| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 20 |
| Tarih: | 15.11.2016 |
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi önerisi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Efendim, söz konusu bu araştırma önergesi aylardır Meclisimizin gündeminde olan bir önerge. Mütemadiyen, hep beraber bu kardeşlerimizin sıkıntılarını dile getirdik. Bunu defalarca, defaatle Meclis kürsüsünden sesimizin çıktığı kadar ifade etmeye çalıştık.
Şimdi, önce kavramsal bir yanlış anlaşılmayı düzeltmekte yarar görüyorum. Bir kere, gazilik ya da şehitlik unvanının biz beşerler tarafından verilecek bir unvan olmadığını öncelikle vurgulamak isterim. Yani, kimin gazi, kimin şehit olacağı konusunda hüküm açıktır ve bellidir. Allah'a şükür, bu, Rabb'im tarafından verilmiş bir unvandır. Dolayısıyla, bizim burada vereceğimiz şey farklı. Yani, bizim, Yüce Yaradan'ın verdiği, bahşettiği bu hakkı kimlere... Yüreğini avucuna alıp "Söz konusu vatan ise gerisi teferruattır." ilkesinden hareketle, cennet bahçesine girer gibi öne atılanların elde ettiği unvanlardır bunlar. Dolayısıyla, insani değildir, bu, rahmani verilen kutsi bir karşılıktır ama tabii, burada bir sınırlama getirmemek gerekir. Saygıdeğer milletvekilleri, çok özel bir süreçten geçiyoruz, çok hummalı bir dönemden geçiyoruz. Gerçekten Türkiye Cumhuriyeti devleti kurumlarıyla, bütün coğrafyasıyla, değerleriyle büyük bir terör sarmalı içerisine çekilmeye çalışılmaktadır. İçeride ve dışarıda bu çok net bir şekilde görülmekte. Malumunuz, içeride bir taraftan kırk yıllık başımızın belası PKK terörü, efendim, yetmezmiş gibi IŞİD'in, DHKP-C'nin, en son FETÖ'nün ona ilave edilmesiyle çok boyutlu bir hâl kazanması ve bir de buna sınır ötesinde ülkemizin topyekûn riske edildiği bir saldırı sarmalını dile getirmek zorundayız.
Şimdi, böyle bir iç ve dış düşman sarmalı içerisinde bulunan bu milletimizin gerçekten -Allah'a şükür- yaşadığı son günlerdeki acı tecrübeler bize birtakım şeyleri hatırlatıyor. Bakın, benim isim isim anmam yerinde olacaktır çünkü söyleyeceğim her isim sizin hafızanızda ve maşerî vicdanınızda birtakım karşılık bulacaktır mutlaka. Efendim, Ömer Halisdemir dersem hepinizin gerçekten maşerî vicdanında bir çağrışım yapacaktır mutlaka. Efendim, ben Muhammet Fatih dersem yine bir karşılık bulacaktır. Efendim, ben Mustafa Telli dersem yine karşılık bulacaktır. Bu saydığımız, gerçekten, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde tarihe not düşecek çok özel örneklerdir yani gözünü kırpmadan, en ufak bir endişeye kapılmadan "Önce ülkem ve milletim." deyip "Önce bu vatanın bekası." deyip öne atılan şehit kardeşlerimizin isimlerinden birkaç tanesini hatırlatmaya çalıştım.
Tabii ki şehadet herkese nasip olmuyor. O zirve makam, o yüce makam herkese nasip olmuyor; bazı kardeşlerimize de gazilik nasip oluyor. Ben GATA'yı ziyaretimde, dizlerinden aşağısı kopan bir binbaşı hemşehrimi ziyaretimde, inanın, boğazımı düğümleten bir ifadesini sizinle paylaşmak istiyorum. Ben ona, geçmiş olsun komutanım, bir isteğin bir emrin var mı yapabileceğimiz, dediğimde "Hayır, sadece buruk bir yüreğimiz var Sevgili Vekilim." dedi. Nedir dedim; dedi ki: "Misyonum yarım kaldı, unvanım yarım kaldı, taçlandıramadım, bana gazilik nasip oldu sadece ama arkadaşlarım şehadete erdiler." Şimdi, böyle bir kültürden, böyle bir değerler manzumesinin yoğrulduğu bir coğrafyadan geliyoruz.
Değerli vekiller, hakikaten artık yılan hikâyesine döndü bu kardeşlerimizin hikâyesi. Bu çocuklar gerçekten zor şartlarda kendilerini bu vatanın geleceği için, bu ülkenin bekası için öne atıp "gazilik" unvanını elde eden arkadaşlarımız. Bu kürsülerden hep söyledik. Bu bilgiler hepinizin eline geçti. Mademki biz milletin temsilcileri olarak burada millet adına varız, millet adına bir şeyler yapmak sorumluluğunu taşıyoruz, o zaman bu kardeşlerimizin gerçekten gecikmiş birtakım haklarının verilmesinde artık bir an önce tek vücut olalım. Bunun yararı çok yüksek olur. Bu, hâlihazırda bu görevi deruhte eden Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde olsun, kolluk kuvvetimizin içerisinde olsun, köy korucularımızın nezdinde olsun bir hüsnükabul görecek ve onların bu güçlü mücadelesinde onlara yüksek bir moral ve motivasyon sağlayacaktır. Nedir bu? Sembolik bir şeydir ama hakkın teslim edilmesidir. Bunun manevi şerefi ve varsa maddi karşılığı, neyse bir an önce sağlanmalıdır diye düşünüyoruz.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bunu aylardır gündeme getirdik, dile getirdik. Bu arkadaşlar için gerçekten toplantılar yaptık, onların sesi olmaya çalıştık. İnanın, şu anda Büyük Millet Meclisinde temsil edilen bütün grupları temsil eden bir yapıdan bahsediyoruz. Mademki biraz da Yenikapı ruhunun akamete uğradığını birazcık tartıştığımız bugünlerde gelin, birilerini sevindirip de o ruha halel getirmeden, o ruhu tekrar zindeliğine, tekrar o birlik beraberlik ulviyetine kavuşturmak için bu önergeye hep beraber destek verelim ve bu arkadaşlarımızın kazanımları, gerçekten hak ettikleri adalet yerine bulsun.
Kimdir bu kardeşlerimiz? Bu kardeşlerimiz, gerçekten canı pahasına kendilerini feda etmeye çalışan kardeşlerimiz. Evet, defalarca tekrarladık, kimisi yüreğinde bir mermi taşıyor, kimisi omzunda, yüzünün çeşitli muhtelif yerlerinde şarapnel parçaları taşıyor, kimisinin parmakları, kimisinin eli yok. Dolayısıyla, bu kardeşlerimiz yeterince bedel ödediler, artık, gerçekten onların bedellerinin karşılığı olan bu kanunu bir an önce çıkaralım. Çünkü Türk Silahlı Kuvvetlerindeki, bir kararnameyle düzeltilebilecek bir yapıdan bahsediyoruz.
Dolayısıyla, burada, özellikle Yusuf Beyazıt Bey buradaysa, sesleniyorum, ben Millî Savunma Komisyonu üyesi olarak sesleniyorum. Kendisi de Millî Savunma Komisyonu Başkanıdır. Sayın Başkanımıza da bizatihi geldiler grup olarak, kendi dilek ve temennilerini dile getirdiler.
Sayın Yusuf Bey'in ve daha önce dile getirdiğimde buradan, şu sıralardan Ahmet Gündoğdu'nun "Ben de destek veriyorum. Sayın milletvekilim, biz de bu konuda hassasız, destek vereceğiz." söylemini de bir teminat olarak kabul ediyorum ve diyorum ki: Gelin, artık, zaman birlik olma zamanı, asgari müştereklerde bir araya gelme zamanı.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak en büyük asgari müştereklerimizden biri de vatan değil miydi, toprak değil miydi, bayrak değil miydi? İşte, vatan, toprak, bayrak ve bu milletin bekası için kendilerini ön saflarda, canlarını riske atarak bunun karşılığında "gazilik" unvanlarını alan kardeşlerimize bu unvanlarının karşılığında gerekli ve ilgili kararnameleri, kanunları hep birlikte çıkaralım ki o birlik ve beraberlik ruhumuz akamete uğramasın.
Efendim, bu Meclisin koltuklarına gelip bizden, farklı söylemler, ayrılık tohumları bekleyenleri sevindirmeden "Hayır, biz, inadına, 15 Temmuzda nasıl ki tankın önünde birlik beraberlik sergilediysek, bütün siyasi mülahazalarımızı bir kenara bıraktıysak bununla ilgili kanunla da bunu gerçekleştirerek aynı birlik ve beraberliğin yansımasını burada hep birlikte, açık yüreklilikle sergileyelim." Bunu yapmamamız için hiçbir neden yoktur. Bunu yapmak, gerçekten, onların hem maneviyatını güçlendirecek hem evlatlarına, daha sonraki kuşaklara anlatacakları o kahramanlık öykülerinin taçlanmasını sağlayacaktır hem de bizim de maşerî vicdanlarda aklanmamızı sağlayacaktır diyorum, yüce Meclisi bu konuda destek olmaya çağırıyor, en derin saygılarımı sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)