Konu: | Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 30 |
Tarih: | 01.12.2016 |
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce ben Sayın Bakana bir teşekkür etmek istiyorum. Dün burada çözüm sürecine ilişkin çok olumlu bir cümle sarf etmişti, dedi ki: "Bir çocuk dağda, bir çocuk askerde ve biz ölümleri durdurmak için çözüm sürecine girmiştik." Bu çok değerli bir şeydir ama bunu bugünlerde söyleyebilmek de ayrıca bir değerdir, bir cesarettir. Çünkü, sabah ayrı söyleyen, akşam ayrı söyleyen, bir hafta önce kükreyen, bir hafta sonra özür dileyen bir siyaset olduğu için böyle şeyler karşısında istikrarlı durabilmek de ayrıca bir cesaret ister. O yüzden, bir kadın olarak, bir anne olarak sizi barışın önünde ve barışın sahiplenilmesi noktasında da gerçekten kutluyorum.
SALİH CORA (Trabzon) - Barışa saygı göstermeyen sizsiniz maalesef.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Şimdi, 2012 tarihine baktığımızda, ben 2012'ye şöyle bir kısaca baktım, BDP yani o dönemin milletvekili arkadaşlarımıza, yine bu Kürt sorununa dair, tamamen dokunulmazlık kapsamında olan konuşmalara ilişkin kes-kopyala-yapıştır üzerinden yine onlarca yıllık hapis cezaları isterken AKP vekillerininkine baktım, nedir dokunulmazlık kapsamındaki dosyaların içeriği diye. Okuyorum ve gerçekten okurken de çok yüzüm kızararak okuyorum: İhaleye fesat karıştırma, zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, resmî evrak ve kayıtlarda sahtecilik, ihaleye fesat karıştırmak. Bunun gibi onlarca yüz kızartıcı suçtan dolayı dokunulmazlık üzerinden mahkemeler açılmış. Ama baktığınızda, bir hukukî işlem yapılmış mı, bilmiyoruz; basına yansıyan bir şey var mı, bilmiyoruz. Zaten basın da sizin güdümünüzde, tahakkümünüzde olduğu için, özgür basın da susturulduğu için bu konuda bir işleyişe ve bilgiye erişmek de ne yazık ki imkânlar dâhilinde değil.
Şimdi orayı geçiyorum, buraya geliyorum, Fetullahçı terör örgütüne karşı methiye dizenlere bakıyorum: Bugünün Başbakanı Fetullah Gülen Hoca için ki "Hoca Efendi" diyordu, "Hazreti Hoca" vesaire... Pardon, önce Cumhurbaşkanından başlayarak... "Buradan okyanus ötesine mesajlar olduğuna göre bizim de bu mesajı verenlere bir cevabımız olması lazım. Okyanus ötesinden bu sürece destek veren tüm kardeşlerimi kutluyorum." ve bunun gibi onlarca methiye var; Başbakanın var, bakanların var, milletvekillerinin var.
Diğer tarafa bakıyorsunuz, bir memur, bir öğretmen, bir öğrenci bankadan kredi çektiği için, oradaki yurtta kaldığı için ya da çok küçük sebeplerden dolayı işinden alınıyor, cezaevlerine atılıyor, ağır insanlık suçlarına maruz kalıyor ve bu ülkenin Cumhurbaşkanı şunu söylüyor: "Allah bizi affetsin. Biz onlara ne istediyse verdik." Ama o yargılanmıyor. O, küçücük bir para çektiği için ya da gidip kredi çektiği için ya da gidip yurtta kaldığı için ağır cezalarla cezalandırılırken, bu işin başında olan, bu işin iktidarını beraber paylaşanlar, ortaklaşanlar ve bu organize suç örgütünün ortağı olanlar şu an, şu sıralarda oturup gece gündüz bizim milletvekillerimizin dokunulmazlık kapsamında yaptığı konuşmaları suç olarak görüyorlar. Bu kadar çifte standardın olduğu yerde, bu kadar yalanın dolanın olduğu yerde bu ülke tabii ki krize girer, tabii ki bu ülke kaosa girer, tabii ki bu ülkede savaş devam eder ve kan akmaya devam eder. Önce kendi gerçekliğinizi sahiplenecek kadar yürekli olmanız gerekir. "Evet, biz Fetullah Gülen'le beraberdik. Biz Fetullah Gülen'e şu belediyeyi, bu ihaleyi verdik, orada okul yaptırdık ve hatta gidip o okulun açılışında beraber kurdele kestik ama biz o kurdeleyi kestiğimiz için -milletvekiliyiz ya da bakanız- suçlu olamayız, Allah bizi affetsin." diyebilin. Ama, o insan o okula gittiği için cezalandırılacak. Böyle bir çifte standardın olduğu bir yerde, böyle ahlaksızca bir yaklaşımın olduğu bir yerde insanların sizin yargınıza güveneceğine inanıyor musunuz? Veya bizim belediye başkanlarımızın, milletvekili arkadaşlarımızın cezaevinde olmasının siyasi bir sebep olduğunu ısrarla vurguladığımız hâlde burada terör üzerinden veya farklı sebepler üzerinden bize saldırıyı kabul edeceğimizi mi düşünüyorsunuz? Bizler şunun arkasındayız: Bugün Fetullah Gülen Cemaatiyle bire bir siyasi kanadın içinde olan sizlersiniz ve organize suç işleyen de sizsiniz. İhale veren, bankasının açılışına giden, bankasına milyarlarca dolar para yatıranlar bu sıralarda otururken gariban çocukları cezaevlerinde yurtlardan veya başka şeyler üzerinden yargılanıyor ve o da yetmemiş gibi bizim dokunulmazlığımızın, kürsü dokunulmazlığımızın önünde olan bütün konuşmalar müebbet hapislerle, ağır onlarca cezalarla yargılanmaya çalışılıyor ve bize de kalkıp burada demokrasi dersi veriliyor. Ben kendilerinin demokrasi konusunu bir daha okumaya davet ediyorum, demokratik ülkelerin nasıl yönetildiği konusunda da bir daha bir çabaya girmelerini, bir cümle kurmadan önce biraz altını doldurmalarını umut ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)