Konu: | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 3'üncü Tur görüşmeleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 34 |
Tarih: | 08.12.2016 |
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; "..."(x) hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, hepimiz burada gırtlak patlatıyoruz, görüşlerimizi söylüyoruz. Ne için yapıyoruz özellikle muhalefet olarak? Siz çoğunluk olan iktidar partisi milletvekillerini etkilemek için, kendi görüşlerimiz doğrultusunda etkilemek için ama demin saydım, burada 28-30 AKP milletvekili var yani çoğunluk değilsiniz şu anda, sizi etkilesem dahi bu bütçe sonra, saat sekizde gelip el kaldırıp indirenlerle geçecek. Niçin gırtlak patlatıyoruz arkadaşlar? Bu mudur birbirimize duyduğumuz saygı, bu mudur Meclise duyduğumuz saygı?
Peki, görüştüğümüz bakanlıklar neler? Ulaştırma Bakanlığı burada, Tarım Bakanlığı yok...
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - Buradayız, buradayız efendim.
GARO PAYLAN (Devamla) - Ha, Tarım Bakanlığı da buradaymış.
Enerji Bakanlığı yok, ekonomi yönetiminden sorumlu Başbakan Yardımcımız yok. Dört büyük bakanlığı görüşüyoruz, Türkiye için çok önemli, ikisi burada, ikisi yok.
MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) - Onların değerli işleri var, değerli işleri.
GARO PAYLAN (Devamla) - Bakın, "iş" dediğiniz şey... Türkiye'nin 2017 yılı bütçesi görüşülüyor. Bundan daha önemli bir iş var mı? Ekonomi Koordinasyon Kurulu gece de toplanabilir. Öyle değil mi? Biz de gece sabahlara kadar burada çalışmıyor muyuz arkadaşlar? Sabah 5'e kadar çalışmıyor muyuz? Burada bakanlar olmalıydı, eleştirilerimizi dinlemeliydi. Belki fikirleri değişir. AKP milletvekillerinin çoğunluğu burada olmalıydı, dinlemeliydi. Yalnızca el kaldırıp indirmeye gelmek bu Meclisin itibarını da düşürmektir arkadaşlar. Hepimiz bu Meclisin itibarını düşünmeliyiz.
Bakın, yürütme...
MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) - Kaç gün geliyorsun?
GARO PAYLAN (Devamla) - ...bu Meclisi bir noter olarak görüyor, bir noter.
MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) - Sen kaç gün geliyorsun, onu söyle.
GARO PAYLAN (Devamla) - Bizleri noter memurları olarak görüyor, mühür basan noter memurları olarak görüyor. Bunu da biz yarattık. Çünkü bakın, yüz yıldır burada...
MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) - Kaç gün geliyorsun, sen kaç gün geliyorsun?
GARO PAYLAN (Devamla) - Sayın Başkan, müdahale eder misiniz rica edeyim, insicamımı bozuyorlar.
BAŞKAN - Siz devam edin Sayın Paylan.
Sayın milletvekilleri, lütfen efendim, lütfen hatibi dinleyiniz.
MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) - Hatip geldiğini söylesin Sayın Başkan; gelmiyor, bir kez geliyor, ondan sonra konuşuyor.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen efendim, lütfen.
GARO PAYLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, yaklaşık yüz elli yıllık parlamenter geleneğimizde hep darbeler yaşadık. Şu Meclisin itibarını bir türlü tam olarak ortaya koyamadık. Darbeler de hep merkezde bulunan o güç tarafından yapıldı ve hep güç savaşları oldu. Bir güç hep merkezdeydi, Parlamento o gücü bir miktar almaya çalıştı, yargı almaya çalıştı, basın denetlemeye çalıştı ama hep bir vesayet o gücü merkezde kendine tahkim etti. Yakın zamanda yaşadığımız pek çok darbe var. Yakın zamanda bir darbe bulutunun içinden de geçiyoruz. Umutlarımızın yüksek olduğu dönemler oldu ama hep bir darbe ve vesayet bulutunun içinden geçtik. Son zamanlarda yaşadığımız darbelere bakalım. Özellikle -eski darbelere bakmayalım ama- 12 Eylül 1980 darbesine bakalım arkadaşlar, hani ders çıkarıyor muyuz darbelerden diye. Sayın Demirel'in veciz bir sözü vardır: "11 Eylülde her gün insanlar ölüyordu, her gün bombalar patlıyordu. Ya, o gün de sıkıyönetim vardı. Bu 13 Eylülde bu ölümler, bombalamalar nasıl durdu arkadaşlar?" diye sordu. Çok haklı bir soruydu. Ama biz bu sorudan bir ders çıkaramadık siyaset kurumu olarak. Daha sonra 28 Şubat sürecini yaşadık arkadaşlar. Vesayet vardı ve bu 28 Şubat sürecinden AKP sosyolojisi bir tepkiyi ortaya koydu ve AKP değişim ve dönüşüm ve vesayet kurumlarından kurtulma iddiasıyla iktidara geldi. İlk döneminde, Sayın Başbakan -daha Başbakan olmadan, Abdullah Gül'ün Başbakanlığı vardı- Avrupa Birliğine gitti, "Ben Türkiye'yi değiştireceğim, dönüştüreceğim." dedi. Ama dönüştürme iddiasına karşı da vesayet kurumları sürekli o darbe mekanizmasını devrede tuttular. 2003 yılından itibaren işte "ay ışığı", "sarı kız" pek çok isim veriliyor, henüz yargılanmadığı için, doğrudur, yanlıştır demem ama fiilî durumlar var. O Balyoz, Ergenekon iddianamelerine baktığımızda, "manipülasyonlar" diyebilirsiniz, pek çok, "bunlar siyasi soykırım operasyonları" diyebilirsiniz, ama gerçek suçlar var ortada; Hrant Dink katledildi, Rahip Santoro öldürüldü, Danıştay baskını yapıldı, Malatya Zirve Yayınevi basıldı. "Bütün bu olaylara bakın arkadaşlar." dedik, "Ey, AKP iktidarı, gelin, buna bakın." dedik. "Bu, bir darbe bulutudur, darbe dinamiğidir." dedik. Cemaat meğer devredeymiş. Biz bunu söyledik; Hrant Dink katledilirken, 34 kamu görevlisini işaret ettik. İçinde cemaatçiler vardı, Ergenekon sanıkları vardı, içlerinde AKP'ye yakın bürokratlar vardı, daha sonra siz bakan yaptınız, milletvekili yaptınız, o yüzden söylüyorum, hepsi cinayetin aktörleriydi. "Adil bir yargılanmayla ortaya çıkarılsın." dedik. Eğer ki Hrant Dink cinayeti adil bir şekilde yargılansaydı, bu darbe bulutlarının içinden geçmemiş olacaktık, ama bakmadınız ve nitekim, cemaatin de "Bütün bunları sorgulayacağım." diye gelen cemaatin tek bir derdi varmış, siyasi soykırım operasyonlarını yapıp siyasete "Ben bu darbecilerle hesaplaşıyorum." diyerek kendine pozisyon almakmış. Daha sonra, siz, güç savaşında birbirinize düştüğünüzde cemaat ve darbe dinamiğini ortaya koydu ve 17-25 Aralık operasyonları -doğrudur, yalandır, hepsini göreceğiz, elbette bu devran da dönülecek- daha sonra pek çok olay, bombalar, patlamalar, bütün bunlara baktığımızda, bir göz bu darbe dinamiğini devreye sokmuş arkadaşlar. Ankara Garı katliamını devlet içinde bir göz yönetiyormuş. Birileri o IŞİD hücrelerine yön veriyormuş. Havalimanı patlamalarında, pek çok patlamada yol veriyormuş.
Bakın, geçen yıl, 22 Temmuz 2015'te 2 polisimiz öldürüldü. Ahmet Davutoğlu'na, o "darbeci" dedikleriniz, "cemaatçi" dedikleriniz bir istihbarat geçtiler, "Telsiz mesajlarını dinledik, Kandil'den bir emir geldi, 2 polisimiz katledildi." dediler, Ahmet Davutoğlu'na o gün uçakları kaldırma emri verdirdiler, o günden beri 10 bine yakın insanımızı kaybettik; asker, polis, gerilla, sivil, 10 bine yakın insanımızı kaybettik.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - "Gerilla" neymiş ya? Kime "gerilla" diyoruz bir duyalım, bir duyalım "gerilla" kimmiş?
GARO PAYLAN (Devamla) - Ben, burada, bu Genel Kurulda, defalarca, darbe dinamiği devrededir arkadaşlar dedim, barış süreci bitmişse darbe dinamiği devrededir dedim; Plan Bütçe Komisyonunda, arkadaşlarım şahittir, onlarca kez darbe dinamiği devrededir arkadaşlar dedim, uyanın dedim. Ama sizler, o yaratılan milliyetçi hezeyanlara kapılıp, siyasetçi olduğunuzu unutup, yalnızca bize bağırıp, biz size bağırıp darbecilerin ellerini ovuşturmalarını sağladık.
Darbecilerin bir isteği daha vardı, "Dokunulmazlıklarını kaldırın." Dediler ki: "Kutuplaşma artsın, kamplaşma artsın ve -ellerini ovuşturarak- biz darbeye yürüyelim." Burada, Anayasa Komisyonunda, milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması görüşülürken, biz birbirimizi darbederken darbeciler ellerini ovuşturuyorlardı.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Sen etmedin ya! Sen kışkırttın, kaçtın oradan.
GARO PAYLAN (Devamla) - "Ne güzel, kamplaşma, kutuplaşma artacak, insanlar isyan edecek, çatışmalar olacak, bombalar, katliamlar olacak ve biz darbeye yürüyeceğiz." dediler ve darbeye bu şekilde yürüdüler arkadaşlar.
Peki, biz 15 Temmuzdan ders çıkardık mı? Darbe içinde darbe, darbe içinde darbe... Bir ders çıkardık mı? Hayır. Sayın Cumhurbaşkanı dâhil pek çok AKP yetkilisine mesaj yolladık, "Gelin, bu darbeden bir ders çıkaralım." dedik. İlk çağrıyı biz yaptık, "4 siyasi partinin eş başkanı, başkanları bir araya gelsin Sayın Cumhurbaşkanı başkanlığında, gelin, bir beyaz sayfa açalım, ne hatalar yaptık ki darbe oldu." dedik. Ama yeni dönemin darbecileri, eski dönemin darbecileri Sayın Cumhurbaşkanının etrafını sarmışlar; siyaset kurumu Sayın Cumhurbaşkanını etkileyemiyor, yasama etkileyemiyor; yargı suskun, basın susturuldu. Sayın Cumhurbaşkanını etkileyebilecek her yer vesayet altında ve Sayın Cumhurbaşkanının etrafında bir dalkavuklar grubu var, her gün "Padişahım, çok yaşa." diyorlar. Onlar kaldı, siyaset ulaşamıyor. Siyaset eğer ki bakın, yürütmeyi etkileyemiyorsa... Kontrolsüz güç hatalar yapar arkadaşlar her insanın hatalar yapabildiği gibi. Bu hatalar yapıldıkça da darbe dinamikleri devreye girer, güç savaşları devreye girer ve başımıza çorap örmeye devam ederler.
Aynı olayı da söyleyeceğim, bakın, Sayın Davutoğlu'nun inandığı o 2 polisimizin öldürülmesi olayı sonrası savaşı başlatma hikâyesi gibi, biz niçin Suriye'deyiz arkadaşlar? Çünkü Sayın Cumhurbaşkanı şunu söyledi: "Sabrımız taştı."
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - PKK niye orada?
GARO PAYLAN (Devamla) - Gaziantep'te 56 çocuğumuzu bir IŞİD militanı öldürdü, o gece ordu ne hikmetse sınırda hazırdı, ertesi gün ordumuz Suriye'ye daldı.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - PKK'nın ne işi var orada?
GARO PAYLAN (Devamla) - Bunda bir oyun görmüyor musunuz arkadaşlar?
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - YPG'nin ne işi var orada?
GARO PAYLAN (Devamla) - Bunda bir oyun görmüyor musunuz? 56 çocuğumuzu kurban eden, devlet içinde emin olduğum bir şekilde haberi olan kesimlerin bu oyununu görmüyor musunuz? Eğer bu oyunları görmüyorsak başımıza daha çok çorap örerler arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Siz görün de maşa olmayın, maşa olmayın. Siz görün.
GARO PAYLAN (Devamla) - Gelin, siyaset kurumunu devreye sokalım hep beraber.
Hepinize saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)