Konu: | Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 28 |
Tarih: | 29.11.2016 |
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, yirmi beş gündür eş genel başkanlarımız, milletvekillerimiz tutuklu yani rehin tutulmakta; öncelikle, bu uygulanan politikayı şiddetle kınadığımı belirtmek isterim.
405 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 29'uncu maddesi hakkında grubum adına konuşmak için söz almış bulunmaktayım.
Tasarının bu maddesiyle disiplin soruşturması ve savunma hakkına ilişkin düzenlemeler belirtiliyor. AKP, iktidarları sürecinde üniversiteleri araçsallaştırarak üniversitelerin varlık nedenini ortadan kaldırmak istemiştir. Akademik özerklik, bilimsel özgürlük, demokratik öz yönetim gibi üniversite için vazgeçilmez ilkeler, hiyerarşik merkezî yönetim, denetim ve disiplin anlayışına dayalı düzenlemelerle kuşatma altına alınmakta, üniversite çalışanları ve öğrenciler üzerinde baskı oluşturmaktadır. 12 Eylül döneminde 120 akademisyen işten atılırken 15 Temmuzdan itibaren 3.500'e yakın akademisyen işinden atılmıştır. Nitekim, müzakere koşullarının hazırlanması ve kalıcı bir barış için çözüm yollarının kurulmasını isteyen, bunu kamuoyuna deklare eden akademisyenler hakkında bu Hükûmet yetkilileri tarafından soruşturmalar açılmış, birçok akademisyen gözaltına alınıp tutuklanmıştır. Farklı bir sese tahammülü olmayan AKP Hükûmeti, KHK'larla üniversitelere, akademisyenlere saldırıların ardı arkasını kesmemiş, her gün bir diğer günü aratır hâle getirmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasa tasarısındaki disipline ilişkin hükümler de bu baskının bir parçası olarak karşımıza çıkmaktadır. Oysa olması gereken, disiplin ve baskı araçlarını geliştirmek değil, üniversite bileşenlerinin katılımıyla uluslararası anlaşmalarla garanti altına alınmış olan hak ve hukuk özgürlükleri hızla yasalaştırmak ve fiiliyata, uygulamaya geçirmektir. Maalesef bu özgürlüklerin hiçbiri olmadığı için şiddetli bir beyin göçü olmakta ve ülkemiz Orta Çağ karanlığına hızla götürülmeye çalışılmaktadır. Biz üniversitelerin ortak yaşam alanları olduğu düşüncesinden hareketle, üniversite yaşamının kısıtlayıcı ve baskıcı disiplin hükümleriyle değil, ortak yaşam ilkeleriyle hayata geçirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Ortak yaşam ilkelerinin ihlali durumunda neler yapılması gerektiğinin ise üniversite bileşenlerinin, eğitim sendikalarının, bakanlığın katılımıyla hazırlanacak ortak tasarıyla Meclise sunulması ve yasalaşması gerektiğini savunuyoruz.
Size çok basit bir örnek vereceğim: OHAL bahanesiyle, kanun hükmünde kararnameyle açığa alınan akademisyen Nuriye Gülmen günlerdir Yüksel Caddesi önünde eylem yapıyor. Tek isteği görevine iade edilmek. Nuriye Gülmen eylem yaptığı her gün gözaltına alındı. On yedi gündür gözaltına alınmasına rağmen eylemine devam eden Nuriye Gülmen ilk kez dün gözaltına alınmadı ve bu haber konusu oldu. Ülkenin düştüğü durumun tekrar altını çizerek söylüyorum: Gözaltına alınmamak haber konusu oluyor ve geldiğimiz nokta budur. Nuriye Gülmen şahsında tüm akademisyenlerin, eğitim emekçilerinin eylemini selamlıyorum.
Eğitim ve öğretimde başarı istiyorsak öncelikle ülkemizde iç barışı sağlamak zorundayız.
Şunu da son olarak söylemek istiyorum: İktidar bozar, mutlak iktidar mutlaka bozar, aynen şu an olduğu gibi. (HDP sıralarından alkışlar)