| Konu: | Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 29 |
| Tarih: | 30.11.2016 |
HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Orta Çağ'da yaşayan insanların hiçbirisi, kendi yaşadıkları çağın gelecekte "Orta Çağ" olarak nitelendirileceğinden haberdar değillerdi. Şu hâle bakın ki 21'inci yüzyılda konuştuğumuz, tartıştığımız gündemimizdeki konular ne yazık ki uygar dünyanın Orta Çağ'da konuşup, tartışıp çözümlediği konular. Neleri konuşuyoruz? 21'inci yüzyılda konuştuğumuz şeylere bir bakar mısınız. "Bilim", "bilimsellik", "akıl", "hukukun üstünlüğü" gibi kavramları bir kenara koyduk, şimdi onun için büyük bir mücadele veriyoruz ki yeniden ülkemizi bu kulvara, bu zemine nasıl oturtabiliriz?
Sayın Bakan, dünyanın hiçbir ülkesinde eğitim, ideoloji temeli üzerine oturtulmaz ama ne yazık ki Türkiye'de sizin döneminizde tarikata göre, cemaate göre, öğrenciye göre, mahalleye göre, despota göre, herkese göre bir ideoloji var. Eğitimin hangi ideolojiler üzerinden kurgulandığını emin olun siz bile bilmiyorsunuz. Kasabalar arasında bile eğitim farklılıkları var. Okulların müdürleri bile kendi ideolojilerini eğitim olarak çocuklarımızın kafalarına yerleştirmeye çalışıyorlar ve siz bunlarla ilgili adım atma yönünde hiçbir çaba sarf etmiyorsunuz ne yazık ki. Tartıştığımız konular, zaten ülkenin gündemine oturan konular da bunu ortaya koyuyorlar.
Bakın, 1215 Magna Carta'dan bugüne kadar dünyadaki en büyük mücadele, hukuk ve güç arasındadır. Gücü dengeleyecek bir hukuk düzeninin kurulmasına yöneliktir. Ama ne yazık ki Türkiye 1215 Magna Carta'da bile elde edilen hukuki düzende hâlâ değildir. Bugün insanları yasayla mahkûm ediyorsunuz, dünyada ilk defa yasayla insanların mahkûm edildiği, yargılanmadığı ama yargılanmış gibi hüküm kurulduğu bir dönem yaşıyoruz. Böyle bir dönem çağdaş, uygar bir hukukun üstünlüğü dönemi olabilir mi? Buna ne denilebilir? Bizim ülkemizde konuşulan konularla uygar dünyada konuşulan konuları bir yan yana getirdiğiniz zaman hepimizin, bu parlamentodaki herkesin, emin olun, yüzü kızarır.
Şimdi, dünya ne konuşuyor? Grafen diye bir iletkeni konuşuyor; çelikten 200 kat daha güçlü, insan saç telinden 1 milyon kat daha ince bir iletkeni konuşuyor, elektrik üretiyor, ısı üretiyor; gen haritalarını konuşuyor; Higgs bozonunu konuşuyor; dünya, insansız otomobilleri konuşuyor, insansız kamyonları konuşuyor, şoförsüz kamyonları konuşuyor, pilotsuz uçakları konuşuyor, makinistsiz trenleri konuşuyor. Ya biz ne konuşuyoruz? Aladağ'da cayır cayır yanan çocuklarımızı konuşuyoruz, tecavüzü nasıl kılıfına uydurur, oradan bu suçluları kurtarabilirizi konuşuyoruz. Utanç verici.
Bakın, sizin kendi yaptığınız bir örnekle size isterseniz anlatayım: 2007 yılına kadar iktidarınızın döneminde ciddi işler yaptınız, o zaman da söylediniz "hukukun üstünlüğü, ileri demokrasi, daha fazla özgürlük" dediniz ve dünyanın her yerinden size belki de hak ettiğinizden daha fazla alkış verdiler ama ne oldu? 2007'den sonra bütün bunları terk ettiniz. O terk ettiklerinizle birlikte kaybetmeye başladınız. Emin olun, gücü elinize geçirdikten sonra büyük kazandığınızı zannettiniz ama çok büyük kaybettiniz. Siz büyük kaybettiniz, bize de büyük kaybettirdiniz. Yalnızca siz kaybetmediniz, hep birlikte kaybettik, hâlâ kaybetmeye çok ciddi olarak devam ediyoruz. Emin olun, bugün bu kaybedişe bir dur demezseniz bunun sonucunun çok daha ağır ve dramatik olacağını siz de biliyorsunuz.
Şimdi, bakınız, Türkiye'nin geldiği noktaya bir baktığınızda önünüze bir bilanço koyarsanız, Türkiye'nin coğrafyasında kayıplar var, adalarda kayıp var, sınırlar yol geçen hanını geçmiş, hukuki kayıp var, güvenlik kaybımız var, her yerde kaybediyoruz. Niçin? Çünkü hukuk düzenine ne yazık ki sırtınızı döndünüz, demokrasiye sırtınızı döndünüz, insan haklarına sırtınızı döndünüz ve yaptıklarınızın hiçbirisinin önünüze konulmayacağını zannediyorsunuz. Öyle değil. Emin olun, bakın, bu yaptıklarınızın tamamı önünüze çok ağır bedeller olarak gelecek. Dünyada hiç hesabı vermeden masadan kalkabilen bir güç iktidarı olmamıştır.
Ben, Karadenizli olduğum için size bir temel fıkrasıyla veda etmek istiyorum. Bizim Temel kitapçıya gitmiş "Zengin olmak istiyorum, çok zengin olmak istiyorum, bir kitap istiyorum." demiş. Kitapçı, iki tane kitap getirmiş. Temel demiş ki: "Bir tane istedim. Sen niye iki tane getirdin?" Demiş ki: "Zengin olmak istemiyor musun?" "Evet, zengin olmak istiyorum." "Al, birincisiyle çok zengin olacaksın; ikincisi de ceza kanunu, onunla da kendini savunmaya hazırlan." demiş. Size tavsiyem: Şimdi ikinci kitaptasınız. Emin olun. Buna hazır olun.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Pekşen.