Konu: | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 3'üncü Tur görüşmeleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 34 |
Tarih: | 08.12.2016 |
HDP GRUBU ADINA MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının 2017 yılı bütçesi üzerine Halkların Demokratik Partisinin görüşünü ve önerilerini sunmak üzere söz almış bulunmaktayım. Sizleri ve kamuoyunu saygıyla selamlarım.
Bütçeye ilişkin görüşlerimizi ifade etmeden önce Türkiye'de emek, demokrasi ve özgürlük mücadelesinin öncü kurumlarından biri olan KESK'in kuruluşunun 21'inci yılını kutluyorum.
Ülkemiz, tarım ve hayvancılık açısından oldukça zengin bir potansiyele sahiptir fakat bu potansiyel, yanlış politikalar ve plansız çalışmalar nedeniyle etkin bir şekilde geliştirilememiştir. Türkiye dünyada tarım ve hayvancılık alanında kendi kendine yeterli olma özelliği taşıyan nadir ülkelerden biri olmasına rağmen, bugün yurt dışına bağımlı hâle getirilmiştir, AKP iktidarları döneminde ise bu bağımlılık kronikleşmiştir. Tohumda dışa bağımlılık, artan mazot ve gübre fiyatları, döviz kurundaki artış, desteklemelerin azalması, çiftçinin çoğu zaman elde ettiği ürünü maliyetinin altında bir fiyata satmak zorunda kalması, birçok nedenle birlikte çok sayıda çiftçinin tarım faaliyetlerini sürdürülemez noktaya getirmiştir.
Sayın Faruk Çelik'in son iki yılki Plan ve Bütçe Komisyonunda Bakanlığının bütçesi üzerine yaptığı konuşmalar karşılaştırıldığında çiftçi sayısında 1 milyona yakın bir düşüş olduğu görülmektedir. Tarım alanında yaşanan bu daralma tarımsal istihdama da yansımaktadır. 2002 yılında tarımsal istihdam yüzde 35 iken bugün bu rakam yaklaşık olarak yüzde 20'ye gerilemiştir.
Yine, çiftçiler için getirilen BAĞ-KUR'a bildirme zorunluluğu prim ödeme açısından sıkıntı yaratmaktadır. Vatandaşın bir yıllık geliri sigortanın iki aylık primine denk düşmektedir. Devletin verdiği tarım desteği sigorta ödemesine gitmekte, devlet kaşıkla verip kepçeyle geri almaktadır.
Değerli milletvekilleri, AKP iktidarının tarım alanında yarattığı en büyük tahribatlardan biri hiç şüphesiz, tarım arazilerinin hızla yok edilmesidir. Burada erozyonla etkin mücadele yapılamaması kadar tarım arazilerinin imara açılmasının da büyük payı bulunmaktadır. Çukurova başta olmak üzere Türkiye'nin en verimli toprakları imara açılmakta, yılda 3 farklı ürün verebilen binlerce dekar arazi üzerinde inşaatlar yükselmektedir. Ne yazık ki ayrılan kaynak ve desteklerin tarım alanında niteliğe ve istihdama dönüşmediği aşikârdır. Kendi topraklarını imha eden anlayış bugün Sudan ve benzeri Afrika ülkelerinden tarım alanları kiralayarak özel sektörü o bölgelere taşıyacaktır. İktidar bu duruşuyla sömürgeci bir zihniyet sergilemektedir.
Mazotun litre fiyatı Ocak 2002'de 94 kuruştu, bu rakam Ocak 2015'te 3,7 lira oldu ve bugün bakıldığı zaman 4 liranın üzerinde. On dört yıllık AKP iktidarı süresince mazotun litre fiyatı yüzde 300'ün üzerinde bir artış sergilemiştir.
Yıllık et tüketimine baktığımız zaman, 1 milyon 300 bin ton ülkemizde et tüketilmekte, ne yazık ki yıllık 300 bin ton et ithal edilmek durumunda kalınıyor. Bu sadece satın alınan etin miktarı, alım gücünün yetersizliğinden herkes et tüketemiyor. Türkiye nüfusuyla kıyaslandığı zaman bu sayı reel bir sayı değildir, gelişmiş ülkelerle mukayese edildiğinde en az 2 katı olması gerekmektedir. Türkiye'de hayvancılığın beşiği Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'dir. Bu ülkenin en önemli sorunu olan Kürt sorunu güvenlikçi politikalarla derinleştirilmesi Kürt illerinde hayvancılığı da bitirme noktasına getirmiştir. İlan edilen sayısız askerî güvenlik bölgeleri nedeniyle meralar, yaylalar kapatılmaktadır, köylülere bu alanlar yasaklanmakta ve meralar, ormanlar yakılmaktadır. 2023 hedefleri dışa bağımlılığın minimuma indirilmesi, kendi kendine yeten bir ekonomik yapılanma gibi hayalî fikirler pratikte yok hükmündedir.
Şimdi, bir yetkilinin beyanatı var, "Rant hayattır." diye bir beyanat vermiş bir yetkilimiz. Tabii, yaşamı avanta olanlar için rant da hayattır. Rant ekonomisi olduğu sürece insanları üretime yöneltemezsiniz çünkü rant ekonomisinde üretim geri planda kalır, üretici ve emekçi para kazanamaz. Ekonominin tek çıkış yolu vardır, insanları üretken hâle getirip üreticiyi de para kazanır kılmakla sağlam ekonomik temelleri sağlamış olursunuz. Geçen yıl bu kürsüden hitaben Sayın Ali Babacan'ın "Ekonomi, adalet ve hukuk temelleri üzerine oturtulmalıdır." bağlamındaki ifadesi, adalet ve hukuk temellerine oturtulmayan yapıların çökeceğinin net bir ifadesidir. Bunu sağlamak için kalkınmanın kırsal alandan başlatılması şarttır. Kırsal alandaki insanların refahının artması ve zenginleşmesi demek kaza ve şehir merkezlerinin de otomatikman zenginleşmesi anlamına gelir. Sosyal dengeyi sağlamak ve sosyal barışı sağlamak istiyorsak bu kural çok önemlidir. Aksi takdirde, ne sosyal denge sağlanır ne de toplumsal barış sağlanabilir. Kırsal alanda para kazanan insan bu parayı merkezlerde harcayacaktır. Aksi takdirde, şehirlerde zenginleşen insanlar hiçbir zaman kırsal alanda para harcamazlar. Kırsal alan insan vücudundaki kılcal damarlar gibidir. Kılcal damarlar nasıl hücrelere oksijen taşıyıp bünyeyi canlı tutarsa kırsal alandaki üretim de toplumsal bünyeyi dinamik ve sağlıklı kılar. Kırsal alanda altyapısı sağlam, yol, su, elektrik, konut, su ve sulama olan yerleşim alanları yaratır, üretim ve pazar konusunda bilinçli bir toplum inşa edebilirsek bu ekonomik kriz sarmalından kurtulabiliriz. Aksi takdirde, her defasında suçladığınız gibi, dış güçlerin ürettiği GDO'lu mamulleri satın alarak toplumu tek şükrettiği sağlığından da mahrum bırakırız.
Gerçi bu soruyu İçişleri Bakanına soru önergesi olarak yöneltmiştim ama henüz cevap alamadım, Sayın Bakanım belki bir açıklama yapar: Köylere hizmet götürme birliği fonundan güvenlik güçleri için alınan insansız hava araçları köylere ne gibi bir kalkınma sağlar, bunu lütfen izah edebilirler mi?
Değerli milletvekilleri, elli altmış yıldır "Hangi ırk hayvanı memleketimizin hangi yöresinde yetiştirirsek et ve süt kalitemizi artırır?" sorusuna hâlâ bir cevap bulunamamışa benziyor. Havza bazlı tarımsal destekleme modeline yeni geçiliyor, bence geç bile kalındı. Devlet patates, domates yetiştirmez ama bu üretimin trafiğini yönlendirebilir, üretim-tüketim dengesini sağlar. Devletin belirlenmiş bir tarım ve hayvancılık politikasının olmadığı bariz olarak görülmektedir. Planlı bir çalışma olmazsa, iç talep ve ihracat miktarları belirlenmezse bütün emekler heba olur; geçmiş yıllarda bu çok yaşandı. Üreticiye "saldım çayıra Mevla'm kayıra" mantığıyla bakarsanız her yıl bir önceki yılın etkisinde kalarak... Soğan iyi para getiriyorsa üretici soğan üretimine yöneliyor ve üretim fazla olunca fiyat düşüyor. Dolayısıyla, üretim fazlası da tarlada çürümeye bırakılıyor. Bu piyasa düzeniyle üretici piyasaya yıllarca ezdirildi, tek kazanan her zamanki gibi aracı oldu; emekçinin alın teri para olarak aracının cebini doldurdu.
Değerli milletvekilleri, Bakanlığın bütün sorunlarına buradan değinmek için yeterli süremiz yok fakat özellikle mevsimlik işçilerin sorunlarına da değinmek istiyorum. Mevsimlik gezici tarım işçiliği çalışma koşulları, aldıkları ücretler ve maruz kaldıkları ayrımcı politikalar nedeniyle en güvencesiz işçiliktir. Bu nedenle, mevsimlik gezici tarım işçiliğine yol açan neden ve koşulların ortadan kaldırılması, köylere dönüşlerin etkin biçimde gerçekleştirilerek bu insanların kendi topraklarında kendilerinin yöneteceği üretim faaliyetlerinin önünün açılması, mevsimlik gezici tarım işçilerinin kaçınılmaz olduğu hâllerde demokratik örgütlülük ve bilinç temelinde onurlu yaşam ve çalışma koşullarının sağlanması gerekmektedir.
Zamanım çok az kaldı, bazı konulara değinmek istiyordum ama... Bir de güvenlik hususunda, yapılan bazı inşaatlar hakkında bazı şeyler söylemek istiyorum. Dünyanın hiçbir yerinde olmayan güvenlik yolu Bitlis'te iki yerde uygulanıyor ve ucu açık, açık çekle yandaş müteahhitlere veriliyor. Biz talebeyken bir hocamızın mühendis tarifini size anlatayım: "Bir aptalın 2 liraya yaptığı işi 1 liraya...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) -...yapan bir insandır." derdi. Yani, ekonomi mühendisin temel taşıdır. Bırakın, 2 lirayı sizin 3, 4, 5 liraya da bazı işleri yaptırdığınız durumları biliyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)