| Konu: | Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 28 |
| Tarih: | 29.11.2016 |
İZZET ULVİ YÖNTER (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Adana Aladağ ilçemizde bugün bir felaket yaşandı. Maalesef, yaşları 11 ila 14 arasında bulunan 11 evladımız ve 1 yurt çalışanı çıkan yangın sonucunda hayatlarını kaybettiler. Hayatlarını kaybeden bu kardeşlerimize, evlatlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum, ailelerine sabır ve başsağlığı niyaz ediyorum.
Her nerede sorumluluk varsa, sorun varsa bu yangın meselesi mutlaka tüm teferruatıyla, detayıyla aydınlatılmalı ve suçlular, yangına sebebiyet verenler ortaya çıkarılmalıdır. İlk açıklamalardan anlaşıldığı kadarıyla yangın merdivenlerinin kilitli olduğu anlaşılmakta ve açıklanmaktadır. Ümidimiz ve temennimiz odur ki bir daha böyle talihsiz ve hepimizin yüreklerini kavuran facialar yaşanmasın, körpe evlatlarımız hiç ummadık, hiç beklenmedik anda ortaya çıkan yangın gibi felaketlerle aramızdan ayrılmasın. Temennimiz, dileğimiz budur ve pıtrak gibi açılan bu yurtların denetim ve kontrolünün de yapılması, bunların belli bir güvenceye alınması mutlaka temin edilmelidir.
Biz Millî Eğitim Bakanlığının kuruluş kanununu konuşurken elbette yurt sorununu, öğrencilerimizin içinde bulunmuş olduğu durumları da konuşmak ve değerlendirmek durumundayız. Öncelikle tartışmamız ve sorgulamamız gereken, eğitim hayatımızın bir siyaseti, bir stratejisi var mıdır? Varsa bu strateji ve siyasetin ana kaynakları nelerdir, hedefleri nelerdir?
Millî eğitim maalesef uzun süredir talihsiz bir süreçten geçiyor. Bir defa bunu kabul etmek durumundayız. Sürekli politika değişimleri, eğitimi inandırıcılığından uzaklaştırmış durumda ve her yönüyle de tartışmaya açmış durumda. Göreve gelen bakanlar, görevden gidenleri yalanlamakta ve yanlışlamakta. Her şeye âdeta yeniden başlanmaktadır. Eğitim ve öğretim hayatı millî hayatımızın dinamosu ve dinamik yüzüdür. Bu yüze kara çalınması geleceğimizi riske sokacaktır. Sormamız gereken ilk soru öncelikle eğitim politikalarımızdaki amaçlarımız nelerdir? Millî Eğitim Bakanlığında yeni kadrolar ihdas edilerek, yeni makamlar oluşturularak eğitim politikalarını sağlıklı, millî ve istikrarlı bir şekilde takdir edersiniz ki kuramayız, kurgulayamayız.
Ayrıca, nasıl bir gelecek tasavvur ediyoruz? Bu nesiller veya nesillerden neler bekliyoruz? Hangi ihtiyaçların karşılanmasını ümit ediyoruz? Günlerdir -bilhassa tabii 15 Temmuzdan sonra- açığa alınan öğretmenleri konuştuk. 30 bine yakın öğretmen ihraç edildi, birçoğu açığa alındı. Son günlerde de 6 bine yakın öğretmenin tekrar görevine iade edildiği Millî Eğitim Bakanlığı tarafından açıklanmıştır. Şimdi, kimin suçu varsa, kim bu ihanete, bu Pensilvanya merkezli çeteye dâhil olmuşsa elbette haklarında ne gerekiyorsa yapılmalıdır. Fakat bizim tartışmamız gereken, düşünmemiz gereken, sorgulamamız gereken bu 30 bini aşkın öğretmenin okuttuğu öğrencilerin durumlarının ne olacağıdır. Bu evlatlarımız zehirlenmemiş midir? Bunları biz nasıl telafi edeceğiz? Bunların, bu FETÖ tarafından millî eğitim sistemine sızdırılan öğretmenler tarafından yanlış yöne sevk edilmesinin önüne nasıl geçeceğiz, bu sosyal maliyeti nasıl telafi edeceğiz? İnşallah, Millî Eğitim Bakanlığının böyle bir politikası vardır, böyle bir hedefi vardır, bununla da ilgili şimdiden bir hazırlık yapmıştır.
Sözlerime son verirken hepinizi saygılarımla selamlıyor ve teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)