| Konu: | (2/932) esas numaralı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/68) münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 20 |
| Tarih: | 15.11.2016 |
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mart 2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunduğumuz güvencesiz çalışma koşullarında istihdam edilen 50/d'li araştırma görevlilerinin 33/a kadrosuna geçirilmesini öngören kanun teklifimizle ilgili söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Biz bu kanun teklifini verdiğimiz zaman Türkiye, hani henüz tarihinin özgür, huzurlu ve rahat günlerini yaşamaya başlamamıştı. O yüzden, bugün Türkiye'nin özgür ve huzurlu ortamına bir kez de birlikte bakalım istiyorum:
Türkiye hiç bu kadar özgür olmadığından, henüz üniversitelerde kayyum dönemi başlamamış, Boğaziçi Üniversitesine, seçime girmeye dahi tenezzül etmeyen bir öğretim görevlisi rektör olarak atanmamıştı.
Türkiye hiç bu kadar rahat ve huzurlu olmamış, üniversitelerde 5 binden fazla akademik personel hakkında işlem başlatılmamıştı. 4 binden fazla akademisyen ihraç edilmemiş, sarayın diktası henüz 13 bin ÖYP'linin kazanılmış haklarına göz dikmemişti.
Evet, haklısınız, Türkiye'de gazeteciler, yazarlar ve akademisyenler hiç bu kadar özgürce hapsedilmemişti; on binlerce insan bu kadar rahatlıkla işsiz bırakılmamıştı; yüzlerce sendikaya, derneğe, bu kadar özgürce el koyulmamıştı; mesela, kadınlar sokak ortasında bu kadar özgürce tekmelenmemişti; çocuk istismarcıları bu kadar rahatça sahiplenilmemişti.
O kadar özgürüz ki değerli milletvekilleri, Türkiye, İnternet özgürlüğü olmayan ülkeler arasında ilk 20'de yerini aldı. En acısı ise Türkiye'de katiller hiç bu kadar pervasızca konuşamamıştı. Bakın, Türkiye'nin en kanlı terör eylemi olan 10 Ekim katliamını gerçekleştiren sanık ne demiş: "Koca Cumhurbaşkanı bile kandırılıyorken ben nasıl kandırılmayayım?" Hepsinden öte, milletin aklıyla hiç bu kadar özgürce alay edilmemişti.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidar, darbe fırsatçılığıyla bütün muhalif kesimleri susturmak için karanlık bir oyun sergiliyor. Türkiye hiç bu kadar özgür olmadığı için, Meclis çatısı altında temsil edilen bir partinin milletvekilleri, hukuki süreçler dahi tamamlanmadan, cezaevine konuldu.
Değerli milletvekilleri, Türkiye hiç bu kadar özgür olmadığı için, daha düne kadar "Bu memlekette Zekeriya Öz'ün heykeli dikilecek." diye FETÖ'nün sözcülüğünü yapanlar ekranlarda boy göstermeye devam ediyor ama suç örgütüne karşı yıllardır mücadele eden Cumhuriyet gazetesinin yazar ve yöneticileri on bir gündür cezaevinde.
Hiç bu kadar huzurlu olmadığımız için çocuk istismarına karşı yıllardır mücadele eden Gündem Çocuk Derneğinin kapısına kilit vuruluyor ama adı çocuk istismarına karışmış Ensar, FETÖ'nün yurtlarıyla ödüllendiriliyor.
Gerçekten bu topraklarda riyakârlık, hiç bu kadar özgürce yaşanmamıştı arkadaşlar. Kendi hırsları, iktidarları mevzu olduğunda millî iradenin, demokrasinin, sandığın arkasına saklananlar, belediyelerden sonra şimdi de üniversitelere el uzattılar. Boğaziçi Üniversitesine, oyların yüzde 86'sını alarak seçimden 1'inci çıkan Gülay Barbarosoğlu'nun yerine iktidar partisinden bir milletvekilinin kardeşini atayanlar, bizlere bir kez daha sandığa duydukları saygının nasıl tek taraflı ve riyakâr olduğunu gösterdiler.
Değerli milletvekilleri, kanun hükmünde kararname furyası içinde yüz binlerce insanın hayatlarının karartıldığı bir süreçten geçiyoruz. Türkiye'nin en özgür, huzurlu, rahat günlerinden geçtiğini iddia ederek milletin aklıyla dalga geçenlere hatırlatmak istiyorum: Bugün cumhuriyet tarihimizin en karanlık günlerini yaşıyoruz. Bunun tek sorumlusu, devletin tüm kurumlarını FETÖ'ye peşkeş çeken, "Ne istediler de vermedik?" diye kirli ittifaklarını itiraf eden, Türkiye'yi bilinçli ve planlı bir şekilde darbe ortamına sürükleyen on dört yıllık AKP iktidarıdır. Şuursuzca yaptığınız açıklamalarda "Saftık, kandırıldık." diye kendinizi aklamaya çalışıyorsunuz. İstediğiniz kadar mağduru oynayın, istediğiniz kadar "Kandırıldık." diye ortalığa dökülün, FETÖ'yü büyüten, yıllarca besleyen, koruyan sizsiniz. İşte, bütün korkunuz bundan çünkü biliyorsunuz ki aklanamayacaksınız.
Bakın, ünlü şair Sezai Karakoç ne demiş:
"Siz sanıyorsunuz ki biz sussak mesele kalmayacak.
Hâlbuki biz sussak tarih susmayacak.
Tarih sussa hakikat susmayacak.
Siz sanıyorsunuz ki bizden kurtulsanız mesele kalmayacak.
Hâlbuki bizden kurtulsanız vicdan azabından kurtulamayacaksınız.
Vicdan azabından kurtulsanız tarihin azabından kurtulamayacaksınız.
Tarihin azabından kurtulsanız Allah'ın azabından kurtulamayacaksınız."
Teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)