GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 3'üncü Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:34
Tarih:08.12.2016

HDP GRUBU ADINA ADEM GEVERİ (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum. "..." (x)

Değerli Başkan, saygıdeğer arkadaşlar; Meclis Başkanlığına önce bir talebim var: Ana dilim olan Kürtçede, uluslararası haklardan kaynaklanan yükümlülükte, insani ve İslami, vicdani ve ahlaki olan bütün prensipler çerçevesinde ana dilim Kürtçeyi daha rahat kullandığım için burada kullanmak istiyorum müsaadenizle.

BAŞKAN - Sayın Geveri, şimdi, resmî dil Türkçedir. Ayrıca, siz tüm Genel Kurula ve tüm vatandaşlarımıza, televizyon izleyen bütün vatandaşlarımıza hitap ediyorsunuz. Ana diliniz Kürtçeyi kullanmak suretiyle sadece Kürtçe bilen, anlayan vatandaşlarımıza hitap etmiş olacaksınız. Onun için, resmî dil olan Türkçeyle lütfen konuşunuz.

ADEM GEVERİ (Devamla) - Sayın Başkan, bu dayatma ve bu uygulamayı protesto ediyorum. (AK PARTİ sıralarından "Konuşma o zaman." sesleri)

Bunu, elbette ki özgür bir Mecliste kendi ana dilinde konuşacağım günlerin hatırına burada elbette ki ana dil mücadelesini sürdüreceğiz.

TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) - Bu, nasıl özgürlük olacak ya? Dışarıda sürdür.

ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) - Bundan daha fazla özgürlük olmaz ki.

ADEM GEVERİ (Devamla) - Nasıl ki dışarıda, hakkımda açılan bütün soruşturmalar ve hazırlanan fezlekeler Kürtçe konuşmamdan kaynaklanıyor ki bunlar yalan, yanlış bir şekilde tercüme ediliyor ama maalesef, Türkiye Cumhuriyeti'nin yüce Meclisinde bir tercüman bulunamıyor. Bu, hangi hukuka, hangi vicdana, hangi uluslararası anlaşmaya sığıyor?

ŞAHİN TİN (Denizli) - Resmî dil Türkçe. "Resmî dil Türkçe." diyor Başkan.

TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) - Resmî dil Türkçe, ikinci birisi yok, sadece Türkçe.

ADEM GEVERİ (Devamla) - Vicdanınıza, ahlakınıza ve Rabbülâlemin'in takdirine sunuyorum.

BAŞKAN - Sayın Geveri, bu bir dayatma değil. Anayasa ve İç Tüzük'ün kurallarını ben size hatırlattım.

ADEM GEVERİ (Devamla) - Hiçbir anayasa...

BAŞKAN - Ayrıca, bugüne kadarki teamüller de bu şekildedir.

Buyurunuz.

ADEM GEVERİ (Devamla) - Hiçbir hukuk ve Anayasa insani, İslami, vicdani...

SALİH CORA (Trabzon) - Hangi Anayasada var?

ADEM GEVERİ (Devamla) - ...ahlaki ve uluslararası prensiplerin dışında ve üstünde olamaz.

TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) - Anayasa'ya yemin ettin bir kere ya!

ADEM GEVERİ (Devamla) - Hepiniz biliyorsunuz...

ŞAHİN TİN (Denizli) - Hiçbir ülkede öyle bir konuşma yok.

ADEM GEVERİ (Devamla) - ...burada nasıl ki yüzlerce milletvekili içinde Kürt olan arkadaşlar varsa, Türkiye Cumhuriyeti'nin de milyonlarına tekabül eden Kürt vatandaşı var ve bunların birçoğu Kürtçe bilmiyor. Sıradan birkaç kişinin dili değil bu arkadaşlar. Onun için bunu herhangi bir polemik amacıyla söylemiyorum. Burada ana dilim kadar Türkçeyi rahat kullanmıyorum. Kullanamadığımız için maalesef düşüncelerimizi çok rahatlıkla dile getirmediğimiz gibi...

ŞAHİN TİN (Denizli) - Biz anlarız, sen konuş.

ADEM GEVERİ (Devamla) - ...bize vicdani olarak da bu aynı zamanda bir züldür. Bunu tekrar insafınıza takdim ediyorum.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Siz Türkçe konuşun, biz anlarız onu, sorun yok.

ADEM GEVERİ (Devamla) - Bu vesileyle, değerli arkadaşlar, konuşmalarımı rahat yapamayacağım için metin üzerinden okumalarıma devam edeceğim. Ancak daha öncesinde, maalesef, tutuklu olan eş başkanlar ve milletvekillerimiz ve yine, bütün belediye eş başkanlarımız... Ahmet Türk'ün şahsında, buradan, özellikle de Şivan Perver'in Sayın Cumhurbaşkanıyla birlikte düet yaparak söylediği o güzel sözlerle, özellikle de saygı ve selamlarımı sunuyorum. Büyük ihtimalle çok yakın zamanda biz de orada olacağız maalesef. "..."(x)

TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) - Böyle bir usul yok ya! Böyle bir şey yok ya!

ADEM GEVERİ (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 7 Haziran seçimlerinden beri sahada günden güne kaybedilen ve yeni yenilgilere maruz kalan AKP iktidarı bütün hıncını Kürt siyasetinden çıkartmak yoluna gitmiştir. Bunun için de sarayın emrine girmiş olan yargıyı ve güvenlik güçlerini kullanarak HDP'li, DBP'li siyasetçileri rehin almış ve Kürt halkının iradesiyle birlikte diğer muhalif kesimlerin iradesini gasbetmiştir. Bugün itibarıyla, Kürt ve Türk halklarının meşru oylarıyla seçilmiş olan 10 HDP'li milletvekilini, 55 DBP'li belediye eş başkanı ve yüzlerce parti yöneticisini, çalışanını rehin alan AKP iktidarı Kürt halkının ve AKP'ye muhalif olan tüm kesimlerin iradesini gasbetmiş ve hiçe saymıştır. Daha düne kadar millet iradesini çokça dillendirerek, mağdur edebiyatı yaparak ve toplumun büyük bir kesiminin mağduriyetini kullanarak iktidara gelmiş olan kimselerin bugün daha büyük bir mağduriyet ve daha kanlı sonuçlar yaratarak çöküşe geçmesi ve yok olup gidecek olması trajik ve ibret verici bir örnek olarak tarihe geçecektir ki yine bir yıl önceki bütçe görüşmelerinde "Gidicisiniz." dediğimizde bizi dalgaya, hafife alanlar, maalesef bugün yine aynı akıbetle karşı karşıya olduklarının farkında değiller.

Bugün yapılan bütün bu hukuksuzluklar, başkanlık referandumuna giderken iç kamuoyunu yanıltarak oyalamak, ırkçı, faşist kitleleri bütün motivasyonuyla ayakta tutmaya çalışmaktadır. Ancak millet iradesini hiçe sayarak ve Kürt siyasetini baskı, korku, şantaj ve aynı zamanda şiddet yoluyla sindirmeye ve teslim almaya çalışan AKP iktidarının unuttuğu bir şey var ki o da Kürtlerin yüz yılı aşkındır onurlu bir şekilde sürdürdüğü haklı mücadelesidir. Kürt halkı bütün bu baskı, tehdit, şantaj ve şiddet sarmalı içinde mücadele ederek haklı davasını bugüne taşımıştır ve bundan sonra da daha güçlü bir şekilde, daha kararlı bir şekilde haklı ve onurlu mücadelesini sürdürmeye devam edecektir.

İktidarın baskı ve sindirme politikaları karşısında diz çökmeyeceğiz. Kime karşı yapılıyor olursa olsun, her türlü haksızlık ve hukuksuzluk karşısında hukuksal ve örgütsel mücadeleden geri durmayacağız. Bizleri çerçevesini Cumhurbaşkanı ve Hükûmetin belirlediği sınırlar içinde hapsetmeye, yandaşlar gibi hizaya getirmeye çalışanlar büyük bir yanılgı içerisindedir. Kimlerin hangi amaçlarla bizleri sindirmek istediği er ya da geç mutlaka ortaya çıkacaktır. Bugün hukuku ayaklar altına alarak hareket edenler, yarın yok saydıkları o hukuk karşısında mutlaka halka hesap vereceklerdir. Unutmayın, adalet er ya da geç bir gün tecelli eder.

Değerli milletvekilleri, öncelikle bu bütçenin kimler için ve ne için hazırlandığı sorularını sormak gerekiyor. Gördüğümüz ve anladığımız kadarıyla, bütçe hazırlık sürecinde, bütçe gelir ve harcamalarının asıl muhatabı olan yoksul halk, farklı toplumsal kesimler, meslek örgütleri, emekçiler, sendikalar, üretenler, vesaire, her yıl olduğu gibi bu yıl da bütçe sürecinin dışında bırakılmış; istişare ve demokratik katılımcılık esası tamamen göz ardı edilmiştir. İş birlikçi sermaye çevrelerinin, patronların ve yandaşların dışında kalan halkın büyük bir bölümünün, Parlamentoda görüşülen 2017 bütçe harcamalarına ilişkin talep ve ihtiyaçları hiç de dikkate alınmamıştır.

Değerli milletvekilleri, 2001 krizi sonrasında oluşan siyasal kaos ortamı üzerine iktidara gelen AKP, on beş yıl boyunca, önceki iktidarların uygulamalarını aşan derecede sermaye dostu olduğunu her fırsatta göstermiştir. Kamu kaynaklarını, teşvik paketleri üzerinden patronlara, iş birlikçi sermaye çevrelerine ve yandaşlara aktarmış, geniş halk kesimlerini işsizliğe ve maalesef yoksulluğa mahkûm etmiştir.

Değerli milletvekilleri, akamete uğrayan çözüm süreci konusunda, Kürtlerin siyasetin dışına itilmesi konusunda, Suriye ve Irak yönetimleriyle ilgili politikalar konusunda, düşürülen Rus uçağı ve sonrasında yaşananlar konusunda, İsrail'le yaşanan normalleşme ve Mavi Marmara davasının örtbas edilmesi konusunda, cinsel istismara uğrayan çocuklar konusunda ve daha birçok konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP Hükûmetinin tutarsız söylemleri ve ikiyüzlü politikaları muhafazakâr kesimi oyalamaktadır, kandırmaktadır ve büyük bir vebal altına sokmaktadır.

Bu vesileyle, biz, özellikle de muhafazakâr bir tabana dayanan AKP Hükûmetinin, muhafazakâr kitleler, özellikle de İslami cemaatler tarafından, mutlak bir şekilde önünün alınması lazım. Aksi takdirde, bu veballe birlikte onlar da tabii ki Rabbülâlemin'in huzurunda yine hesap vermek zorunda kalacaklar. Umut ediyorum ki bu hesabı verebilmek için -elbette ki- yine yeryüzünde Rabbülâlemin'in tanıdığı bu imtihanı başarılı bir şekilde yerine getirirler.

Hepinize saygılar. (HDP sıralarından alkışlar)