GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:25
Tarih:23.11.2016

HAYDAR ALİ YILDIZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisinin cezaevlerinde süregelen hak ihlalleri iddiasıyla ilgili Meclis araştırması açılmasına dair önerilerinin aleyhinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Yarın öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü. Bütün öğretmenlerimizin ömürlerinin hayırlı olmasını diliyor, Öğretmenler Günü'nü kutluyorum ve ebediyete intikal eden bütün öğretmenlerimizi de rahmetle anıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizler büyük bir medeniyetin mensuplarıyız. İnancımıza göre, insan eşrefimahluktur, insan şereflidir. AK PARTİ olarak bizler, kurulduğumuz ilk günden itibaren, AK PARTİ felsefesi olan "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." anlayışıyla -bugünlere kadar bu anlayışı siyasetimizin merkezi olarak kabul ettik- önce insanı, insan onurunu her şeyin üstünde tuttuk, her şeyin esası kabul ettik. Bizim için esas olan, siyasetimizin temeli olan, insandır, insan onurudur. Siyasetçiye düşen, milletvekiline düşen, temsil ettiği insanların onurunu korumak, şerefini korumak ve izzetini korumaktır. Türkiye Cumhuriyeti devleti, hukukun üstünlüğünü esas kabul eden anayasal bir hukuk devletidir. Anayasa'ya göre, "Temel Haklar ve Ödevler" bölümünde "Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir."

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ "İşkenceye ve kötü muameleye sıfır tolerans." anlayışıyla bugüne kadar bu anlamda tavizsiz uygulamasını devam ettirmiştir. İşkence ve kötü muamele suçlarında zaman aşımını AK PARTİ kaldırmıştır. Anayasa'nın 17'nci maddesi işkence yasağını düzenler. Buna göre "Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tâbi tutulamaz." Aynı şekilde, olağanüstü hâllerde de bu kısıtlamaların, hak ve özgürlük kısıtlamalarının ne şekilde olacağı Anayasa'mızın 15'inci maddesinde açık ve net bir şekilde belirlenmiştir. Yine aynı şekilde, Anayasa'nın 40'ıncı maddesinde temel hak ve hürriyetlerin korunması bu anlamda anayasal güvence altına alınmıştır, "Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlâl edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir." amir hükmü vardır. Yine, AK PARTİ döneminde "İşkenceye sıfır tolerans." anlayışı doğrultusunda ceza ve tevkifevlerimiz, ceza infaz kurumlarımız beş ana başlıkta denetlenmektedir:

1)

İdari denetim,

2)

Adli denetim,

3)

Sivil toplum denetimi,

4)

Parlamento denetimi,

5)

Uluslararası denetim.

Yani, Türkiye'deki ceza ve tutukevlerimiz Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT), Birleşmiş Milletler İşkenceyi Önleme Komitesi (SPT), Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, Kamu Denetçiliği, 4681 sayılı Kanun'la kurulmuş bağımsız izleme kurulları, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, il ve ilçe insan hakları kurulları, il ve ilçe cumhuriyet savcıları... Bu şekilde Adalet Bakanlığında kurulan birimler vasıtasıyla birçok denetim mekanizmasını içinde barındıran ceza ve tutukevlerimizde işkence yapıldığı iddiası boş ve mesnetsiz iddialardan ibarettir. Sınırlamalar, kısıtlamalar, Anayasa'da belirtildiği şekliyle, ancak kanunla düzenlenebilir, kanunla yapılabilir. Bu anlamda, cezaevlerimizde bir keyfîlikten bahsetmek mümkün değil; yasalara uygun, denetime açık bir uygulamadan bahsedebiliriz.

Dolayısıyla yargının vermiş olduğu tutuklamalar, kanunlara göre gözaltılar, yakalamalar bağımsız yargının kararlarıyla gündemdedir. Dolayısıyla burada iddia edildiği gibi, ağır insan hakkı ihlalinden bahsetmek, insan onuruna aykırı muamelelerden, uygulamalardan söz etmek kesinlikle söz konusu olmamalı. Bu iddialar soyut, subjektif iddialardır, gerçeği yansıtmamakta ve hukuki bir dayanağı da bulunmamaktadır.

Burada diyoruz ki bu önerge sahiplerine: Varsa somut, "Şu tutuklu cezaevinde işkenceye ve kötü muameleye tabi tutuldu..." Adalet Bakanlığında kurulan bir ihbar hattı var. Burada ilgili bir birimin, bu ihbarlar doğrultusunda, kime işkence ve kötü muamele yapıldıysa bunun takibiyle sorumlu, görevlendirilmiş bir birimin olduğunu da sizlerle paylaşmak isterim.

Cezaevlerinde darp, hakaret, tehdit, kötü muamele; bu anlamda avukatların görüşmesinin engellenmesiyle ilgili, iletişim imkânlarının kısıtlandığıyla ilgili iddialar da kesinlikle gerçek dışıdır. Olağanüstü hâl döneminde 23/7/2016 tarihli 29779 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan kanun hükmünde kararnameye göre, bu kişilerin kimler tarafından ziyaret edileceği, telefonda görüşmeleri, aynı şekilde kanun hükmünde kararnameyle düzenlenmiş.

Milletvekillerinin tutuklanmasıyla ilgili, eş başkanlarının tutuklanmasıyla ilgili iddialara gelince: Değerli milletvekilleri, bu milletvekillerinin, bir defaya mahsus olmak üzere, yargıda dosyası bulunan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasıyla ilgili kararı bu Parlamento verdi. Dolayısıyla, bu dosyalarla ilgili adı geçen şahısların herhangi bir milletvekili dokunulmazlıkları yoktur, yargılandıkları dosyalar itibarıyla dokunulmazlıkları burada Parlamento tarafından kaldırılmıştır. Şu anda, kanun önünde eşitlik ilkesi doğrultusunda, suç ve ceza ilkesi çerçevesinde yargılamaları, tutuklamaları ve gözaltı işlemleri aynı şekilde devam etmektedir.

Tabii, cezaevine düşmeden önce bu suçları işleyenlerin halkı sokağa dökmeden önce iyice düşünmeleri gerekirdi. Barikatları, çukurları, hendekleri siyasi söylemleriyle destekleyenlerin elbette ki bunun bir sonucu olduğunu da hesaba katmaları gerekirdi. Eden bulur. Yani, bu milletvekilleri hakkında, öncesinde, sonrasında dosya kapsamında yargı kararını verecek. Suçlu olup olmadıklarına dair biz bir hüküm kurmayacağız ama iddia edildiği gibi, telefon görüşmeleri veya aileleriyle görüşmeleriyle ilgili engellemenin olduğu iddiası da kesinlikle doğru değildir. 421 kez olmak üzere, üç yüz seksen dört saat elli dakika avukat görüşü yaptıklarına dair bilgiyi sizlerle paylaşıyorum. Aynı şekilde, Selahattin Demirtaş 3 kişilik odada tek başına barındırılıyor, 71 kez avukatlarıyla görüştürülmüş; yüz yedi saat kırk beş dakika eşiyle ve kardeşiyle görüştüğünü, kapalı görüşme yaptığını da sizlerle paylaşmak isterim.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Bu bir lütuf mu?

HAYDAR ALİ YILDIZ (Devamla) - Aynı şekilde, Figen Yüksekdağ'ın da tutuklandığı andan itibaren, kuruma kabulü yapıldıktan sonra avukatlarıyla 54 kez, otuz beş saat elli dakika görüş yaptığını ve eşiyle görüştüğünü de sizlerle paylaşmak isterim.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Lütuf mu bu?

HAYDAR ALİ YILDIZ (Devamla) - Aynı şekilde, telefon görüşmelerinin de kanun hükmünde kararnamenin belirlediği süre içerisinde yapıldığını da sizlerle paylaşmak isterim.

Dolayısıyla, iddialarınız gerçek dışı. Hukuki dayanağı yoktur. Kısıtlamalar, görüşmeler tamamen yasal meri mevzuata göre yapılmaktadır.

Olağanüstü hâl dönemi yaşıyoruz 15 Temmuzdan itibaren. Ama Türkiye'deki olağanüstü hâl uygulamalarına itiraz edenlerin önce Belçika'ya, Fransa'ya bakmalarını tavsiye ederim. Türkiye'de olağanüstü hâl olmasına rağmen herhangi bir olağandışılık söz konusu değil; herkes işine gidiyor, işine gücüne bakabiliyor, Parlamento çalışıyor, devletin bütün kurumları ayakta ve milletine hizmet ediyor. Avrupa'da Belçika'da ve Fransa'da ise sokak başlarında panzerleri, tankları, askerî araçları görebilirsiniz. Türkiye'de bu uygulamalara itiraz edenlerin, her fırsatta uluslararası platformlarda, Avrupa'ya, uluslararası sisteme Türkiye'yi şikâyet edenlerin neden acaba Avrupa'nın bu antidemokratik uygulamalarına bir itirazları olmaz?

FELEKNAS UCA (Diyarbakır) - Kaç kişi tutuklandı? Kaç tane adam aldılar?

HAYDAR ALİ YILDIZ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, Sayın Başkan; hep birlikte birlik olursak bu zor zamanları birlikte aşabiliriz. Devletlerin zor zamanları olur, müreffeh zamanları olur. Zor zamanlardan geçiyoruz. Her fırsatta Türkiye'yi kötülemek yerine, bir kırılma noktası olan 15 Temmuzdan itibaren, hep birlikte, Türkiye'nin geleceğine, Türkiye'nin büyük Türkiye olacağına, yeni Türkiye olacağına dair inancımızı her fırsatta korumalıyız. Büyük ve yeni Türkiye'yi, daha demokratik, daha özgür bir Türkiye'yi inanıyorum ki bu Parlamento çıkardığı kanunlarla inşa edecek. Bizler, medeniyetimizin bize yüklediği sorumlulukla, büyük medeniyetimizi, onun değerlerini ve demokratik değerleri dünya standartlarının üstünde, geleceğe taşımakla sorumluyuz.

Bu anlayışla, hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. Sağ olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)