Konu: | Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 30 |
Tarih: | 01.12.2016 |
ALİ ATALAN (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülen eğitim sistemi, değerli arkadaşlar, bir toplumun veya ülkenin gelişmişliği o ülkedeki eğitim sisteminin gelişmişliğiyle ölçülür. Bunun için de eğitim sisteminin demokratik, bağımsız, objektif, bilimsel olması şarttır ama maalesef, Türkiye'de olan eğitim sistemi ezbere dayalı, tek yanlı, endoktrinasyon, tamamen çocukları bir yöne doğru eğiten, ezbere dayalı bir eğitim sistemi öngörülüyor ve bu uygulanıyor. Bunun da başarı getirmesi mümkün değildir; bildiğimiz sonuçları, gördüğümüz sonuçları ortaya çıkarır.
Değerli arkadaşlar, birçok arkadaşımızın da dünden beri dile getirmiş olduğu, benim de dün içinde yer aldığım 5 milletvekili arkadaşımızla Kandıra'ya doğru gittiğimiz, kendi arkadaşlarımızı, eş başkanımızı, grup başkan vekilimizi, diğer milletvekillerimizi, belediye eş başkanlarımızı ziyaret etmek üzere gittiğimizde yolumuz gerçekten gayrihukuki hiçbir mesnet ve dayanağı olmadan durduruldu ve ellerinde şifahen herhangi bir talimat olduğu söylendi ama yazılı hiçbir belge yok, bize tebliğ edilen hiçbir şey yok. Bize söylenen, cezaevini bizden korumakmış veya güvenliğini sağlamakmış! Sanki elimizde bomba var, gideceğiz oraya, cezaevi için tehdit oluşturuyormuşuz gibi bir edayla, bir söylemle... Ama bunun kesinlikle valiye bağlı olmadığını düşünüyoruz, bunun tamamen iktidar erkinde, iktidar partisinde olduğunu, bu sorumluluğun onlara ait olduğunu düşünüyoruz. Bunun kesinlikle doğru olmadığını, ülkemiz için, toplumumuz için tehlikeli bir gidişat olduğunu söylüyor, altını çiziyoruz.
Değerli arkadaşlar, şimdi, burada, bize göre, Meclisin meşruiyeti üzerine büyük bir gölge düşmüştür. Bu Meclis artık sakattır, meşruiyetini büyük ölçüde kaybetmiştir. Bir grubun eş başkanları, başkan vekili ve toplam 10 milletvekili içeri alınmış, bu milletvekillerinin hakları yalnız ait oldukları gruba aitmiş gibi, sanki bizim dışımızda burada hiçbir demokrat yokmuş gibi bir manzara ortaya çıkıyor. Oysa, bu Mecliste, hangi partiden olursa olsun, bir milletvekilinin hak ve hukuku kısıtlandığında ona sahip çıkmak bütün milletvekillerinin ve özellikle Meclis Başkanının görevidir ama yapılan tamamen tersi.
Şimdi, ben -belki bazılarınız biliyordur- Almanya'da otuz sene yaşadım, orada milletvekilliği yaptım, orada büyükşehir belediye meclis üyeliği yaptım yıllarca sol parti içinde. Sol parti ile orada muhafazakâr partisi, Hristiyan Demokrat Partisi arasında -biliniyor çok- husumet derecesinde bir karşıtlık var ama Parlamentoda bize karşı herhangi bir menfi, olumsuz şey yapıldığında ilk önce onlar hakkımızı, özgürlüğümüzü savunurdu.
Şimdi, Voltaire'nin bir sözünü Değerli İbrahim Ayhan alıntı yaptı, ben de bir alıntı yapayım. Voltaire kendi karşıtına diyor ki: "Senin düşüncenden nefret ediyorum, karşıyım sonuna kadar ama bu düşünceni ifade edebilme özgürlüğüne sahip olman için de canımı feda ederim." Şimdi, maalesef, burada, ülkemizde yaşanan bunun tam tersidir. Bizim çağrımız, burada bulunan bütün grupların tutuklanan arkadaşlarımız için harekete geçmesi ve onların derhâl...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ ATALAN (Devamla) - Sayın Mehmet Ali Şahin'in dediği gibi, -maalesef, linç edilmediği kaldı- tutuksuz yargılanma yolunun açılması... Biz yargılanmaktan hiç kaçmıyoruz. Bu imkânın yaratılması ivedilikle gerekiyor.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)