Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 28 |
Tarih: | 29.11.2016 |
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bundan tam bir yıl önce, dün, bütün hayatını haklar ve özgürlükler mücadelesine adayan bir hukukçu, bütün hayatını hukukun üstünlüğünün tecellisi için vakfeden yılmaz bir insan hakları savunucusu ve bütün hayatını, meslek hayatını suçluların, işkencecilerin, gözaltında insanları kaybedenlerin yani suç işleyenlerin cezasız kalmaması için vakfeden Tahir Elçi kardeşimiz, Diyarbakır Baro Başkanımız katledildi. Katledilişinin 1'inci yılında bir kez daha Tahir Elçi'yi, haklar ve özgürlükler mücadelesindeki "Tahir"i ve şüphesiz ki barış mücadelesindeki "Elçi"yi saygıyla, sevgiyle, hürmetle yâd ediyorum. Ve ahdımız olsun ki onun mücadelesi, haklar ve özgürlükler mücadelesi, onun eşitlik mücadelesi ve onun suçluların cezasız kalmaması mücadelesinin bayrağı asla ve kata, biz yaşadığımız müddetçe yere düşmeyecektir, yere düşürmeyeceğiz.
Müsaadenizle, Tahir Elçi'nin konuşmasıyla başlamak istiyorum: "Dört Ayaklı Minare'yi ne yazık ki iki gün önce, şu anda gördüğünüz bu ayağından vurdular. Tarihî Dört Ayaklı Minare insanlığa sesleniyor: 'Beni ayağımdan vurdular; ne savaşlar, ne felaketler gördüm ama böyle ihanet görmedim.' diyor bize. Biz bu tarihî bölgede, birçok medeniyete beşiklik etmiş, ev sahipliği yapmış bu kadim bölgede, insanlığın bu ortak mekânında silah, çatışma, operasyon istemiyoruz; savaşlar, çatışmalar, silahlar, operasyonlar bu alandan uzak olsun diyoruz." Tam da bunu dediği için Tahir Elçi cinayete maruz kaldı.
Tahir Elçi öğrencilik yıllarımın idolü hukukçuydu, Tahir Elçi meslek hayatımızın sembollerinden birisi olan hukukçuydu ve Tahir Elçi'yi katletme süreci sadece Dört Ayaklı Minare önündeki açıklamasından kaynaklı değildi, aynı zamanda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine kadar iç hukuk yollarının elverişsiz olduğu durumlarda uluslararası mekanizmalara kadar haklar ve özgürlükler mücadelesinin yılmaz savunucusu olduğu için katledildi ama aynı zamanda, bir televizyon programında fikrini özgürce ve cesurca ifade ettiği için, korku imparatorluğunun, korku cumhuriyetinin temellerini atmak isteyenlere karşı boyun eğmediği için önce siyasi lince maruz bırakıldı, hedef gösterildi ve akabinde de senaristler bir senaryo yazdılar. Kötü bir senarist eğer bir senaryo yazarsa onun filmi iyi olur veya kötü olur, o takdire bağlıdır ama bir katil, bir zorba rejim bir senaryo yazarsa ortaya cinayet çıkar. İşte, bu cinayet de böylesi bir senaryonun adımlarıydı, böylesi bir senaryonun zemin hazırlamasıydı ve Tahir Elçi cinayeti bir sürecin kapanmış, yeni bir sürecin, imha sürecinin, yıkım sürecinin, bir nevi birlikte yaşam duygusunun ortadan kaldırılması sürecinin âdeta fitilleyicisiydi. Tıpkı Vedat Aydın cinayeti gibi ve tıpkı Ape Musa cinayeti gibi ve tıpkı ondan sonra karanlıkta bırakılan, devlet içi, hukuk dışı örgütlenmelerce katledilen bütün bu ülkenin değerlerine yönelik suikast ve katliamlarda olduğu gibi.
Değerli milletvekilleri, aradan bir yıl geçti, önce ön otopsi raporunda Tahir Elçi'nin uzak mesafeden atışla katledildiği ifade edilirken, daha sonraki zaman dilimi içerisinde bilirkişinin ortaya çıkarmış olduğu veri, Tahir Elçi'yi katleden kurşunun hangi mesafeden geldiğinin tespit edilemeyeceğine dairdir.
Bir diğer husus, o günden bugüne bir yıl geçmesine rağmen, yine, cinayetin gerçekleşmiş olduğu Yenikapı Sokak'ta bulunan PTT'ye ait olan güvenlik kamerasının on yedi dakikalık görüntüsü hâlen gizleniyor, hâlen saklanıyor, hâlen dosyanın içerisine konulmuyor.
Aynı şekilde, orada bulunan restorana ait görüntüler, restoranın kamerasından çıkan görüntüler hâlen dava dosyasına konulmuş değil, hâlen avukatların bunu incelemesine izin verilmiş değil.
Diyarbakır Barosunun mevcut Başkanı Sayın Ahmet Bey'in ve diğer meslektaşlarımızın şu ana kadar sunmuş olduğu 12 dosya, 12 dilekçe ve 100'ü aşkın talebin tek bir tanesinin gereği yerine getirilmiş değil.
Yine, 15 Temmuzdan bugüne değin bu dosya savcısızdır. 15 Temmuzdan bugüne değin bu dosyaya atanan 3 savcının 3'ü de çeşitli gerekçelerle görevinden alınmış ve bu dosya şu an itibarıyla savcısızdır.
Çok açık ve net söylüyorum, Tahir Elçi'yi katledenler, bugün o katliamların aynı zamanda müsebbibidirler. Katliamın gerçekleştiği, ölümün, suikastın gerçekleşmiş olduğu günlerde Cumhurbaşkanından Başbakana, Adalet Bakanlığından ilgili bütün kamu kurum, kuruluşlarına kadar, bir an önce cinayetin aydınlanacağını ifade etmişlerdi, bu konuda kamuoyuna taahhütlerde bulunmuşlardı. Tam bir yıl geçti, bırakın cinayetin aydınlanması, dosya üzerinde resmî bir yasaklama kararı olmamasına rağmen Diyarbakır Barosu başta olmak üzere avukatlar dosyanın içeriğine ulaşamıyorlar, fiilî bir gizlilik kararı uygulanıyor. Bir boyutuyla, cinayet gizleniyor; bir boyutuyla, canilerin toplum içerisine dönmesine, toplum içerisinde yaşam bulmasına ve yeni suikastların zemininin hazırlanmasına katkı sunuluyor.
Özü itibarıyla, Tahir Elçi cinayeti -bir kez daha söylüyorum- müzakere sürecinden, diyalog sürecinden çatışma ve kaos sürecine girişin bir işaret fişeğiydi. Eş Başkanlarımız Sayın Demirtaş ve Sayın Figen Yüksekdağ ve diğer milletvekillerimiz bugün burada değilse, bu araştırma önergesinin imzacısı olan Grup Başkan Vekilimiz İdris Baluken bugün burada değilse, bu, Tahir Elçi'nin suikastını gerçekleştiren ceberut yapının politikalarının hayat bulduğunun aynı zamanda ifadesi, göstergesidir.
Değerli milletvekilleri, daha önce de bu kürsüden vicdanlarınıza seslenmiştim. Doğrusunu söylemek gerekirse artık vicdanlarınıza seslenmeyeceğim. Çünkü vicdanlar, sevgili Tahir Elçi'nin eşi sevgili Türkan Elçi'nin de ifade ettiği gibi âdeta kış uykusunda. Ama, şundan şüpheniz olmasın ki bu cinayet aydınlatılmadığı müddetçe bu ülkeden hukukun üstünlüğünü beklememelisiniz, beklememeliyiz, bekleyemeyiz. Çünkü, karanlıkta bırakılan her cinayet yeni cinayetlerin zemin hazırlayıcısıdır. Eğer Tahir Elçi cinayeti aydınlatılmış olsaydı, o yapı, o klik açığa çıkarılmış olsaydı, cunta kliği 15 Temmuzda darbe girişimi zeminini bulamayacaktı. Eğer bu hukuksuzluklara göz yumulmuş olmasaydı, bir başka darbe olan eş genel başkanlarımızın ve milletvekillerimizin bugün Parlamentoda olmalarının, seçme ve seçilme haklarının gereğini yerine getirilmesi sürecinin önüne engel konulmuş olmayacaktı yani Parlamentonun darbelenmesi süreci de gerçekleşmemiş olacaktı. Bu itibarla da ortada 2 karşıtlık var. Bir tanesi zorba rejimdir ve zorba rejimine karşı vicdan hareketini devreye koyma zorunluluğudur.
Ben, bir kez daha, başta yüreği hukuk için, insanlık için... "Ben bu suça ortak olmayacağım. Dolayısıyla, televizyon kanalından siyasi lincin zemininin hazırlandığı bütün aşamalara kadar kimlerin dahli varsa bu siyasi cinayetin aydınlığa kavuşmasını istiyorum." diyen kimler varsa bugün bu önergede pozitif rey kullanması çağrısında bulunuyorum. Bu cinayetin karanlıkta kalması için kullanılan her bir ret oy, hiç şüpheniz olmasın ki tarihte bu suça ortak olunduğu...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - ...anlamına gelecektir. Gelin, hep birlikte bu suça karşı ortak bir mücadeleyi ortaya koyalım. Bir kez daha, Tahir Elçi şahsında bütün demokrasi şehitlerini, bütün insanlık şehitlerini, bütün barış savunucuları ve şehitlerini saygıyla, sevgiyle, minnetle yâd ediyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)