| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında TürkAkım Gaz Boru Hattı Projesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 30 |
| Tarih: | 01.12.2016 |
HDP GRUBU ADINA AYHAN BİLGEN (Kars) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, Meclis, 4 parti iki şeyi ortak yaptı; birisi 37'nci maddenin çekilmesi, diğeri de Adana'daki yangın. Demek ki muhalefet de iktidarın yaptığı bazı şeylere destek veriyor yani uzlaşıldığında pekâlâ hızlı ve bütün toplumun memnun olacağı şeyleri yapabiliyoruz.
SALİM USLU (Çorum) - Bunlarda uzlaşabiliyoruz.
AYHAN BİLGEN (Devamla) - Ben Rusya'yla ilişkilere, boru hatlarına geçmeden önce Salim Bey, bir şeyi anlayamadığım için sahiden sormak istiyorum. Üç dört saattir, grubunuzda bazı milletvekili arkadaşlar "Başkanlık hayırlı olsun." "hashtag"iyle bir imza atıyorlar ve bu imzayı da sosyal medyada paylaşıyorlar. Benim merak ettiğim soru: Hükûmet Sözcüsü biraz önce bir televizyon kanalında "Önümüzdeki hafta MHP'yle hukukçular görüşecekler ve bir ortak metin çıkaracaklar." dedi. İmzalanan metin nasıl bir metin? Başkanlık mı? Başkanlıksa MHP'nin yaptığı açıklamalardaki "Cumhurbaşkanlığı" neyi ifade ediyor? Boş kâğıt mı imzalanıyor? Elbette imzalayabilirsiniz, imza sizin, tercih sizin ama doğrusu Anayasa gibi bütün toplumu ilgilendiren bir düzenlemeyle ilgili ortada bir metin yokken, kamuoyuna açıklanmış bir metni yokken bir şeyin imzaya açılmış olması beni şaşırttı.
Şimdi, Rusya'yla ilişkiler konusunda gecenin bu saatinde tabii uzun konuşmalar oldu ama ben, merhum Erzurumlu Naim Hocanın meşhur teravih namazı tarifini -biraz sansürleyerek tabii- sizlere hatırlatmak istiyorum. Biliyorsunuz, teravih namazı uzun olduğu için bazen cemaat imamdan daha hızlı rükûya, secdeye gidiyor. O da tabii aslında namazın erkânına uymuyor. Naim Hoca da kendi üslubuyla uyarıyor cemaati, diyor ki: "Cemaat, benimle yatın, benimle kalkın."
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Ama o cemaat...
AYHAN BİLGEN (Devamla) - O, başka türlü söylüyor da neyse...
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Sansürledin sen.
AYHAN BİLGEN (Devamla) - Ben, artık, biraz böyle sansürledim kendimce.
Şimdi, değerli arkadaşlar, Rusya'yla ilişkiler konusunda da siz bütün ülkenin sizinle yatıp sizinle kalkmasını istiyorsunuz ama öyle değil gerçekler. Bakın, geçen yıl, bir yıl önce Eş Başkanımız ve heyetimiz Rusya'ya gittiğinde yaptığı çağrı çok net: "Rusya krizi ancak diyalogla çözülür." Sadece onun orada yaptığı açıklama değil, Lavrov'la görüşmedeki açıklaması değil aynı gün grubumuzda Figen Yüksekdağ'ın konuşması var, Eş Genel Başkanımızın; o da benzer cümleler kuruyor, diyor ki: "Çok kritik ve tehlikeli bir eşiğe geldiğimiz bir ortamda soğukkanlılıkla ve sorun çözücü dinamikleri harekete geçirerek çözüm geliştirmeliyiz." Ama bu ziyaret Hükûmete yakın medya organlarında bakın hangi başlıklarla yer alıyor? Yeni Şafak gazetesi "Hain" manşetiyle çıkıyor "Diyalogla sorunu çözün." dediği için. Star'da benzer bir başlık, diğer gazetelerde de benzer, Akşam gazetesi "Moskova'da öz ihanet" başlığıyla çıkıyor.
Şimdi, yine aynı günlerde Sayın Cumhurbaşkanının açıklaması: "Rusya özür dilesin." Güneş gazetesi uçağın düşürülmesiyle ilgili "Çok şımarmışlardı, gereği yapıldı" ifadesi. Şimdi, Naim Hocanın, hani, "Bizimle yatın, bizimle kalkın." demesi galiba tam da Rusya ilişkilerini çok net biçimde özetliyor ama dünya böyle değil, dünya gerçekleri ne yazık ki böyle okunmuyor.
Biraz önce arkadaşlar hem enerji bağımlılığı konusuna değindiler hem de Türk-Rus ilişkileriyle ilgili riskleri ifade ettiler ama ben sadece bir noktaya dikkat çekmek istiyorum: Petrol geçtiğimiz yüzyılda, evet, Orta Doğu için büyük bir nimetti ama aynı zamanda büyük bir belayı, büyük bir felaketi de beraberinde getirdi. Geçen yüzyılın dünya savaşları, kanlı iç savaşlar, bölge çatışmaları bu petrole göz dikenlerin oyunuyla gelişti. Şimdi de önümüzdeki on yıllara damgasını vuracak en büyük tehditlerden, en büyük risklerden biri boru hatlarının güvenliği konusudur. Elbette, bir coğrafyanın avantajları olur -coğrafyayı siz seçmezsiniz- bu avantajlardan faydalanırken aynı zamanda, bu coğrafyada bulunmanın riskleriyle, tehlikesiyle de karşı karşıya kalırsınız. Enerji nakil hatlarının güvenliği nasıl size büyük kârlar getirirse, aynı şekilde, bu boru hatları üzerinden yürütülecek hesaplaşmalar, büyük devletlerin enerji nakil hesapları, kavgaları, mücadeleleri sizin topraklarınızda gerçekleşir, bedelini siz ödemek zorunda kalırsınız.
Değerli arkadaşlar, elbette ki Rusya'yla bir alternatif ilişki gelişebilir, enerji konusunda da Türkiye'nin alternatiflerini artıracak yollar zorlanabilir ama rakamlar ortada, tam tersi bir tabloyla karşı karşıyayız. Biz Avrupa Birliğine meydan okuyoruz, Rusya da meydan okuyor Avrupa Birliğine. Rusya'yla Avrupa Birliği arasındaki ilişki, bizim Avrupa'yla ilişkimizin tam tersi. Rusya -geçtiğimiz yıllarda hepimizin şahit olduğu gibi- Avrupa'yı enerjiyle tehdit ediyor ve Avrupa, Amerika'nın ambargo baskısına rağmen, sırf enerji korkusuyla, enerjide yaşayacağı kriz kaygısıyla ambargoyu deliyor. Ama Türkiye'nin Avrupa'ya karşı meydan okumasının böyle bir karşılığının olma ihtimali yok; ticari ilişkiler, ihracat rakamları, ithalat rakamları her şeyi zaten çok net biçimde ortaya koyuyor.
Değerli arkadaşlar, biraz önce Suriye, Rusya ilişkileriyle ilgili arkadaşlar değerlendirme yaptı, ben sadece, hani, sosyal medyada herkesin sorduğu, tesadüf olma ihtimali son derece düşük olan, geçtiğimiz günlerde El Bab yakınlarındaki kayıpların tam da Rus uçağının düşürüldüğü 24 Kasım 2015'in yıl dönümünde olmasıyla ilgili yapılan açıklamaları tekrar size hatırlatmak istiyorum. Hava aracıyla vurulduğu kesin, en azından Hükûmet sözcüsü böyle söylüyor. Rusların açıklamasına da itibar ettik, onlar da diyorlar ki: "Biz yapmadık." Suriye de yapmadı. Şimdi, orada başka hava aracı olan bir de bizim müttefiklerimiz, koalisyon ülkeleri var, başka hava aracı olan yok. E, şimdi, bu tablo aslında Suriye politikasının bile tek başına ne kadar büyük bir çıkmaz içerisinde olduğunu göstermeye yetmiyor mu? Ama galiba bu işin başka bir izahı var, başka bir perde arkası var. O perde arkası da Rusya'nın geçtiğimiz haftalarda Halep'teki Nusra ve diğer grupların Halep'ten çekilmesiyle ilgili Türkiye'den ricalarının galiba karşılık bulmuş olması. Türkiye bu rica konusunda üzerine düşeni yaptı ama galiba kuyruğu dik tutmak için de Rusya'ya, Esad'a meydan okuyan birtakım sözler sarf etti fakat bu zaten durumu, vaziyeti kurtarmak içindi, dolayısıyla bunun ötesinde bir sonuç doğurmadı ama başka tehlikeler ortaya çıktı bu sefer, başka gerçekler ortaya çıktı.
O gerçek de şudur arkadaşlar: Şimdi, siz eğer Halep'te Nusra ve benzer grupları, Nureddin Zengi Tugayları falan gibi grupları ortada bırakırsanız, yarı yolda bırakırsanız, bakın, bumerang nasıl dönüp sizi vuruyor tekrar. Sizin "Türk Silahlı Kuvvetlerinin müttefiki" diye tarif ettiğiniz, El Bab yolunda desteklediğiniz gruplar da sizi yarı yolda bırakıyorlar. Demek ki Türk Silahlı Kuvvetlerinin El Bab yolculuğundaki ortakları Özgür Suriye Ordusu değil arkadaşlar. Bunu bütün dünya biliyor ama biz hâlâ kendimizi kandırmaya devam ediyoruz. Özgür Suriye Ordusu bir koalisyonun ismi ama başlangıçtaki, dört yıl önceki Özgür Suriye Ordusu yok ortada, haritalara bile baksanız bunu anlarsınız. Dört yıl önceki haritalarda Nusra'nın, Ahrar-uş Şam'ın elinde olan bölgeler uçtu mu, buharlaştı mı Suriye'de, nereye gitti? Aynı topraklar duruyorsa kimin kontrolüne geçti? IŞİD'in kontrolüne geçenler belli, rejimin kontrolüne geçen yerler de belli, YPG/Demokratik Suriye Güçlerinin kontrolüne geçen yerler de belli, bunun dışındaki bölgeler nereye gitti? Aslında, nereye gittiğini Türkiye'nin müttefikleri de biliyor, Rusya da, Suriye de, İran da, herkes biliyor, bilmeyen ne yazık ki sadece Türkiye kamuoyu değerli arkadaşlar çünkü Türkiye kamuoyuna bu gerçeği açıklamadığımız için Halep'te çocuklar, siviller bedeli ödüyorlar, yarı yolda bıraktıklarınız, masumlar bedel ödüyorlar; yetmiyor, tezkereye "evet" oyu verilerek oraya götürülen Silahlı Kuvvetler mensupları bedelini ödüyorlar, cenazeler geliyor, ailelerin gözü yaşlı ama Türkiye toplumu bizim, Suriye'de gerçekten ne için olduğumuzu, neyi hedeflediğimizi, hangi öngörümüzde şimdiye kadar başarılı olduğumuzu hâlâ bilmiyor.
Herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)