GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:28
Tarih:29.11.2016

ERDAL ATAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eğitimin sorunlarını çözme üzerine gündeme almış olduğumuz bu yasa tasarısında ve özellikle Türkiye'de yapılan anketler de gösteriyor ki eğitim alanı önemli sorunlarla karşı karşıya ve Türkiye'de yapılan anketlerde insanların esas olarak üç nokta üzerinde durduğu, bunlardan birinin de eğitim olduğu ve bunun düzelmesi gerektiği üzerine bizlerin de görüşleri ortaktır.

Bir tanesi eğitim alanı iken, diğer iki alandan bir tanesi ekonomi, bir diğeri ise demokratikleşmedir. Esas olarak, birinci sırada olan demokratikleşme; ikinci sırada olan, bu ülkedeki yine önemli sorunlardan biri olan, büyük emekçi kesimlerin yoksullaştırılmasına neden olan ekonomi; üçüncü sıradaki de eğitim. Ama, mevcut iktidarın özellikle son birkaç ay içerisinde uygulamış olduğu politikalar, KHK'larla birlikte ülkeyi sokmuş olduğu çıkmaz gelinen aşamada her 3 alanın üzerine yeni yükler bindirerek ülkemizi âdeta bir krizin içerisine sürüklemiş durumdadır.

Eğitim alanında, KHK'lar süreciyle birlikte, bugün getirilen bu yasa tasarısının çok daha ilerisinde büyük tahribatların yaşandığı açıktır. Binlerce, on binlerce öğretmen açığa alınmış, ihraç edilmiştir. Yine aynı şekilde, bu son birkaç yıl içerisinde müfredata, onun içeriklerine yönelik saldırılar ya da onların bir şekilde tahribata uğratılarak bilimsel eğitimin dışına itilmesi de bizim eğitim alanında daha epey bir yolumuzun olduğunu göstermektedir.

Bütün bu sorunlar, eğitim alanı dâhil olmak üzere, bu ülkedeki ana sorunların çözümüyle ancak ortadan kaldırılabilir ya da adım adım bu ülkenin bütün ortak beyinleriyle birlikte çözülebilir. Ama, maalesef, iktidar asıl önemli sorunların tümünü bir tarafa bırakarak, eğitimin de temel sorunlarını çözmek yerine, onların içerisinden sadece küçük bir bölümü gündeme getirerek süreci oyalamaktadır.

Demokratikleşme, dediğimiz gibi, bu ülkenin temel sorunlarından bir tanesi. Doksan küsur yıldır dünya ülkelerinin büyük bir bölümünde çözülmüş olan bu sorun maalesef bizim ülkemizde tekçi anlayışla sürekli çıkmaza sürüklenmekte, güvenlik politikalarıyla çözülmeye çalışılmaktadır. Bugün de gelinen aşamada ülkemizde var olan sorunların çözümü yine aynı darbeci zihniyetle ele alınmış, demokratik siyasetin önü kapatılarak bu ülkede bir şans olan, bu ülkedeki çok büyük bir kesimin temsilcisi olan, yine bu ülkede toplumsal barışı sağlama üzerine önemli emekler vermiş insanlar, Eş Başkanlarımız Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve onlarca arkadaşımız, yoldaşımız tutuklanarak demokratik siyaseti sindirme, bastırma, bir biçimde tekrar yüz yıldır uygulanmış olan bu askerî vesayetle bu meseleyi bir şekilde çözme eğilimi ön plana çıkarılmış durumdadır. Açık ki bu felsefeyle hareket eden mevcut iktidar, aynı anlayışı dış politika ve diğer alanlara da taşıyarak ekonomiyi de önemli oranda çökertmiş durumda yani tekçi siyasetten kopamayan, bu ülkedeki dilleri, kültürleri kendi zenginliği olarak göremeyen, bunları yeni yapmak istediği anayasada garanti altına almak yerine 12 Eylül faşist anayasasının da bütün hükümlerini rafa kaldırarak -bizim eş başkanlarımızı- demokratik alanı zora sokan, oradaki çalışmaları zayıflatan, aslında halkların önünde barışı sağlayabilecek o olanağı da ortadan kaldırmaya çalışan bir yönelime girmiş durumda. Aynı zihniyetle Suriye'deki demokratik yönelimlerden de rahatsız olan, bu çevredeki bütün o politikaların tümünde, nerede demokratikleşme varsa bunların tümüne saldıran bir politikayla maalesef ülkemizi çıkmaza doğru sürüklemeye başlamış durumda. Şu an Suriye'de dahi yani oradaki demokratik güçlerle birlikte bu sorunları çözmek yerine, demokratik mücadelenin önünü açmak, bütün bu temsilcilerle bu süreci yürütmek yerine, orada nasıl bir maceraya atıldığımız bile belli olmadan -şu ana kadar bile 20'ye yakın insan yaşamını yitirmiş, askerler kayboluyor- ve biz hiçbir zemini belli olmayan bir ortamda insanlarımızı yitirerek halklar arasında düşmanlığın derinleşmesine neden oluyoruz. Yani Hükûmet bir an önce bu politikadan vazgeçmelidir.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)