| Konu: | MHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 24 |
| Tarih: | 22.11.2016 |
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; MHP Grubunun araştırma önergesi hakkında, aleyhine olmak üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Çok değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; dört beş gündür bir "cinsel istismar" adı altında siyasi istismar ve linç kampanyasıyla, maalesef, karşı karşıyayız.
Bu Meclis, dört partinin ortak önergesiyle Aile Bütünlüğünü Araştırma Komisyonunu kurdu, uzun ismi. Bu Komisyonda biz arkadaşlarımızla dört ay çalıştık ve şu raporu tanzim ettik. Bu raporda, Türkiye'nin yaklaşık 15 değişik ilinde ve bölgesinde, yurt dışında 4 ülkede milletvekili arkadaşlarımız ve Komisyon uzmanlarıyla yapmış olduğumuz çalışmaların sonunda bir kanaate vardık. Tabii, bu çalışmaları yaparken Türkiye'nin her yerinden bu konuyla ilgili, konunun lehinde ve aleyhinde olan insanları, uzmanları, mağdurları, şikâyetçileri, herkesi dinledik. Dinlediğimiz insanların içinde erken evlilik yapıp çocukları olan ve evlilik yaşına geldikten sonra da resmî nikahlarını yapmakla birlikte eşleri sekiz yıl ile on beş yıl arasında ceza alıp cezaevine giren insanlar vardı. Bu kişileri Komisyonda dinlediğimizde, Komisyondaki -yaklaşık- hemen hemen tüm milletvekili arkadaşlarımız ittifakla şunu söylediler: "Evet, burada bir haksızlık var, burada bir adaletsizlik var, burada bir sorun var. Bu sorunu çözmeliyiz, bu soruna bir çözüm getirmeliyiz. Bu soruna gözümüzü kapayarak, kafamızı oradan başka yöne çevirerek bu sorunu görmezden gelemeyiz."
Biz Komisyon olarak şunu net bir şekilde vurguladık ve raporumuzun 377 ve 378'inci sayfalarındaki 18'inci maddesine de açık ve net bir şekilde bunu yazdık: "Medeni Kanun'daki ve Ceza Kanunu'ndaki evlilikle ilgili yaşlar devam etmekle birlikte bu yaşlar devam etmeli ancak diğer tüm mevzuata göre, ceza kanunlarına göre yasak olan bir fiili işlemiş ve bu fiilin sonucunda evliliği mutlu bir şekilde yürüyen, çocuğu olan insanlar olmuşsa onların eşleri ve anneleriyle, babalarıyla ilgili bir çözüm önerisi getirelim."
Bu çözüm önerisine varmamızın önemli sebeplerinden 2 tanesini vurgulamak istiyorum. Birisi, Anayasa Mahkemesinin kararı. Anayasa Mahkemesi, Ceza Kanunu'nun 103'üncü maddesinin (1)'inci ve (2)'nci fıkrasını iptal ederken "Burada onarıcı adalet kuralını dikkate alın, eğer bir evlilik oluşmuşsa bu evliliği yok saymayın, bu evliliğe uygun bir düzenleme yapın." dedi. Bunun için de bize bir yıllık süre verdi. Anayasa Mahkemesinin kararlarıyla ilgili her defasında buraya gelip "Hukuk devletinde kuvvetler ayrılığına uymak gerekir, Anayasa Mahkemesinin kararını dikkate almak gerekir." diyenlerin, ısrarla "Anayasa Mahkemesinin bu kararını görmemeliyiz." demesini de ayrı bir çelişki olarak görüyoruz. Anayasa Mahkemesinin kararını bir yerde görüp bir başka yerde görmemek doğru ve adil bir duruş değildir.
Bir diğer konu: Cinsel istismarla ilgili suçlara bakan Yargıtay 14. Ceza Dairesinin Başkanını davet ettik. Sayın Başkan, Komisyon üyelerimize konuyla ilgili çok uzunca bilgi verdi ve somut örnekler verdi, dedi ki: "Yakın zamanda bir karar verdik. Yaklaşık 14 yıl 11 aylık bir hanım kız yakın bir komşusunun gencini seviyor. O gece arıyor, diyor ki: 'Bugün bize beni istemeye birileri geldi. Bunlar zengin bir aile, babamın verme ihtimali çok yüksek. Ya bugün beni kaçırırsın ya da ben intihar ederim.' Bunun üzerine delikanlı kızı kaçırıyor ve on beş gün sonra da kız 15 yaşını tamamlıyor. Evlilik yapıyorlar, çocukları oluyor ama aradan geçen yaklaşık yedi sekiz yıldan sonra on bir yıl civarında ceza veriliyor, on bir yıl..."
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - İşte, sorun da orada, o 14 yaşındaki çocukla evlenmeyi kimse düşünememeli!
ALİ ÖZKAYA (Devamla) - "...Vicdanım sızlayarak, kalbim ağrıyarak bu cezayı verdim. Ey Meclis, lütfen bizi duyun ve buna çözüm bulun." Bunu bütün arkadaşlarımız orada gördü.
Değerli arkadaşlar, değerli Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlar; bakın, şimdi size 743 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun kabul tarihindeki evlilik yaşları ve sonraki gelişmeyle ilgili birkaç bilgi vereyim: Medeni Kanun'u ilk kabul ettiğimizde "Erkek 18, kadın 17 yaşında evlenir. Pek mühim hâllerde erkek ve kadın 15 yaşında evlenir." kuralı vardı, 1926'da çıktı. 1938'de rahmetli Atatürk'ün talimatıyla Medeni Kanun'un 88'inci maddesi değiştiriliyor, deniliyor ki: "Erkek 17, kadın 15 yaşını ikmal etmedikçe evlenemez. Pek mühim hâllerde erkek 15, kadın 14 yaşında evlendirilir."; 1938 değişikliği, 1926'dan sonraki süreçte. Şimdi, bunu yapan siz, geçmişteki partiniz.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Hocam, ne anlatıyorsun ya? Sen neyi meşrulaştırmaya çalışıyorsun? Bunları geç. Ne anlatıyorsun ya?
ALİ ÖZKAYA (Devamla) - 2002 yılında 4721 sayılı Medeni Kanun geldikten sonra evlenme yaşları artıyor. 18, 17 ve pek mühim hâllerde de 16 yaş.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Evlenme yaşları... 78 milyon nüfusa gelmiş bir ülkedesin.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) - Sorunların çok önemli bir kısmı 2005 yılındaki Ceza Kanunu'nun kabulü ve Medeni Kanun ile Ceza Kanunu arasındaki farklılıklar, buradan başlıyor.
Şimdi, arkadaşlar, sizin 1925 yılında kabul edilen Ceza Kanunu'nda 434, 424 bu maddeler var, bu maddelerde tecavüzcü, evlenmeye karar veren o, tecavüzle evlenmeyi yasaklayan AK PARTİ. Kendinize gelin, aradaki fark bu. Siz tecavüzcüyle evlenmeyi getirensiniz, biz onu değiştiren, yasaklayanız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Efendim, ısrarla "Tecavüzcüsüyle evlendiriliyor..." Bu büyük bir siyasi iftiradır, bu büyük bir bühtandır. Hiçbir şekilde böyle bir şey söz konusu değildir. Bir tarih koyuyorsunuz. Ceza avukatlığı yapan hukukçu arkadaşlarımız çok net bilir, eğer bir suç varsa, bu suç tutanaklara geçiyor, soruşturma dosyasına, mahkeme kararına geçiyor. Mahkeme kararında ceza mahkemeleri yüzde 99 ilk ifadeleri esas alır, sıcağı sıcağına verilmiş ifadeleri esas alır. Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 148'inci maddesine göre de avukatla alınan ifade mahkeme gibidir, bunun aksini ispat da edemezsiniz.
Şimdi, alınmış ifadeler belirli, gönüllü olan bir durum mu var, yoksa zor mu var, bu belirli. "Efendim, 15 yaşından öncekinde mefruz cebir vardır." Doğru, mefruz cebir vardır ama onunla diğerini, zorla olan ile gönüllü olanı aynı şekilde, kanun aynı maddede düzenlediği için -Türk Ceza Kanunu'nun 103'üncü maddesi- esasen bütün sorunun özü buradan kaynaklanıyor. Tecavüz ile normal, gönüllü evlenen, rızayla birlikte olan aynı madde içinde düzenlendiğinden dolayı hepsine "cinsel istismar" deniyor. Bu, bizim toplumumuza, örf ve âdetlerimize aykırı bir durum.
Bakın, burada, bütün Avrupa'da çocuğun cinsel istismarıyla ilgili çalışma var. Ülkelerde evlilik yaşları farklı. Bizim Ceza Kanunu'muzun 104'üncü maddesindeki rıza, reşit olmayana rıza bazı Avrupa ülkelerinde 13 yaş, bizim 15 yaş olarak kabul ettiğimiz miktar bazı Avrupa ülkelerinde 13 yaş.
Şimdi, İsveç'e gittik Komisyon olarak, İsveç'teki parlamenterlere sordum: "Evlilik yaşınız kaç?", "17 idi ama yeni 18'e çıkarttık. 15 yaşından önce olursa tecavüz sayılır." Bizde de aynısı sayılır. "15 yaş ile 18 yaş arasında cinsel özgürlükleri var, her türlü fiilî durumda bulunabilirler; beraber yaşayabilirler, çocukları olabilir." Tamam, bunların hepsi... Beraber yaşayacaklar, evli gibi de olacaklar, çocukları olacak ama nikâh yapamayacaklar. Bunu kabul edebilir miyiz, bu bize uyar mı? Evet, bunu bizzat o Komisyonla giden arkadaşlarımızla yaşadık.
Şimdi, bir durumu görüp, buradaki mağduriyeti esas alıp, tecavüz ve zorlamayla ilgili iradeye kesin, ayrı ve net bir süre koyup bunu ayırmak... Bunların hepsini aynı yere koymak çok büyük haksızlık ve ülkeye, bize zorluk...
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Tecavüz dediğin şey zaten cinsel istismar işte. Türk Ceza Kanunu'nda "tecavüz" yazmıyor ki "cinsel istismar" diyor.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) - Bakın, o gün siz de vardınız, Sayın Şenal Sarıhan Hanımefendi vardı, Cemal Okan Bey vardı, hep beraber burada konuştuk. Ne dediniz hepiniz bana? "Ali Bey, söylediklerinizde haklısınız. Burada bir toplumsal sorun var, bu sorunu görmezden gelemeyiz:" diye hepiniz dediniz burada. "Bu sorunu çözelim ama yöntemi bu değil." dediniz. Ben de size dedim ki: "Gelin, yöntemini getirin, beraberce çözelim." Sorun var, sorunu görmezden gelemeyiz. Sorunu beraber çözelim, yöntemini getirin. Bakın, bugün AK PARTİ ilave bir şey daha yaptı, bunu komisyona getirdi. Eğer kanunun yazımında, tekniğinde bir sorun varsa bunu beraberce çözelim. Arkadaşlar -Adalet Komisyonundaki değerli hukukçu arkadaşlarımız veya bütün milletvekili arkadaşlarımız- her gördüğünüzü getirin, bunları bize söyleyin ve bunu çözeriz, bunda rahat olun. Ama, yok saymayın, haksız isnatta bulunmayın, haksız iftirada bulunmayın.
Buradaki milletvekili arkadaşlarımız -6 arkadaşımız- grubumuzun tamamının görüşüyle imza attılar ve onları afişe eden milletvekili arkadaşlarımız geçmişte burada söylüyordunuz: "Beni işte şu kişi afişe etti; telefonumu verdi, fotoğrafımı dağıttı." Aynısını siz yapıyorsunuz, bundan vazgeçin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ ÖZKAYA (Devamla) - Bunun size bir faydası yok, millete de bir faydası yok. Bu sorunu hep beraberce çözeriz diyorum.
Genel Kurula saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum.