Konu: | Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 29 |
Tarih: | 30.11.2016 |
ALTAN TAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; millî eğitim meselesi bu milletin, bu memleketin en büyük meselesi. Tabii, hafızalarımıza yerleşen bir kara mizah örneği var: Osmanlı Dönemi'nin bir millî eğitim bakanının "Bu mektepler olmasaydı bu maarifi çok iyi idare ederdim." sözü maalesef bugüne kadar geçerli.
Türkiye'de birçok mevzuda mesafe kat edildi, birçok konu kendi içinde bir düzene sokuldu ancak maalesef, millî eğitim meselesi nitelikli insan yetiştirme, donanımlı insan yetiştirme meselesi bir türlü halledilemedi. Dünyada hangi devlet ve hangi millet; Japonlardan Almanlara, ABD'lilerden İngilizlere ve Fransızlara kadar eğer bir ilerleme kat etmişse önce eğitim sistemini bir şeklü şemaile sokmuş. Bugün, sadece Avrupa'nın gelişmiş ülkelerinde ortaöğretimde okuyan öğrencilerin üçte 2'si meslek liselerinde okuyor ama Türkiye'de, maalesef, genç bir çocuğumuz 4+4+4'ten sonra bir dört sene daha okuyor, üst üste yıllarca okuyor, üniversiteyi bitiriyor veya daha önce on iki sene ilk, orta ve lise eğitimini bitiriyor ama hiçbir formasyon sahibi olmuyor, olamıyor. On dört yıllık AKP Hükûmeti de birçok şeyle övünüyor; işte köprülerle, yollarla, Marmaray'la, deniz altına yaptığı tünellerle ama maalesef eğitimde her sene yönetmelik değişiyor, imtihan sistemi değişiyor, ders kitapları değişiyor, bir gelen bakan yine aynı partinin bir önceki bakanının yaptığı her şeyi ters yüz ediyor, tekrar yeni bir şey dayatıyor ve bu, maalesef, şu anda da bu şekilde devam ediyor.
Ben yirmi yedi, yirmi sekiz senedir neredeyse profesyonel veliyim; yani ilk çocuğumun ilkokula başladığı, anaokuluna başladığı günden bugüne kadar -hâlen ortaöğretimde okuyan çocuklarım var- yirmi sekiz senelik veliyim, yirmi beş senede emekli oluyor insan. Ben bu yirmi yedi, yirmi sekiz senede kaç sefer bu müfredat ve eğitim sistemi değişti unuttum şu an, bilmiyorum. Yani deseniz ki "Başla, bu yirmi sekiz sene ilk çocuğunu okula yolladığın günden bugüne kadar bu hikâyeyi anlat." ben şu an neyi, nasıl sıraya koyacağım, ne, ne zaman, nasıl değişti karıştırmış durumdayım ve inan edin, bunu bir düzene koymadan, bu ülkede doğru düzgün bilgi üretilmeden, bilgili ve nitelikli formasyon sahibi insan yetiştirilmeden hiçbir şeyin düzene girmesi de mümkün değil. Bugün en büyük sorunumuz, maalesef hâlâ eğitim ve adliye sistemi. Diğer bütün sorunlarımız ondan sonra geliyor.
Değerli arkadaşlar, ikinci bir konu; bu son dönemlerde görevden almalar var. Sadece 20 binin üzerinde öğretmenin formasyonu iptal edildi yani bunlar bir özel okulda da artık çalışamayacaklar, kendileri, 3 öğretmen yan yana gelip bir kreş de açamayacaklar. İşte, sapla saman birbirine karıştırılıyor. "Karıştırılmasın." dedik, önce itiraz edildi sonra tekrar göreve iadeler başladı, bir yandan tekrar görevden almalar var. Değerli arkadaşlar, bu konularda da mutlaka bir hakkaniyet ölçüsünün, doğru düzgün bir incelemenin, araştırmanın, suç ve suçun şahsiliğinin, sorumluluk derecesinin göz önüne alınması lazım. Yani bu son yaşadığımız üç dört aydaki mantıkla, yapboz şeklinde gidersek inan edin allak bullak hâline getireceğiz eğitim sistemimizi. Şu an birçok okulumuzda öğretmen yok. Bir öğretmen -diyelim- gitmiş, bir ay sonra tekrar dönmüş; çocukların düzeni, kafası, sistemi allak bullak olmuş ve bu altüst oluşun nereye kadar gideceği de, değerli arkadaşlar, belli değil. Onun için, eğitim sistemini düzene sokamayan bir iktidarın, bir devletin, bir partinin -ki bu partiler üzeri bir millî meseledir- bir halkın, bir milletin, bir ulusun yüzyıllık, iki yüzyıllık meselesidir; yola sokulmadığı müddetçe hiçbir şeyin düzelme imkânı yoktur.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Tan.