GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 4'üncü Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:35
Tarih:09.12.2016

HDP GRUBU ADINA MİZGİN IRGAT (Bitlis) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; zindanlarda bizi izleyen tutsak arkadaşlar ve tüm izleyicileri saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Evet, Adalet Bakanlığı bütçesini görüşürken Bakanlığın olmadığı bir Meclisten sizlere sesleneceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün Adana'daydım. Haksız hukuksuz bir şekilde... Bu Meclisin ve Türkiye'nin tek kadın eş başkanı Eş Genel Başkanımız Sayın Figen Yüksekdağ'ın duruşmasını izledik. Kendisinin tek cümleyle selamları ve bu ayıptan bir an önce Türkiye'nin kurtulması gerektiği yönündeki sözleriyle başlamak istiyorum.

Yarın 10 Aralık yani İnsan Hakları Haftası'na girmiş oluyoruz aslında. Ama ne yazık ki, geçen yılki bütçe görüşmelerinden bugüne değin bir yıl içerisinde yaşadıklarımızı özetlersek, bütçeden fazla Adalet Bakanlığının ve bu ülkede insan haklarının, hak ve hukukun, adaletin gelmiş olduğu noktayı konuşursak sıra bütçeye sanırım gelmeyecektir.

Evet, ben eş genel başkanları ve milletvekili arkadaşları tutuklu olan, 50'yi aşkın seçilmişin, belediye başkanının tutuklu olduğu bir grubun üyesi olarak sizlere sesleniyorum. Evet, bizim milletvekillerimiz, eş genel başkanlarımız ve seçilmişlerimizin bugün zindanlarda, hapishanelerde olmasının tek bir gerekçesi vardır. 7 Haziranda bu ülkeye bir umut, bir ışık, belki de özgürlük ve barışı dileyenler adına bir ışığın açılmasının, bir yolun açılmasının halklar nezdinde tekrar kapatılması isteği, kapatılması pratiğiyle karşı karşıya kaldık ve en son vekillerimizin tutukluluğuna, belediye başkanlarımızın tutukluluğuna vardıracak düzeyde yaşanan hukuksuzlukları yaşadık.

Elimde fotoğraflar var. Önümüzde duran vekillerimizden önce 1994'te Sayın Orhan Doğan'ı bu şekilde alanlarla 2009'da bu fotoğrafı çektirmek zorunda kalanlarla ve 2016'da bu fotoğrafı çektirmek zorunda kalanlar arasındaki farkı sizlere sormak istiyorum. Aralarında zerre kadar bir fark yok. Bunlara "cemaatçi" dediniz, şu an onları da içeri attınız. Bunlara ne diyeceksiniz? Emin olun, yarın öbür gün de bunları başka bir isim, ad altında aranızdan atacak... Başkanlık sistemine doğru gittiğiniz diktatöryal rejimde, yarın öbür gün, aramızda olanlar da bu sıralarda maalesef olmayacaklardır.

Buradan, Türkiye adalet sistemini tartışırken bir tek şeyi dile getirmek istiyorum. Bunu yapmakla yani milletvekillerimizi, seçilmişlerimizi tutuklamakla, bence yapılan tek bir şey var. Sonuçta olan tek şey kendilerinin efsaneleştirilmesidir. Belki bugüne kadar kendilerini bilmeyen, dinlemeyen, tanımayan kamuoyu şu dakikadan itibaren haksız hukuksuz bir şekilde tutuklandıktan sonra her biri halkımızın gönlünde birer kahraman, birer efsane, birer devrimci, birer barış arayıcısıdır. Dolayısıyla bizler ne tutuklanmakla ne gözaltılarla ne inkâr edilmekle bitmeyiz.

Evet, konuşmamın başında da dile getirdiğim gibi, bütün vekillerimizin tek tek konuşmalarına baktığımızda aslında tüm konuşmaların özetinde şunu görebiliriz: Türkiye'nin yaşadığı kaostan, yaşadığı hukuksuzluktan çıkmak üzere öneriler, barış çağrıları ve bu ülkenin kanayan yarası Kürt meselesinin çözülmesi, bu ülkede inkâr edilen tüm halkların, kadınların, gençlerin ve tüm temsilcilerin belki de gerçek anlamda temsil edilmesi üzerine yapılan konuşmalardır. Evet, bu konuşmalarından dolayı şu an vekillerimiz cezaevlerinde.

Bugün Türkiye'nin gelmiş olduğu noktaya baktığımızda, bir anayasa çalışması, yeni bir anayasa arayışı içerisinde olduklarını görüyoruz. Halktan, partilerden, vekillerden gizlice, kapı arkalarında yapılan uzlaşılarla yeni bir sistemi inşa etmeye çalışıyorlar. Yani, bu sistemin adı ne başkanlık ne yarı başkanlık ne monarşi ne parlamenter sistem. Kendine göre, yani saraydan aldıkları talimata göre Türkiye usulü, Türk tipi bir diktatöryal rejimi inşa etmeye çalışıyorlar. Oysaki anayasa yapım çalışmaları, anayasa yapım tekniğine baktığımızda, tüm dünya örneklerini incelediğimizde böylesi bir sistem olamaz. Hangi sistemi istiyorsanız yani cumhurbaşkanlığını yarı başkanlık mı yapmak istiyorsunuz ya da yeni bir diktatörlük mü inşa etmeye çalışıyorsunuz, buyurun, açık açık bunu tartışalım. Ama böyle, toplumun her kesiminden uzakta, hiçbir tartışmaya girmeksizin, kanaat önderlerinin, toplumun, hukukçuların görüşlerini almaksızın gizli gizli anayasa çalışması yapılamaz.

Peki, bunu yaptınız, bunu nasıl tartışacaksınız? Bu Meclisin 10 üyesi eksik. Yerellere gittiğimizde sadece 50'yi aşkın belediye başkanımız şu an iş başında değil. Siyaset heveslisi, atanmış kayyumlar bu işi götüremez. Norşin Belediyesine baktığımızda, dün okudum, gerçekten, belediye binasında değil, kaymakamlık binasında marşlı bir toplantı yapmış sevgili yeni Başkanımız. Buradan sormak isterim: Bu kadar siyaset yapmak istiyor idiyseniz gelip seçime girseydiniz. Bir gecede atanmak yerine, gaspçı bir yöntemle halkın emeklerini ve partimizin seçilmişlerini cezaevine atarak yani rehine alarak bunu yapmak yerine, çok istiyorsanız bir seçime girip seçilmiş gibi, siyaset meraklısıysanız bir siyasetçi gibi siyaset yarışına girerdiniz ve kim kazansaydı o belediye binasına gidip alnının akıyla bu işi yürütecek olacaktı. Ama bunu yapmadınız. Bir gecede, hatta hafta sonu dahi belediyelerimizin yerine, belediye başkanlarımızın yerine atanmışlarınızı, memurlarınızı, o halkın sorunlarına zerre kadar hâkim olmayan, emek harcamayan, emek ödemeyen bir memuru kalkıp belediyenin vekili diye o binalara yerleştirdiniz. Emin olun, tüm bu hukuksuzlukları halkımız unutmayacaktır. Şu an sadece hapishanelerde olan vekillerimiz, belediye başkanlarımız değil, fikirleri adına politik tutsaklarımız ve orada şu anda hayatını idame edemeyen tüm hasta tutsaklarımızın da bir an evvel özgürlüklerine kavuşması gerektiğini buradan bir kez daha dile getirmek istiyorum.

HDP vekillerini bilerek ve isteyerek, aslında suç işleyerek cezaevlerine göndermeyen Adalet Bakanının bu konudaki ayıbından bir an önce vazgeçerek...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MİZGİN IRGAT (Devamla) - ...bizlerin vekillerle görüşmesine izin vermesi gerektiğini dile getiriyorum.

Ne yarı başkanlık ne başkanlık, biz bu yemeği yemeyiz. Halkla birlikte Mecliste hep beraber tartıştığımız, özgürlükçü, yeni bir anayasa için çalışmaya başlayalım diyoruz ve tüm tutukluları...

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Siz yemeyin, biz halkımızla baklavayı böreği beraber yiyeceğiz, hiç merak etmeyin. Halkımızla birlikte yiyeceğiz o baklavayı böreği.

MİZGİN IRGAT (Devamla) - Hayır, halkla beraber yapmıyorsunuz, siz kendi kendinize kendi rejiminizi yapıyorsunuz.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Siz kendi kendinizi zehirliyorsunuz, biz beraber yiyeceğiz ama her yemeği.

MİZGİN IRGAT (Devamla) - Herkesi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Irgat.