Konu: | Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 27 |
Tarih: | 25.11.2016 |
ZİYA PİR (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri...
Beni kürsüye davet ederken bir eksiklik yaptınız. Benim ismim, doğru, Ziya Pir'dir ama eksikleri gidermek istiyorum: Aynı zamanda ben Abdullah Zeydan'ım; Nursel Aydoğan, Leyla Birlik, Nihat Akdoğan, Selma Irmak, Ferhat Encu, Gürsel Yıldırım...
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Bakmadan oku, bakmadan.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, müdahale etmeyelim.
ZİYA PİR (Devamla) - ...İdris Baluken, Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş ve 12 Eylül cuntasına boyun eğmeyen Gültan Kışanak ve Ahmet Türk'üm ben.
Şimdi gelelim bu kanun tasarısına. Ne işe yarıyor bu? Bizim gördüğümüz kadarıyla müfredatla ilgili herhangi bir şey yok. Ancak ve ancak bazı birimlerin bir müdürlükten alınıp öbür tarafa... Anladığımız kadarıyla anlaştığınız başka bir partiyle "İşte, dörtte 3 kadroyu biz dolduralım, dörtte 1'ini başkaları doldursun." gibi böyle bir sürü teknik şeyler var. Oysa Türkiye'nin ihtiyacı olan bunlar değil. Bunlar önemli olabilir ama on dört yıldır bunu yapamadıysanız bu sizin hatanız. Asıl önemli olan müfredattır. Bununla ilgili de maalesef herhangi bir şey yok.
Şimdi, bir de KHK çıkarmışsınız. Gene KHK'nın 4'üncü maddesinde çok açık bir şekilde Anayasa'nın 42'nci maddesini ihlal ediyorsunuz. Ne diyor orada? "Kimse eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz." Ama siz orada, cezaevlerinde herhangi bir nedenden dolayı tutuklu olan bir kişiyi eğitim hakkından yoksun bırakıyorsunuz. Maalesef bu konuyu da bence bir an önce düzeltmeniz gerekiyor.
Şimdi, biraz önce de burada dile getirildi Avrupa Birliğinin Türkiye konusundaki kararı. Biliyorsunuz, dün hem Avrupa Birliği, akşam saatlerinde de Avusturya Meclisi Türkiye'nin pek hoşuna gitmeyecek, bizim de mutlu olmadığımız bazı kararları aldı. Bu ışıkta konuşmamız gerekiyor burada. Nedir yani -hep burada eleştiriyoruz- niye Avrupa Birliği ya da Avusturya böyle bir karar aldı, neden Batı, "Ey, Batı!" böyle bir karar aldı? Ben size söyleyeyim. Şimdi okudum, Anayasa'nın 42'nci maddesini ihlal ediyorsunuz da ondan. İnsanların sosyal ve ekonomik haklarını, temel hak ve özgürlüklerini teker teker cımbızlayarak ellerinden alıyorsunuz. Bırakın uygulamadığınızı, ellerinden aldığınızı, Anayasa'nın içinden de çıkarıyorsunuz. Bu yüzden Batı sizi eleştiriyor. Bence demokrat olan herkesin, hukuk devletine, demokrasiye inanan herkesin bunu eleştirmesi lazım, başta bu yüce Meclis olmak üzere.
Şimdi, ben size bir örnek söylüyorum. Bakanlarınız burada ve dışarıda sürekli bir şey söylüyorlar, diyorlar ki: "HDP vekilleri gözaltına alınmadan önce -ben, o gözaltına alınan 13 kişiden birisiyim- prosedür neyse hukukta, uygulandı." Bu nedir? Önce bir çağrı gider, oraya gitmezseniz, elbette, savcı ya da hâkim sizi zorla getirebilir, bu vardır. Ama, arkadaşlar, bana, ne benim evime -ben bunu Adalet Bakanına da söyledim geçen hafta sonu- ne makamıma ne avukatıma herhangi bir çağrı kâğıdı gelmeden, gece biri çeyrek geçe evimden, yataktan beni alıp götürdüler. "Savcılığa itiraz edersin, seni zorla götüreceğiz." dedi polisler. Savcının karşısına çıktık. Baktı "Ha, evet bir hata olmuş ama hata benim hatam değil, özel kalemin." dedi. Nasıl Sayın Cumhurbaşkanı "Eyvah kandırıldık, Allah bizi affetsin." diyorsa savcı da aynı kelimeleri kullanıyor. Yani, burada böyle körü körüne başkalarını savunuyorsa birisi, o kişi mutlaka kendisini de bir miktar inkâr ediyordur.
Değerli arkadaşlar, burası 550 milletvekilinin seçilmiş olduğu, geldiği, konuştuğu bir yüce Meclistir. Etmeyin, kendinizi inkâr etmeyin lütfen. Öyle Foucault'nun, Sartre'ın ya da Gandhi'nin bir cümlesini burada kullanarak akil insan olunmuyor. Bunları da bilmek lazım. Lütfen başkasını körü körüne savunmayın, kendinizi inkâr etmeyin. Konuyla ilgili söyleyeceklerim vardı ama zaman yetmiyor, bir sonraki konuşmamda inşallah onları da dile getireceğim.
Sağ olun. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.