GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:27
Tarih:25.11.2016

İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii ki eğitim konusu, sadece şurada oturan biz insanlar için, buradaki mevcut yapı ve bileşimi için önemli değildir. Eğitim, insanlığın tarihsel süreci boyunca tüm toplumlar için, tüm halklar için çok önemli bir olgu, çok önemli bir yaşam alanıdır. Eğitim alanı, bir toplumun, bir halkın nasıl yaşadığıyla doğrudan orantılı ve doğrudan ilintili bir alandır. Siz eğer toplumsal yaşamınızda hoşgörüyü, eşitliği, dayanışmayı esas alan bir yaşam felsefesiyle yaşamınızı sürdürüyorsanız verdiğiniz eğitim de, eğitim modeli de şüphesiz yaşam felsefenize denk düşebilecek, yaşam anlayışınıza denk düşebilecek bir çerçevede olacaktır.

Türkiye gerçekliğine döndüğümüz zaman, özellikle Millî Eğitim Bakanlığının ve Millî Eğitimdeki mevcut yapılanmanın içeriğine baktığımız zaman, ne yazık ki millî eğitimdeki model, sistem, Türkiye'deki yaşam standartlarına, Türkiye'deki yaşam gerçekliğine uymayan bir çerçevede gelişmektedir ve eğitimde uygulanan politikalar buradaki çoğulculuğu, farklılığı, eşitliği, hoşgörüyü esas alan bir çerçevede de yürütülmemektedir.

Nedir eğitimin bu açmazı, bu eksiklikleri? Örneğin 20 milyona yakın Kürt halkının yaşamış olduğu bir coğrafyada Eğitim Bakanlığının hâlen ana dilde eğitim vermediğini görüyoruz. Birçok toplumsal kesimin etnik yapı itibarıyla, inançsal yapı itibarıyla farklı olduğu bir Türkiye gerçekliğinde eğitim sistemimiz bu gerçekliğe denk düşebilecek bir modelle, ne yazık ki kendini gerçekleştirememektedir. Eğitimde cinsiyetçilik, eğitimde etnik ayrımcılık, eğitimde inançsal ayrımcılık, inançsal farklılık alabildiğine fazla, alabildiğine fazlasıyla hâlen kendini tekçi, statükocu bir çerçevede yürütmeye çalışmaktadır.

Tabii, bunları söylerken toptancı bir mantıkla, toptancı bir reddedişle söylemek istemiyorum. Şüphesiz, yine, toplumun birtakım farklılıklarını, çoğulcu özelliklerini barındıran eğitim faaliyetleri de olagelmiştir. Ama bir bütün olarak baktığımız zaman, eğitim sistemimizde çok ciddi problemlerin, çok ciddi sıkıntıların olduğunu söylemek mümkündür.

Dolayısıyla, biz eğitim sistemimizi demokratikleştirmediğimiz, oradan, doğru özgürlükçü düşünceleri, özgürlükçü eğilimleri esas almadığımız sürece, şu anda içinden geçtiğimiz zorlu siyasal süreci atlatmamız da mümkün değildir. Şu anda biz, eğer Türkiye'de ciddi bir kriz yaşıyorsak; siyasal, toplumsal, ekonomik ve benzeri bütün sorun alanlarıyla karşı karşıyaysak bunun en büyük nedeni de eğitim sistemindeki yanlışlıklar, eğitim sistemindeki antidemokratik uygulamalardır.

Einstein'ın çok güzel bir sözü var. Einstein der ki: Sorunları yaratan bilinçlerle sorunları çözmeniz mümkün değildir. Eğer sorunları çözmek istiyorsanız bilinç dönüşümünü ve değişimini gerçekleştirmeniz ve bu bilinç dönüşümü üzerinden eğitim alanında bir eğitim politikanızın da bu çerçevede olması gerekiyor. Dolayısıyla, biz Türkiye'nin çoğulcu kimliğine, çoğulcu yapısına denk düşebilecek bir eğitim sistemini Türkiye'de acilen hayata geçirmek zorundayız. Onun için de az önce, işte "Kürt", "kürdistan", "Kürt illeri" gibi saplantılara ve dogmatik birtakım böyle reflekslere kapılmadan her türlü farklılığı demokratik bir zenginlikle barındırabilecek bir yaklaşıma sahip olmamız gerekiyor, eğitim sistemimizi de bu çerçevede acilen demokratikleştirmemiz gerekiyor.

Sizi, bu duygu ve düşünceyle, tekrardan saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.