GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 674 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/760) ve İçtüzük'ün 128'inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:19
Tarih:10.11.2016

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 674 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 49'uncu maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Bilindiği gibi bu madde ÖYP'li öğretim üyelerini ve akademisyenleri ilgilendiren bir madde. Bilindiği gibi akademimizde iki tip araştırma görevliliği bulunmakta. 2547 sayılı Kanun 33/a maddesi uyarınca atananlar, 2547 sayılı Kanun'un 50/d maddesi uyarınca atananlar. Fark ne? 33/a kadrosundakiler doktoraları bittikten sonra araştırma görevlisi olarak görevlerine devam ederler üniversitelerde çalışmaya. 50/d kadrosunu alırsanız bu insanların ilişikleri kesilir, yani işsiz kalırlar. Asıl yapılması gereken ve arzu edilen 50/d kadrosunun tamamen kaldırılmasıyken 674 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle 33/a kadrosuna göz dikilerek bu kadroyla Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı kapsamında atanan araştırma görevlileri 50/d statüsüne çekilmek istenmektedir.

Arkadaşlar, oyunun kuralları baştan belirlenmişken yarı yolda kural değiştirilmez, üstelik kuralı siz koymuşken. Ahlaki değildir, etik değildir. Siz bu maddeyi bu şekilde geçirirseniz hukuk güvenliği ilkesine aykırı hareket edersiniz. Kazanılmış hakların korunması ilkesini, devlet faaliyetlerinin öngörülebilir olması ilkesini, yürürlükteki mevzuatın süreceğine duyulan güven ilkesini çiğnemiş oluyorsunuz. Bu maddeyi bu şekilde geçirseniz ÖYP'li araştırma görevlilerini belirsizliğe, korkuya, mağduriyete itmiş olacaksınız. Devletine güvenerek yola çıkan bu genç akademisyenleri ortada bırakmış olacaksınız.

Öte yandan böyle bir düzenlemenin OHAL kanun hükmünde kararname kapsamında çıkarılmak istenmesi bile doğru değil çünkü bunun OHAL'le ne ilgisi var, FETÖ'yle mücadeleyle ne ilgisi var. Eğer üniversitelerde araştırma görevlisi kadrosunda norm fazlası varsa havuz oluşturulsun, hocalar niteliğine göre tercihte bulunsun, biz buna varız. Yeter ki genç akademisyenler devlete olan güvenini yitirmesinler.

Bu düzenleme yapılacaksa yola çıkmış olanları mağdur etmeden yapmalıyız. Oyunun kuralları yeniden belirlenecekse bundan sonrasında oyuna yeni katılacaklar için bir düzenleme yapılmalıdır.

Arkadaşlar, biliyorum ki bu konu birçoğunuz için çok teknik bir konu ama burada akademisyen olan, akademiden geçen insanlar var. Bahsettiğimiz şey şu net olarak: Şu anda doktora yapan ve yüksek lisansını tamamlamış 13 bin genç akademisyen, bu insanlar üniversite kadrolarında şu an çalışıyorlardı. Siz bunları bir gecede, bir maddeyle hepsini işsiz bırakıyorsunuz. Bu, rektörlerin bir talebi, bunu biliyoruz ama bu insanlara bir söz verdik, biz bu insanları yurt dışından çağırdık, bu insanlar üç dört sınava girdi ve birçok sınavı kazanarak, hak ederek buraya geldiler. İnsanların elinden haklarını bir gecede bir maddeyle nasıl alabiliriz?

Hepiniz, bir çoğunuz üniversitelerde, akademik ortamlarda bulundunuz. Biz bu haksızlığı yapmamalıyız. Bunu biz defalarca konuştuk. MHP Grubu, CHP Grubu, AKP Grubunun birçok milletvekili ve yöneticileri bu konuda hemfikirken bunu defalarca görüştü ve en son, Başbakan Yardımcımız da "Evet, haklılık payı var." diyor ve bize şu sözü verdi, ben o yüzden bu sözü burada hatırlatmak ve kayda geçirmek istiyorum: "Tekrar bir kanun hükmünde kararnameyle, ÖYP kapsamındaki öğretim üyesi olacak olan insanlar, daha önce devlet tarafından güvence verilen bu gençler, bu genç akademisyenler, güvenlik soruşturulmasından geçirildikten sonra yine bir kanun hükmünde kararnameyle aynı görevlerine ve kadrolarına iade edilecekler." dedi. Bunu hep hatırlatacağız, bu sözünüzün takipçisi olacağız. Çünkü, neden? Bir öğretim üyesi bu ülkeye 200 bin-300 bin dolara mal oluyor. Bu insanlar yurt dışında, dünyanın birçok yerinde yüksek lisans yaptılar geldiler. Bu insanları heba etmeye hakkımız yok.

Aynı şekilde, kapanan üniversitelerdeki 2.300 akademisyen işsiz, onlar da çok zor durumda. Bu insanlar birçok yerde akademik unvanlarını aldılar; doçent, profesör oldular. Sizlere güvenerek devletin açtığı üniversitelerde, YÖK'ün onayladığı üniversitelerde, Cumhurbaşkanının, Başbakanın açtığı üniversitelerde bu insanlar işe girdi, araştırmaları yarım kaldı, kariyerleri yarım kaldı. Biz bu kadar zengin bir ülke miyiz ki 8 bin-9 bin akademisyenimizi bir gecede feda edebiliyoruz. Lütfen bu konuda biraz duyarlı olmanızı rica ediyorum. Aranızda bunca akademisyen var, hepinizin çıkıp bu konuda bağırmasını, haykırmasını bekliyoruz. Binlerce akademisyen işsiz, başka yerde işe de giremiyorlar, çoğu işsizlik maaşına başvurmuş durumda. Bu utanç verici bir şey. Bu insanların birçoğu yurt dışına gidecek. Bu insanların yurt dışına kaçmasına engel olalım, bu insanlarımıza sahip çıkalım.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.