| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 26 |
| Tarih: | 24.11.2016 |
ARZU ERDEM (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Ekranları başında bizleri izleyen aziz Türk milletini, basın mensuplarımızı ve Gazi Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün Adana Valiliğine yapılmış olan hain terör saldırısında hayatını kaybetmiş olanlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum, yaralı olanlara da acil şifalar diliyorum. Terörü, terörü destekleyenleri, barındıranları ve teröre yardım ve yataklık edenleri lanetliyorum. Aziz Türk milletimizin başı sağ olsun.
Bugün buradan en büyük kıymetlerimiz olan evlatlarımız ve öğretmenlerimizin sesi olacağım.
Bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü. Evlatlarımızın bizlerden yani anne babalarından sonra en çok güvendikleri öğretmenleri, şefkatli, merhametli ve sabırlı tutumlarıyla geleceklerine ışık olmuşlardır. Tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü'nü kutlarım. Başta Başöğretmenimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, ebediyete intikal etmiş olan tüm öğretmenlerimizi rahmet, minnet ve saygıyla anarım.
Hepimizin, özellikle Öğretmenler Günü'nde sözcüklere sığdıramadığı, övgüyle bahsettiği, minnetle andığı, en önemlisi de kıymetlilerimiz olan evlatlarımızı emanet ettiği öğretmenlerimiz en kutsal mesleklerden birini ifa etmektedirler.
Hepimizin hatıralarında yol göstereni ve örnek olan bir öğretmeni vardır mutlaka. Ben öğretmenlerimi hatırladığımda fedakârlıklarını hatırlıyorum, cefakârlıklarını hatırlıyorum. Tüm bu unvanlar saygıdeğer öğretmenlerimizin unvanlarıdır. Lakin öğretmenlerimizin, özverili ve gayretli çalışmalarına rağmen ne yazık ki hâlâ sorunlarının altında ezilmekte olduğunu hepimiz görmekteyiz değerli arkadaşlar ve bu sorunları çözmek, bu sorunlara çözüm getirmek hepimizin sorumluluğudur.
Hepimizin üzerinde hakkı olan öğretmenlerimiz ve gelecekte evlatlarımız ve torunlarımız üzerinde hakkı olacak olan öğretmen adaylarımız bizlere emanettir. Öğretmenlerimiz mutsuz, öğretmenlerimiz umutsuz. Öğretmenlerimiz mutsuzsa, umutsuzsa evlatlarımız da mutsuz ve umutsuz olur.
Ne yazık ki bugünkü koşullarda öğretmenlerimiz mutlu değil, öğretmenlerimiz memnun değil. Sürekli değişerek yazboz tahtasına dönen eğitim sistemi sadece bizleri etkilememekte; aynı zamanda evlatlarımızı ve elbette ki öğretmenlerimizi de etkilemektedir.
OHAL kapsamında çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle, 2011'de kaldırılan sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına tekrar geçilmiştir. Ekim 2016'da 18.500 sözleşmeli öğretmen ataması yapılmıştır. Şubat 2017'de ise 30 bin öğretmenin ilave ataması gündemdedir. Eğer öğretmenlerimize değer veriyorsak tüm öğretmenlerimizin atamasının yapılması gerektiğini biliyoruz, bu bilinçle de hareket etmeliyiz.
Burada belirtmeliyim ki sözleşmeli öğretmenler mülakat sistemiyle alınmaktadır. Bu, KPSS'den yüksek puan alan öğretmenlerimizi de mağdur etmektedir. Ancak alımları en çok etkileyecek unsur ise tabi ki mülakatlardır. Alımlarda liyakat esas alınmalı. Defalarca bu kürsüden liyakatten bahsettik. Bugün yaşadığımız günlerin en önemli problemi liyakat sahibi olmayan insanların makamlarda oturmasıdır. Mülakatta kayırmacılık olmamalıdır. Mülakat aşamasının, adaletli ve hakkaniyetli bir sistemde yapılması milletimizin devletine olan güvenini tekrar tazeleyecektir.
Bu konuda 3 Kasım 2016 tarihinde bir kanun teklifi verdik, elektronik görüntüleme vasıtaları kullanılarak kayıt altına alınmasını ve bu kayıtların sınavın gerçekleştirilmesinden sorumlu birimlerce on yıl süresince saklamasını talep ettik. Neden istedik bunu? Mülakat sonrasındaki mağdurlardan dinliyoruz, adli yollara başvurduklarında kayıt olmadığı için mülakatta aldıkları sonuçlara itiraz bile edemiyorlar, davaları reddoluyor. Böylece, en ağır vebal olan kul hakkına girmemiş oluruz ve böylece, sözleşmeli öğretmenlik sistemi güvencesiz bir sistem olmaktan da çıkarılmış olur.
Öğretmenlerimizin sıkıntılarını gidermek için eğitim sisteminin normale dönmesi şart. Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli bu salı günü yaptığı grup toplantısında bir yol haritası çizmiştir bu konuda. Tekrar etmek istiyorum, çözümler ortada: "Sözleşmeli ve geçici öğretmenlerin daimî kadrolara geçirilmesi gerekmektedir.
Teftiş sistemi tek çatı altında toplanmalıdır.
Rotasyondan kaynaklı sorunlar bitirilmelidir.
Özür grubu tayinleriyle ilgili sorunlar çözülmelidir.
Ek ders ücretleri ile eğitim ve öğretim tazminatları yükseltilmelidir.
Eğitime hazırlık ödeneği artırılmalıdır.
Öğretmenlerin 3600 ek göstergeye kavuşmaları gerekmektedir.
Terfi sistemi liyakat ve başarı kriterlerine göre yapılmalıdır.
Millî Eğitimde yargı kararına kesinlikle uyulmalıdır. Sayın Bakan burada değil. Ancak 1.709 şube müdürünün göreve iadesi konusunda Danıştay kararını uygulayacağına dair söz vermiştir kendisi ancak bu konuda karar hâlâ uygulanmamaktadır. Bu konuyu da tekrar hatırlatmak istiyorum.
Emekli öğretmenlerin beklentilerine ve taleplerine kulak verilmelidir.
Öğretmenlik mesleğinin itibar ve saygınlığı artırılmalıdır.
Öğretmenlerimizin ekonomik durumları layık oldukları standartlara mutlaka getirilmelidir."
Üzerinde durmamız gereken önemli konulardan bir tanesi, 15 Temmuz FETÖ darbe kalkışması sonrası Millî Eğitimde alınan tedbirler. Evet, tasfiye edilen öğretmenlerimiz var, göreve geri dönenlerde de var ancak bu çok küçük sayılarda.
FETÖ'nün emel ve eylemlerine ortak olduysa öğretmenler, somut deliller varsa, örgüt üyeliği tespit edilmişse gereği koşulsuz yapılmalıdır, cezası mutlaka verilmelidir.
Değerli milletvekilleri, ancak siz de biliyorsunuz ki asılsız ihbar ve şikâyetlerden mağdur edilenler ve aynı şekilde, yasal bir sendikaya üye oldukları için veya malum bankada hesapları olduğu için şu an açığa alınan öğretmenlerimiz var, ihraç edilen öğretmenlerimiz var. Bunlarla ilgili incelemenin, tetkikin derhâl yapılması gerekiyor. Bu öğretmenlerimizin eğer gerçekten bağlantıları yoksa bunun tespitinin yapılması gerekiyor ve göreve iadelerinin yapılması gerekiyor. Bizler, Milliyetçi Hareket Partisi olarak liderimiz Sayın Devlet Bahçeli'nin de söylediği gibi, böylesi bir haksızlık karşısında asla dilsiz şeytan olmayacağız yani haksızlık karşısında susmayacağız. Elimizi vicdanımıza koyalım yeter, samimi olalım yeter, siyaset üstü olan bu meselede siyaset yapmayalım yeter. Ve öğretmenlerimiz müsterih olsun, Milliyetçi Hareket Partisi her zaman ve her şart altında öğretmenlerimizin haklarının takipçisi olacaktır.
Değerli milletvekilleri, 3,5 yaşındaki minik Irmak'ın hazin sonunu tartışıp lanetlediğimiz günün üzerinden sadece bir ay geçmiştir. Değerli milletvekilleri, her çocuk istismarında olduğu gibi bu olayda da hepimiz dehşete kapılmıştık ve lanetlemiştik. Ancak, sıklıkla lanetlediğimiz, toplumumuzun en derin yaralarının başında sayılabilecek çocuk istismarı konusunda ne yazık ki bir arpa boyu yol almadığımız aşikâr. "Cinsel istismarda çocuğun rızasının olması" cümlesi büyük bir gaflet. Bu cümleyi asla ve asla tekrar etmememiz gerekiyor. "11 yaşında, 12 yaşında, 13 yaşında, 14 yaşında, 15 yaşında henüz ağzı süt kokan kız evladımızın rızası vardır, bu sebeple cinsel istismar değildir." diyemeyiz arkadaşlar. Bunu derken yüreğiniz ve vicdanınız sızlamayacak mı? Bu gerekçe hepimizin vicdanını sızlatır. Allah'tan ki bu vahim hatadan dönülmüştür, geçen hafta gelen önerge de geri çekilmiştir. Umarım, cinsel istismar ve çocuğa şiddet konusunda acilen çalışma yapılması gerektiğinin siz de farkındasınızdır. On dört yıllık iktidarınızda bu konuda çok çalışma yaptığınızı söylüyorsunuz kürsüden. Yetmemiş, yetmeyecek; daha çok çalışmalıyız.
Değerli milletvekilleri, bu kötü olaylarla hafıza tazelemek istemiyorum ama hatırlarsak daha çok çalışma yapmamız gerektiğini ve yaptığımız çalışmaların yeterli olmadığını da göreceğiz. Birazdan bahsedeceğim olayların tamamı yargıya intikal etmiştir.
Tarih 11/7/2013... Mardin Midyat ilçesinde kaldığı öğrenci yurdunda 14 yaşındaki erkek öğrenci cinsel istismara uğramıştır.
Tarih 19/4/2013... Zonguldak Kozlu'da iki yıl süreyle bir erkek çocuğuna, yaşları 15 ila 60 arasında değişen 15 kişi tecavüz etmiştir.
Tarih 28/11/2012... 14 yaşındaki 2 kızı kaçırıp tecavüz eden 5 kişi kızları yoldan geçen 2 kişiye satmıştır. Bir süre sonra "Kızlarınızı parkta bulduk." diye iade etmişlerdir ailelerine.
Tarih 28/9/2012... Kendisini kaçıran E.E.'nin tecavüzü sonucu töresel evlilik yapmak zorunda bırakılan 15 yaşındaki Kübra gördüğü şiddetin ardından evinin pencere demirinde asılı olarak bulunmuştur.
Kanınız dondu değil mi? Bunlar gibi binlerce örnek var. Demek ki yapılanlar yeterli değil, yapılması gereken çok şey var.
Son olarak söylemek istediğim ve benim yüreğimin en derin yarası olan "çocuk" ve "istismar" kelimeleri nasıl yan yana gelir? Bu iki kelimenin arasına "cinsel" nasıl gelir? Adı üstünde "çocuk." Çocuğa istismar olur mu? Çocuğa cinsel istismar olur mu? Lanetliyoruz.
Bu sorun çözülmeli.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ARZU ERDEM (Devamla) - İşte, çözümün parçası Türkiye Büyük Millet Meclisi. İşte, çözümün parçası değerli milletvekilleri.
Buradan tüm evlatlarımızı ve onların yolunu aydınlatan öğretmenlerimizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)