Konu: | Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 29 |
Tarih: | 30.11.2016 |
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben de önceki hatiplere katılarak daha önce Siirt'te ve şimdi de Adana'da ülke olarak, millet olarak, halk olarak yaşadığımız bu facianın derin üzüntüsünü paylaşmak istiyor, ailelerine sabrıcemil nasip etmesini niyaz ediyorum.
Tabii, bu tür hadiseleri kaderle izah etme alışkanlığımız var. Bunu söylerken buradaki zevatı kastederek söylemiyorum. Hepimizin böyle bir alışkanlığı var. Ben kader mevzusuna girmeyeceğim, giremeyeceğim çünkü benim şahsım için çözülmez, çözülemez meselelerden bir tanesi. Ama izninizle bu "kader" kelimesiyle ortak olan, kardeş olan "kudret" kelimesini birkaç cümleyle izah etmek istiyorum. Neden? Çünkü son zamanlarda devlet için bu kudret kelimesi sıklıkla kullanılmaya başlandı. Eğer kudret kelimesini beşerî bir sulta, bir şahıs, bir varlık için kullanırsak bunun akidevi olarak tehlikesinin ne olup olmadığına girmeyeceğim ama bir farka dikkatinizi çekmek istiyorum. Kudret, ilahi bir sıfat olunca yani kadirimutlak olarak inandığımız ve her şeye kadir olan Allah için kullanılınca ayrıdır ama sulta için, beşer için kullanılınca hemen körlük hastalığıyla buluşur bu kavram. Bu, tarihle sabittir.
Bakınız, ben Kur'an-ı Kerim'den kudret körlüğüyle ilgili bir örneği sizinle paylaşmak istiyorum. Firavun'un kudretiyle ilgili yaşadığı körlüğü Kur'an-ı Kerim Hazreti Musa'nın onun sarayında büyümesiyle izah eder. Bizzat kendi sarayında, kendi kudretine iman eden, inanan, böylesine bir despotun bizzat sarayında Hazreti Musa'nın büyüyüp onun nasıl da bir kudret körlüğüne müptela olduğunu söyler.
Siyasi olarak da ABD'den bir örnek vermek istiyorum. Hepinizin bildiği, malumunuz, ABD'nin Vietnam, Lübnan, Afganistan, Irak vesaire savaşları, işgalleri var. Bu Afganistan'la ilgili önce, biliyorsunuz, Sovyetler Birliği'nin bir işgali var ve sonuçta mağlubiyet, Sovyetler Birliği'nin çöküşü var. Bu esnada ABD devreye giriyor. Bir ABD yetkilisi ile Sovyet yetkilisinin arasında şöyle bir konuşma geçtiği rivayet ediliyor, Sovyet yetkilisi ABD'li yetkiliye "Siz başınıza büyük bir bela aldınız, bunu üzülerek söylemek istiyorum." diyor. Karşılığında ABD'li yetkili ise hiç tereddüt etmeden "Biz öldüreceğiz, sonunu getireceğiz, imha edeceğiz, o kudretimiz var." diyor. Son harekâtlar, mağaralara yapılan son saldırılar, sonlar, sonlar, neticede bu sonların sonunun gelmediğini gördüler ve oradan mağlup bir şekilde ayrıldılar.
Bu, uluslar için, ülkeler için genel bir kaderdir, karakterdir. İnanıyorum ve ümit ediyorum ki bu ülke, Suriye'yle ilgili, ankarîbizzamanda oradaki siyasetini gözden geçirir ve Allah korusun, böyle bir belaya düçar olmaz, müptela olmaz.
Sözlerimi tamamlarken nahak olarak...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) - ...şu anda tutuklu bulunan eş genel başkanlarımızın ve milletvekillerimizin ankarîbizzamanda halasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Erdoğmuş.