Konu: | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 2'nci Tur görüşmeleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 33 |
Tarih: | 07.12.2016 |
HDP GRUBU ADINA KADRİ YILDIRIM (Siirt) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Türk Dil Kurumu üzerinde söz almış bulunuyorum. Bilindiği gibi Türkiye'de, başta Kürtçe ve lehçeleri olmak üzere, birçok dil ve lehçe konuşulmakta. Bu böyle olmasına rağmen Türk Dil Kurumunun sadece Türk dilini geliştirmeyi ve hayatın her alanında kullanılmasını sağlamayı amaç edinmesi onun tekçi bir zihniyetin devamı olduğunu ortaya koymaktadır. Bu bakımdan ben bu kurumun adının "Türkiye Dilleri Kurumu" olarak değiştirilmesini öneriyorum. Kısaltması olduğu gibi kalabilir ama açılımının "Türkiye Dilleri Kurumu" olarak değiştirilmesini öneriyorum. Bu isim bu şekilde değiştirildikten sonra, Türkiye'de konuşulan diller üzerinde uzmanlığı ve araştırmaları olan kişiler kurum bünyesinde görevlendirilmek üzere onlardan alt kurullar oluşturulmalıdır, örneğin Kürt dili, Süryani dili, Ermeni dili kurulu vesaire. Bu kurullar, Türkiye'de ana dille eğitimin her türlü altyapısını oluşturarak bir takvim dâhilinde ana dilde eğitimin pratik bulması için elinden geleni yapmalıdır. Ana dille eğitimin önündeki yasal engeller de derhâl kaldırılmalıdır. Zira pedagoglara göre ana dille eğitimden yoksun olanların ikinci bir dili öğrenmeleri de çok zor, bu insanlarda inat gelişiyor, yine pedagoglara göre bu insanlarda ispiyonculuk da gelişiyor.
Bu bağlamda Kürt diliyle ilgili bazı tarihsel tespit ve önerilerimi sizinle paylaşmak istiyorum: Kürt dili Hint-Avrupa dil ailesinin İrani kolundandır. İslam dini ortaya çıktığı zaman Araplar Kürtlere tekil olarak "Kürt, Kürdi" ve çoğul olarak "Ekrat" diyorlardı. Kürdi nisbesiyle anılan ilk Kürt Sahabi ve onun oğlu Caban El-Kürdi ve Meymun El-Kurdi'dir; bunlar da Hazreti Peygamber'in ilk sahabeleri olarak tarihte geçmektedir.
Kürt diliyle ilgili olarak erken İslam döneminde bu dile "El-Lugati'l Kurdiyye" diyen ve birçok lehçesi olduğunu söyleyen yazar ve tarihçi de yaklaşık bin yıl önce Abbasilerin ilk döneminde yaşamış olan Mesudi'dir. Kendisi "Murûc Ez-Zeheb" adlı eserinde "..."(X) Türkçesi "Her Kürt taifesinin kendine mahsus bir lehçesi vardır." denilmektedir.
Kürt diliyle ilgili günümüze ulaşan milattan önceki yazıtlardan bir tanesi, şu anda elimde görmekte olduğunuz kitapta kaydedilen ve milattan önce 88 yılına dayanan, Kürtçenin Gorani Hawrami lehçesiyle yazılmış olan ve Arami alfabesiyle hazırlanıp bir bağ sözleşmesinde kullanılan 8 tane maddeden oluşuyor. O maddeler şu anda elimdeki geniş hacimli bir araştırma kitabında. Eğer kamera gösterirse halkımız görecektir, size de programdan sonra gösterebilirim.
Size göstermeye çalışacağım 2 kitap daha vardır. Bunlardan bir tanesi Yusuf Ziyaeddin Paşa'nın, kendisi Mutki Kaymakamıyken Sultan Abdülhamit'in emri üzerine yazmış olduğu "El-Hediyetu'l-Hemidiye Fi Lugati'l Kurdiyye" yani Sultan Abdülhamit'e Kürt dilinde bir hediye; o da elimdeki kitaptır ve Kürtçe-Arapça bir sözlüktür.
Yine aynı yazar, yine aynı Sultan II. Abdülhamit'in emriyle "El-Kavaidu'l Kurdiyye" yani "Kürt Dilinin Gramer Kaideleri" adında bir kitapçık yazıyor; o da burada, elimde ve yazarın resmi de üzerinde.
Peki, bugün ne durumdayız? Bütün bunlar olmasına rağmen bugün geldiğimiz nokta, 5 Ekim 2016 tarihinde yayımlanan bir yönetmeliğe göre, gazetelerin şimdiye kadar köşelerinde yayımladıkları bir sayfa da olsa Kürtçeyi yasaklamış ve normal ilan ve reklamların dışında gazetelerin Kürtçe haberlere yer vermesi yasaklanmış, bundan dolayı da Tigris, Güncel, Özgür Haber gibi, Kürt kamuoyuna hitap eden gazeteler bu sayfalarını artık Kürtçe çıkarmamaya başlamışlardır. Gözünüz aydın diyeyim, başka ne diyeyim.
Belediyelerin Kürtçe çıkardıkları ve astıkları çok dilli tabelalar kayyum atanmasından sonra indirilerek tek dile indirilmiş, kamuoyunun tepkisi üzerine Kürtçe tekrar yazılmış ancak o kadar küçük yazılmış ki Türkçedeki ismin yanına, okuyabilmek için mikroskopla, teleskopla, mercekle bakmak zorunda kalıyoruz diye düşünüyorum. Dolayısıyla, Kürtçedeki bu ismin harflerini bu kadar küçük yazmak, buna o kadar değer vermemek aslında Kürt'ün kendisine değer vermemenin bir dışa vurumudur ve yine, söylemek istiyorum ki Meclis tutanaklarında hâlâ Kürtçe "X" ve "bilinmeyen dil" olarak geçiyor. Ben yıllarca Mardin Artuklu Üniversitesinin Yaşayan Diller Enstitüsü Kürt Dili Başkanlığını yaptım. Meğer ki bu kadar süre içerisinde ben bilinmeyen bir "X" dilinin enstitüsünün başkanlığını yapmışım, siz beni oraya meğer ki bu şekilde atamışsınız. (HDP sıralarından alkışlar)
Bu kürsüde Kürtçe birkaç kelam eden milletvekillerimiz âdeta linç ediliyor ve yine, ifade etmek istiyorum ki Mecliste -özellikle iktidar olduğu için söylüyorum- AK PARTİ içerisindeki Kürt milletvekillerine, onlara acaba bu hiç mi dokunmuyor? AK PARTİ iktidarına Hazreti Peygamber'in bir hadisi var, niye hiç hatırlatmıyorlar? Bu hadis İslami literatürde empati hadisi olarak geçiyor, şudur orijinali: "..."(x) Yani, içinizden biri kendi nefsi için istediğini kendi kardeşi için de istemedikçe mümin sayılmaz, tam iman etmiş sayılmaz. Eğer Türk Dil Kurumu da AK PARTİ de, iktidar da, devlet de, muhalefet partisi de kendi resmî Türk dilleri için ne istemişlerse, ne istiyorlarsa, hangi hakkı vermişlerse bu diller gibi, Kürtçe başta olmak üzere, bunlara da aynı hakları vermiyorsa kusura bakmasınlar bu hadisin tam da hükmünün ortasına düşmüş olacaklar. Ondan dolayı da ben tekrar söylüyorum, Türk Dil Kurumu "Türkiye Dilleri Kurumu" olarak değişsin ve başta Kürtçe ve lehçeleri olmak üzere, Türkiye'de konuşulan bütün dilleri araştırsın, araştırma noktasında bir zorluk çekiyorlarsa beni çağırsın, ekibimle birlikte geleyim, onlara bunun altyapısını da hazırlayayım. (HDP sıralarından alkışlar) Artuklu tecrübesini burada da hayata geçirelim.
Şuna inanıyorum ki: Halkların kardeşliği dillerin kardeşliğinden geçiyor. Bir söz var, deniliyor ki: "Kürt-Türk kardeştir, ayrım yapan kalleştir." Alın size, kim bu diller arasında ayrım yapıyor, kim bir tanesini resmî dil yaparak göklere çıkarıyor -başta Türk Dil Kurumu olmak üzere- ve kim de benim gibi filoloji ve teoloji profesörü olmasına rağmen sizden, ana dili Türkçe olan hiçbirisi kadar da burada Türkçeyi kullanamıyor? (HDP sıralarından alkışlar) O hâlde, halkım adına, eğer inanıyorsanız, bu hadis adına, din adına, insanlık adına bu hakkı talep ediyorum.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım.
AYDIN ÜNAL (Ankara) - Hocam sizi kim rektör yardımcısı yaptı oraya?
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) - Kadri Hoca, Artukluyu kim kurdu? Yasakları kim kaldırdı? Onlara da teşekkür et bari.
AYDIN ÜNAL (Ankara) - Biraz kadir kıymet bilin Hocam, insan teşekkür eder.
KADRİ YILDIRIM (Siirt) - Keşke konjonktür olmasaydı, devam etseydi.
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Yıldırım.