kent merkezi operasyonlar bahane edilerek yakılmış, yıkılmış, yağmalanmış, maalesef talan edilmiştir. Şehrimizin tarihini yok ettiniz, oradaki anılarımızı, çocukluk ve gençlik anılarımızı yok ettiniz. Şehrimizdeki mevcut yıkımın görüntüsü âdeta maalesef bir işgali andırmaktadır. Şırnak'ta yaşananlar Hükûmet eliyle gerçekleştirilen resmen bir kent soykırımıdır. Bu kent soykırımı Şırnak'ın sosyopolitik yapısını değiştirmek üzere hayata geçirilmiştir. Adaletten bahseden bu Meclis öncelikle kendi halkının şehrinin yok edilmesini durdurmalıdır ve bir an evvel o halka sahip çıkmalıdır. Halka yönelik bu cezalandırma politikası yetmezmiş gibi, vekili olduğum kentin 2 vekili hukuk hiçe sayılarak rehin alınmış, belediyelerine kayyum atanmış, partimiz yöneticileri tutuklanmıştır.
Diğer bir konu ise, maalesef şunu gördük ki, Türkiye Cumhuriyeti başka bir cumhuriyet kurmuş, onun adı da Şırnak cumhuriyeti. Nasıl ki 90'lı yıllarda uygulanan yöntemlerle insan haklarına yönelik ve hak ihlallerine yönelik yapılan uygulamaların şu an katbekat daha fazlası uygulattırılarak Şırnak resmen başka bir ülke hâline getirilmiş; oraya girişler dahi maalesef çok sıkı bir hâle getirilmiş ve şu an burası başka bir sınır kapısı değil, burası Şırnak şehrinin giriş kapısı. Orada uygulanan yöntemler, kolluk kuvvetleri olsun, jandarma kuvvetleri olsun, sanki orası başka bir cumhuriyetmiş gibi insan hakları ihlalleri başta olmak üzere birçok hakkı maalesef halkımızın elinden alınmış ve hak mağduriyeti son dönemlerde maalesef yüksek bir seviyeye yükselmiştir. Orada giriş esnasında 5 peron bulunmaktadır. Muhakkak yurt dışına çıkan vekillerimiz bunları çok iyi bilmektedirler. Orada 4 peron araçlar için ayarlanmış, 1 peron da insanların yaya olarak şehirlerine girmesi hususunda ayarlanmış bir durum söz konusudur. Şunu da özellikle belirtmek istiyorum: Orada saatlerce insan bekletilmekte ve insanlar sabah altı gibi giriş yapmaya çalışırken maalesef öğle saatlerini, iki ve üçü dahi bulmaktadır.
Diğer bir husus, her ilin bir merkezi vardır ama maalesef şu an Şırnak bir il olmasına rağmen ne bir çarşı merkezi ne de bir merkezi vardır. Oraya gelip muhakkak görmenizi istiyorum. Orada AKP Hükûmetinin utancını görmenizi istiyorum ve orada uyguladıkları barbarlığı ve zorbalığı görmenizi istiyorum. Şu an halkının yüzde 50'si şehirlerine dönmüş değiller çünkü geldikleri gibi geri dönüyorlar çünkü orada doğru düzgün bir ev maalesef bulunamadığı için ve yerleşim alanları kısıtlaması olduğu için maalesef şu an oraya girmekte zorluk çekiyorlar.
Diğer bir konumuz ise 2016 yılının Eylül ayından itibaren DBP'li belediyeler AKP iktidarının hedefi hâline gelmiş ve sayısız defa gönderilen müfettişlerin raporlarında da yolsuzluk kaydına rastlanılmamasına rağmen belediyelere el konmuş, belediye eş başkanları tutuklanmıştır ve Şırnak Belediyesi Eş Başkanı da bunlardan bir tanesidir. Daha şehrin yasağı kaldırılmadan maalesef sırf belediye başkanımızın yerine kayyum atanması için hemen bir soruşturma açılıp ve onun...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYCAN İRMEZ (Devamla) - Zamanımız bitti mi Sayın Başkan?
Ve bizler de burada son defa şunu özellikle belirtmek istiyoruz: Her birimiz kadar burada olmayı hak eden ve buna demokratik meşruiyeti olan Grup Başkan Vekilimiz İdris Baluken'in tutuklanmadan önceki bir sözüyle bitirmek istiyorum. "Zulmünüz karşısında asla ve asla dizlerimizin toprağa değdiğini siz zalimler görmeyeceksiniz."
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın İrmez.