Konu: | Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 27 |
Tarih: | 25.11.2016 |
İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; şimdi, tabii, şu anda konuşmuş olduğumuz millî eğitim temel kanunuyla ilgili düzenlemelerin -ben de bir Millî Eğitim Komisyonu üyesi olarak- uzun süre üzerinde konuştuk, tartıştık. Ki, o konuştuğumuz dönem darbe girişiminden önceki dönemdi ve bizim orada ısrarla vurguladığımız şey HDP Grubu olarak, yapılacak düzenlemelerin -daha objektif kriterler esas alınarak- eğitim sistemini daha özgürlükçü ve demokratik bir norma ve düzeye kavuşturabilecek bir şekilde olmasına dairdi ve bu özellikle OHAL süreci başladıktan sonra, kaygılarımızda ne kadar haklı olduğumuzu da çok net ve bariz bir şekilde gördük. Özellikle, muhalif görülen, eğitim alanında Hükûmetle, siyasal iktidarla aynı frekansta düşünmeyenlere yönelik; 15 Temmuz darbe girişimi fırsat bilinerek OHAL ve ona bağlı kanun hükmünde kararnamelerle bu insanların birçoğu kamu kuruluşlarından, eğitim alanından ya ihraç edildiler ya açığa alındılar. Bunun en somut, en bariz örneği şu anda konuştuğumuz konu itibarıyla -millî eğitim olunca- 11.284 eğitim emekçisinin açığa alınmasıdır yani öğretmenin açığa alınmasıdır ve bugün itibarıyla, yaklaşık üç aydır açığa alınan bu öğretmenlerin 6 bini geri gönderiliyor. Bakın, üç aylık bir süre içerisinde yani öğretmenin kendisi, ailenin kendisi, öğrencinin kendisi, eğitim sistemimizin kendisi askıya alındı ve bu arkadaşlar hakkında, şu anda görevine iade edilenler hakkında herhangi bir soruşturma, açığa alınmasını gerektirecek esaslı bir soruşturma yapılmadan, bu insanlar şimdi görevine döndürülüyor.
İşte, tam da biz, Millî Eğitim Komisyonu toplantısında millî eğitimde yapılacak değişikliklerin objektif kriterlere göre olması gerektiğini söylerken de bunu söyledik. Yani, bu açığa alınmalar, şu andaki, bugün geri dönmelerle beraber, demek ki objektif kriterlere göre yapılmamış ve bu yanlış uygulamadan dolayı, başta öğretmenler olmak üzere öğrenciler ve birçok insan bundan mağdur edilmiştir. Dolayısıyla, bu yanlış politikalara muhalefetin de görüş ve önerileri dikkate alınarak başvurulmaması ve bu yanlış politikalara da girişilmemesi gerekiyor.
Şimdi, dün -burada Naci Hocam yok- aslında, o tecavüz yasasıyla ilgili, Naci Hoca Foucault'dan örnekler verdi; cinselliğin tarihiyle ilgili 3 cilt kitabını okuduğunu söyledi ve cinsellik alanının karanlık bir alan olduğunu söyledi. Ben de okudum, Naci Hoca eksik bilgi veriyor. Cinsellik alanı şüphesiz karanlık bir alan ama cinsellik alanı, Foucault'nun deyimiyle "17'nci yüzyıldan günümüze kadar hep iktidar alanının istismarına maruz kalmış bir alandır." Dolayısıyla, cinsellik üzerinden iktidar devşirilmeye, cinsellik üzerinden insanlar şekillendirilmeye çalışılıyor.
Bugün, AKP iktidarının bu getirmiş olduğu çocuk istismarı davasına ilişkin toplumdaki genel algı şu: AKP bu cinsel istismar yasası ve tecavüz yasasıyla bir, gündemi değiştirmek istiyor; iki, kendisine tabi kılmak istediği, kendi tabanını oluşturmaya yönelik politikalar üretiyor. Alın size, işte -Naci Hoca burada olsaydı- bir iktidar alanı, bir iktidar sömürme biçimi ve iktidarı oluşturma ve özneyi -ki burada değil- şekillendirme çabası.
İşte, eğitim alanında da bu iktidarı oluşturma çabaları gerçekleştiriliyor, cinsellikte de kadın alanında da böyle yapılıyor, birçok alanda kendi iktidarını egemenlikçi anlayışla oluşturmaya çalışan ve kendi muhaliflerini dinlemeyen, demokrasiyi de kendisine göre algılayan bir siyasal zihniyetle karşı karşıyayız.
Değerli arkadaşlar, bu zihniyet demokratikleşmediği müddetçe Türkiye'de hiçbir sorun çözülmeyecektir, bugün eğitim üzerine konuştuğumuz konular da dâhil olmak üzere hiçbir sorun çözülmeyecektir. Bizim temel referansımız, temel hareket noktamız demokrasi olmalıdır, daha fazla iktidar olmamalıdır.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.