Konu: | Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 27 |
Tarih: | 25.11.2016 |
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepimizin takip ettiği kadarıyla Avrupa Birliği müzakereleri dondurmuş ve bunun üzerinden, herkes, Avrupa Birliğinin neden bunu yaptığını ve bizim, kendimizin "Nasıl yaparsak Avrupa Birliğine gireriz?" diye kaygı taşıması gerekirken, daha çok küçümseme, daha çok kendini neredeyse dev aynasında görme gibi bir duruma düşmüş ve bunu da en son, Birleşmiş Milletlerin birtakım verilerini paylaşarak, mülteciler üzerinden bir şantaja dönüştürme gibi bir politika güdüyor. Birleşmiş Milletler Mülteciler Örgütünün Haziran 2015 verilerine göre, 1 milyon 855 bin 255 kişi Türkiye'de yani yaklaşık 2 milyon kişi şu anda Türkiye'de -bilinen rakamlar bunlar- AFAD'da barınan kişi sayısı ise 259.523 kişi. Geri kalan 1.646.461 kişinin nerede olduğu, nasıl bir yaşam sürdüğü, yaşam koşulları konusunda hiçbir bilgiye sahip değiliz. Bunu, aslında, hepimiz gözlemliyoruz, nasıl bir yaşam olduğunu biliyoruz. Ucuz iş gücü olduğunu, kadın ve çocukların istismar aracına dönüştüğünü ve neredeyse, bazen, insan tacirliğine, insanların ticareti hâline geldiğini herkes çok yakından takip etmiştir ve görmüştür.
Onlarca şehir merkezinde mültecileri bu şekilde görmek ne yazık ki hepimizin tanık olduğu bir şey ve bunların büyük bir kısmını da kadınlar ve çocuklar oluşturuyor. Bugün, Kadına Yönelik Şiddet Günü'nde bunu görmezden gelmemek adına hem bunu hatırlatmak hem de Avrupa Birliğindeki bu, karşıdaki kişinin biraz daha kendini toparlaması ve politikalarını değiştirmesi üzerinden ve demokratikleşme adına yapmış olduğu tutumu, belki biraz oturur, buradaki, Meclisteki Meclis üyeleri "Evet, Avrupa Birliği bizi bu konuda uyarıyor, o zaman biz politikalarımızı gözden geçirip demokratikleşelim. Nerede hata yapıyoruz, nerede yanlışımız var veya nerede eksik davrandık?" diye bir tartışmaya gitmemiz gerekirken bu ülkenin selameti açısından, tam tersine, her zamanki gibi öz savunma, hemen bir şekilde savunmaya geçme, hemen niyet okuma, karşıdaki kişiyi kriminalize etme, anlamadan, dinlemeden, sadece ve sadece 3-5 kelime üzerinden her şekilde saldırır gibi bir durumdayız. Burada, gariptir, Fetullah Gülen'le olan cemaat ilişkisi, çok net bir şekilde, Sayın Bakanın kendi ifadesiyle anlatmış olmasına rağmen, hemen bir savunmaya geçiliyor, aynen bu mülteci krizi gibi.
Biz parti olarak öz eleştiri geleneğinden gelen bir partiyiz. Yanlışımız da varsa söyleriz, eksiğimiz varsa da söyleriz ve yanlışımızı da kabul ederiz. Ama burada "Bu demokrasi ayıbının karşısında demokratik olarak biz ne yapabiliriz?" diye bunun tartışmasını yürütmemiz gerekirken bu olmuyor. Bugün arkadaşlarımız cezaevinde, bu görmezden geliniyor.
Mülteci krizinden bahsediyoruz, milyonlarca insan sokaklarda, ucuz iş gücü olarak kullanılıyor, istismar ediliyor, bu görülmüyor ama tam tersine, baktığınızda, Sayın Cumhurbaşkanının 7 Ekim 2014'deki konuşmasından bir pasajını okuyacağım: "Bizler Türkiye olarak yaklaşık dört yıldır sizleri burada misafir etmenin memnuniyeti, sevinci ve haklı gururu içerisindeyiz. Sizler muhacir olduğunuz, mecburiyet içerisinde yurtlarınızı terk ettiniz; bizler de ensar olduk, sizin için tüm imkânlarımızı seferber ettik. Kim ne derse desin sizler asla yük değilsiniz." Bugünkü konuşmasına baktığınızda ne diyor? Ben çok kısasını söyleyeceğim: "3 milyon, 3,5 milyon mülteciyi bu ülkede besleyen biziz. Verdiğiniz sözleri yerine getirmediniz. Kapıkule'ye 50 bin mülteci dayandığı zaman feryat ettiniz 'Acaba Türkiye sınır kapılarını açarsa ne yaparız?' demeye başladınız. Bana bak, eğer daha ileriye giderseniz bu sınır kapıları da açılır, bunu da bileseniz."
Şimdi, burada sormak istiyorum: Bu Hükûmet ensar mıdır, yoksa insanlık tacirliği mi yapıyor?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Ne alakası var?
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Bu cümle budur.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Bu soruyu soracak son kişi bile değilsin sen.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Senin aklın ermez ona.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Eğer, gerçekten onlara insani ölçülerde yaklaşıyorsak bu şekilde bir nesneleştirmeye, bu kadar değersizleştirme gibi bir tanıma girmememiz gerekir.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Anlayamıyorsan niye soruyorsun?
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Eğer gerçekten bunlara insani değer ölçülerinde bakıyorsak bugün bunları pazarlık konusu etmememiz gerekirdi.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) - Avrupa Birliğinin avukatlığı size mi düştü?
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Aynen bizim arkadaşlarımızı rehin tutup onları pazarlık konusu yaptığınız gibi.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) - Onlar sizin avukatlığınızı yapıyor, siz de onların avukatlığını mı yapıyorsunuz?
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Biz de burada her türlü -1 kişi kalsak bile, ne olursa olsun- onları sesi olmaya, aynı şekilde mültecilerin sesi olmaya ve ezilenlerin sesi olmaya sonuna kadar direneceğiz ve bunun mücadelesi yürüteceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)