| Konu: | Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 28 |
| Tarih: | 29.11.2016 |
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 405 sıra sayılı kanunun 32'nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bazı kavramları zaman zaman karıştırdığımız oluyor, zaman zaman da eş anlamlı gibi kullanıyoruz. Bunlardan bir tanesi de "eşitlik" ve "adalet" kavramı. Değerli milletvekilleri, her eşitlikçi davranış adaleti getirmediği gibi, her adil davranışın arkasında da eşitlik konseptini aramamak lazım. Dolayısıyla, ayırt edici bir şey vardır, nedir o da? Adil olmak, adaleti temin etmek, hak edene hak ettiğini vermeyi gerektirir. Hâlbuki, eşitçilikte böyle bir adalet anlayışı yoktur. Dolayısıyla, malumunuz ilgili maddede, biz, yükseköğretim kurumlarında ceza usul ve esaslarıyla ilgili birtakım düzenlemeler yapıyoruz ama inanın bunun en önemli malzemesi, tabii ki eğitilmiş insan kaynağıdır. Yani, ilmiyle, irfanıyla, vicdanıyla hür nesiller yetiştirmediğimiz sürece hangi maddeyi, hangi kanunu hangi insiyakla çıkarırsak çıkaralım, beklediğimiz sonucu alamayız. Dolayısıyla, nedir ilmi hür, irfanı hür, vicdanı hür bir eğitim sistemi? İlmi hür olursa ne yapar? İlim nerede olursa olsun, Çin'de dahi olsa gider, peşine düşer, alır gelir; bilenle bilmeyenin farkının zevkini anlar ve bilmeyi kendine esas edinir. İrfanı hür olursa, gerçekten, bir şekilde okuyup anlama, anladığını ifade etme yeteneğine sahip olur yani bir sebep sonuç ilişkisi kurma yetisi kazanır. Dolayısıyla, bir bakıma dikkatli davranmayı gerektirir. Bir de vicdanı hür olursa bunlara ilaveten, adil olur, adaleti her zaman kollar ve korur. İşte, eğitimimizin gerçekten olmazsa olmaz bu üç ayağı... Bunlar veciz sözler ama çokça düşünülmüş, felsefi irdelemelere tabi tutulmuş ve söylem hâline getirilmiş şeylerdir. İşte, bizim en fazla ihtiyacımız olan, ilmi, vicdanı ve irfanı hür nesiller yetiştirmektir.
Şimdi, bugünlerde, tabii ki adalet noktasından hareketle, evet, birtakım ceza usul ve esaslarla ilgili düzenlemeler var. Neye yaracak ki? Eğer mahşeri vicdanlarda insanları rahatlatmayacaksa, kamuoyunda bizleri tatmin etmeyecekse bu tür kanun ve kanun hükmünde kararnameler çıkarmanın bir ehemmiyeti görülmemektedir.
Değerli milletvekilleri, neyi kastediyoruz? Adil olmanın en fazla görülmesi gereken alan eğitim camiasıdır. Eğitim camiasına da bir bütünlük içerisinde baktığımızda adaletsizliğin hemen hemen hiç olmaması gereken yer üniversitelerimizdir. Çünkü, üniversiteler, gerçekten, kâğıt üzerinde vicdanı, ilmi ve irfanı hür akademisyenlerin faaliyet gösterdiği bir alandır ama maalesef bugün baktığımızda adil olmayan, vicdanları kanatan birtakım uygulamalara tanıklık etmekteyiz. Bunlar da üniversitelerimizdeki öğretim üyelerini de, öğrencilerimizi de ve bunların üçüncü paydaşları olan velileri de rahatsız etmektedir. Bugün birçok yerden telefon alıyoruz, bilgiler akıyor. Adaletten ayrılmadan, bu kanunlar neyi ifade ederse etsin, kişisel birtakım hezeyanların, kişisel güçlerin bireysel çıkarlar doğrultusunda kullanılmaması için elimizden gelen gayreti göstermeliyiz. Niye? Biz, tarihin hep tekerrür ettiğine tanıklık ediyoruz ama kötü şeylerden bir türlü ders çıkaramıyoruz. Bir gün gelecek yanlış bir uygulamadan dolayı uygulayıcı diyecek ki: "Ben emir kuluydum, bana talimat verildi, emredildi, onun için ben de gereğini yaptım." Bu emri ya da bu talimatı veren de bir gün gelecek diyecek ki: "Benimle alakası yok, yetki ve sorumluluk kanunun uygulayıcılarındaydı, onlar böyle uygulamışlar." Ama her iki hâlükârda da kamu vicdanı bunu reddedecek, her iki tarafı da bundan sorumlu tutacaktır diyorum.
İnşallah, bundan sonra özellikle vicdanı, irfanı ve ilmi hür nesilleri yetiştirme ümidiyle hepinize saygılar sunuyorum.