GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:28
Tarih:29.11.2016

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi, Millî Eğitim Yasası üzerindeki konuşmalardaki en önemli bölümlerden bir tanesi bu, üniversitedeki öğretim üyelerinin ve akademisyenlerin aldığı disiplin cezaları ve şu ana kadar yaşanan sorunlar. Bu sorunlardan, gelecekteki sorunlar için şu an konuşuyoruz ve arkadaşlarımız başka açıklamalarda bulunacaklar ama biz şu ana kadar, 15 Temmuzdan beri 8 bin akademisyenle ilgili, defalarca basın toplantısında, defalarca bu kürsüden dile getirdik fakat maalesef bu sesler duvarları aşıp duyulamıyor.

Şimdi, ben bu konuda bazı somut örnekler vermek istiyorum: 2.500 kadar akademisyen şu anda işsiz durumda, ocak ayında işsizlik maaşları dolacak Sayın Bakan ve ocak ayından itibaren bu öğretim üyelerinin yurt dışına gitme ihtimali çok yüksek. Değerli arkadaşlar, bu insanlar yirmi otuz yılda yetişmiş doçent, profesör, yardımcı doçent insanlar. Bu insanları Avrupa ülkeleri ve Amerika bekliyor, zaten davet ettiler. Örneğin önümüzde BBC'nin yayınladığı bir çalışma var. O çalışmaya göre, burada diyor ki: "Uluslararası Bilim İnsanı Kurtarma Fonu'na son aylarda en çok başvuru Türkiye'den olmuştur, eşi benzeri görülmemiş bir başvuru vardır." Aynı şekilde İngiltere merkezli, Londra merkezli Risk Altındaki Akademisyenler Konseyi geçtiğimiz yıllara kadar Türkiye'den 4 ya da 5 başvuru olduğunu, son aylarda haftada 15-20 başvuru geldiğini belirtiyor. Şimdi, hiçbir gerekçe yokken okulları kapattık ve biz bu insanları işsiz bıraktık. Haklarında bir hüküm de kurmuyoruz yani "Sen teröristsin." demiyoruz, "Suçlusun." demiyoruz, hiçbir şey demiyoruz. Peki, ne diyoruz? Diyoruz ki: "Bekle bizi, bekle, biz size karar vereceğiz, senin çalışıp çalışamayacağına dair hüküm kuracağız. Daha ne hüküm kuracağız? Hangi üniversiteye girip girmeyeceğine karar vereceğiz." Şimdi burada Anayasa'nın çalışma hürriyetine ait bütün yasalar çiğneniyor ve YÖK'ten ve Bakanlıktan bu konuda bir yazı bekleniyor.

Şimdi, burada ilginç bir şey var. Devlette tutarlılık olur arkadaşlar, olanaksız istemler olmaz. Şimdi, sizin başınıza geldiğini düşünün, Sağlık Bakanlığı yazı gönderiyor ağustosta "Bütün akademisyenler, ihraç edilenler dâhil özel hastanelerde çalışabilir." diye -burada elimizde resmî belgesi var- fakat aynı şekilde Millî Eğitim Bakanlığı, YÖK'ten bu yazıyı alamıyoruz. Yani, bir türlü bu çalışanlar için bu izin gitmiyor.

Daha da ilginç bir şey var. Yani, biz bu insanlara izin bile versek Sosyal Güvenlik Kurumundan şöyle bir yazı gidiyor arkadaşlar. Lütfen, bu yazının size, çocuklarınıza ve ailenizden birine geldiğini düşünün. Resmî yazı elimde, diyor ki yazıda: "Eğer çalışacaksınız -yani ihraç edilmişseniz, atılmışsanız, açığa alınmışsanız veya kurumunuz kapatılmışsa- terör örgütlerine veya millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen -resmî yazı arkadaşlar bu, ciddiyetsizlik için söylüyorum- yapı, oluşum veya grup üyeliği olmadığına dair resmî belgenin sözleşme evrakına eklenerek tarafımıza gönderilmesi..." "Ancak o zaman sosyal güvenlikle çalıştırabiliriz." diyor.

Arkadaşlar, bana söyler misiniz bu nasıl olacak? Sayın vekiller, Sayın Bakan, siz bu belgeyi getirebilir misiniz yani "Ben terör örgütü üyesi değilim." belgesini? Yani, bunu nereden alabilir? Bir tek terör örgütünden alabilir, "Evet, bu şahıs bizim örgütümüzün üyesi değildir." diyebilir. Ya, bunu devlet kurumlarından alamıyorsa bu insanlar nereden alacak? Bu insanların çalışabilmesi için, Sosyal Güvenlik Kurumlarında önünün açılabilmesi için gereken düzenlemenin hızla yapılması lazım. Evet, bazen göstermelik yazılarla "Çalışabilir, hiçbir engel yok." diyoruz ama sosyal güvenlikle, diğer alanlarla önlerini tıkıyoruz.

Bunun dışındaki söyleyecek son sözüm, bu maddeyle ilgili veya bu maddenin devamında gelecek olan YÖK'ün disiplin yönetmeliğiyle ilgili diğer konularda bizim çok önemsediğimiz bir kurum var. Bu kurum da YÖK'ün yeni kurmaya çalıştığı ve yasa tasarısını hazırladığı kalite kurulu. Kalite kurulunun kanunu hazırlandı, biz de bu kanuna sıcak bakan gruplardan bir tanesiyiz. YÖK'ün bu çalışmasından dolayı kendilerini takdir ediyoruz, eleştirdiğimiz zaman eleştiriyoruz ya da övgüye değer bir şey varsa her zaman takdir ediyoruz. Biz, kalite kuruluna ait bu yasa tasarısının bir an önce Meclise gönderilmesini ve YÖK'ün kalite sistemlerinin bir standarda, kalite kurulunun bir standarda ve niteliğe kavuşturulması açısından yapılacak bu çalışmanın desteklenmesini diliyoruz.

Bunun dışında, son olarak burada görmüşken teşekkür etmeden geçemeyeceğim konuşmanın sonunda. YÖK Başkan Vekilimiz Profesör Doktor Hasan Mandal burada. Kendisinin kapatılan üniversitelerin öğrencilerinin tekrar okullarına dönmesi konusunda çok büyük gayretleri olmuştur. O yüzden YÖK'ün nezdinde, YÖK Başkanı Yekta Saraç'ın nezdinde -onun da iyi niyetli çabaları olmuştur- YÖK Başkan Vekilimiz Hasan Mandal'a da teşekkürlerimi iletiyorum.

Çok teşekkür ederim, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)