GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:28
Tarih:29.11.2016

İZZET ULVİ YÖNTER (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, az önceki tartışmaları ibretle izlediğimizi, takip ettiğimizi söylemek isterim. Önemle ve öncelikle şunun altını kalın bir şekilde çizmek lazımdır ki, Türk milletinin dili Türkçedir. Türkçe, bizim geleceğimizdir, Türkçe, bizim ufkumuzdur; Türkçe, bizim millî birlik ve beraberliğimizin alametifarikası ve vazgeçilmezidir. Bu nedenle, Türkçeye rakip çıkarılarak yapay millet oluşumunun önünün açılması bölücülük demektir ve çok tehlikeli sonuçlara sebep olabilecektir.

Dil ile millî şuur arasında doğrudan bir bağlantı vardır. Eğer dil canlı, diri bir hâldeyse, millî şuur tüm milleti kaplayacaktır. Biz sahip olmuş olduğumuz millî şuur sayesinde 15 Temmuz günü ihanetin tepesine bindik. Bu millet, sahip olmuş olduğu millî şuurla hainlere karşı geldi ve hamdolsun, çok şükür, 15 Temmuzda FETÖ ihanetini püskürttü. Bu nedenle, dilimizin üzerinde oynamak, farklı tartışmalarla ülke gündemini, Meclis ortamını meşgul etmek bize göre doğru ve yerinde değildir.

Şimdi, Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Tasarı'yı konuşuyoruz. "Dil" dedik, "millî şuur" dedik, elbette bunların hepsini millî eğitim kapsamında ele almak zorundayız. Az önce de ifade ettiğim gibi, canlı bir millî şuurun olması için elbette meselelere hâkim, milletinin tüm kimliğini, tüm değerlerini benimsemiş, özümsemiş ve bunu tüm fertlerine yayan millî eğitim politikalarının da varlığı elbette vazgeçilmezdir.

Bu Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı yapılırken, düzenlenirken, üzerinde belki de durulmayan en önemli eksikliklerden bir tanesi, atanamayan öğretmen meselesidir.

Atanamayan öğretmenlerimiz, sürekli bir şekilde bizlere sosyal medya üzerinden, diğer farklı kanallardan ulaşarak ihtiyaçlarını, taleplerini iletmekte ve mağduriyetlerinin çözülmesini beklemektedirler. Atanamayan öğretmen çilesi gün geçtikçe büyümektedir ve şu anda yaklaşık 450 bin sınırına dayanmış durumdadır. Bu, aynı zamanda bir insan hakkı ihlalidir. Bu kadar kardeşimiz, bu kadar milletimizin tertemiz evladı eğitimini tamamlayıp, puanını alıp, öğretmen olacak seviyeye gelmişken, hâlâ mesleklerine, sınıflarına kavuşamamaları büyük bir skandal olarak değerlendirilmelidir.

Sayın milletvekilleri, bugün iki kesimden çok yoğun mesaj aldım. Birincisi uzman jandarmalarımızın talepleri, bir diğeri de az önce ifade ettiğim gibi atanamayan öğretmenlerimizin durumu. Bunlardan bir tanesi beni ziyadesiyle üzmüş ve hüzünlendirmiştir.

Bir kardeşimiz şöyle diyor: "Bir öğretmen düşünün, onca emek versin, atanmak için hayal kursun, idealleri olsun ama sonra hepsi boşa çıksın, çöp olsun. İşte, hayat bu. Mezunsun, beş parasız ortadasın, istesen verirler ama yüzün yok. Nereye kadar istemeye devam edeceksin? Bu soruyu sor kendine ve her şeyden uzaklaş. Koca yıl günlük kaç saat ders çalış, uykundan çal, 'Şimdi KPSS önemli değil.' denilsin. Nasıl bir sistem bu, soruyorum. Biz öğretmenlerin hayatı size göre çok küçük olabilir, ama o benim hayatım, ideallerim, hayallerimin yok oluşu, içimi acıtıyor."

Sayın milletvekilleri, bu öğretmenlerimizin çilesine, feryadına ne zaman son vereceğiz?

Sayın Bakanım, Millî Eğitim Bakanlığında yeni kadrolar ihdas etmek kadar yoğun bir çalışma sürdürürken atanamayan öğretmenlerimizin feryadını, şikâyetini, taleplerini ne zaman duyacağız?

YUSUF BEYAZIT (Tokat) - Atanamayan yok, kazanamayan var.

İZZET ULVİ YÖNTER (Devamla) - Atanamayan var, maalesef var, KPSS'den yüksek puan almasına rağmen maalesef var. Lütfen inceleyin.

Teşekkür eder, hepinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)