| Konu: | 674 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/760) ve İçtüzük'ün 128'inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 19 |
| Tarih: | 10.11.2016 |
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün aramızdan ayrılışının 78'inci yıl dönümü, rahmetle andığımızı ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin darbeler tarihini incelediğimizde geçmişte olumsuz vesikasının olduğunu görürüz. 1923'te kurulan Türkiye Cumhuriyeti maalesef, çok partili siyasi hayata geçtikten sonra -yani 1946 veya 14 Mayıs 1950'de- siyasilerin, seçilmişlerin idaresine ancak on yıl tahammül edilebildi yani sandıkla gelenin sandıkla gitmesi gerektiği ilkesi ancak on yıl bu memlekette devam ettirilebildi. Hatırlarsanız, 14 Mayıs 1950'de mevcut seçim sistemiyle Demokrat Parti büyük bir çoğunlukla iktidara gelmişti, 1954 seçimlerinde aynı devam etti, 1957 seçimlerinde de aynı şekilde Demokrat Parti halkın teveccühünü kazanmış, iktidarını devam ettirmişti. Fakat, Demokrat Partinin halkın teveccühüyle, milletin özgür iradesiyle seçilmesine tahammül edemeyenler, sandıkla gelenin sandıkla gitmesini bekleyemeyenler maalesef darbe yaptılar. O gün Türkiye Büyük Millet Meclisindeki muhalefet partisinin genel başkanı "Eğer böyle böyle yaparsanız sizi ben bile kurtaramam." dedi ve hakikaten kurtaramadı; hâlbuki "Seçimle gelen seçimle gider, hiç kimse seçilmişleri idam edemez." deme basiretini ve cesaretini gösterebilmeliydi. O gün Demokrat Partinin yöneticileri içeri atıldılar...
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Siz idam istiyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - ...idam edildiler, ana muhalefet partisinin genel başkanı "Sizi ben bile kurtaramam." dedi. Hâlbuki yapması gereken neydi?
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Önce söyledi, önce söyledi, o zaman söylemedi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - 27 Mayıs tarihinde tanklara dur diyebilmeliydi ama onu diyemediler.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Önce onu söyledi, sonra... İdam edilmemesi için İsmet Paşa mektup yazdı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - İşte onun için "Seçimle gelen seçimle gitmelidir." çok doğru bir söz. Ama "Sizi ben bile kurtaramam." deyip o gün Demokrat Partiye karşı yapılmış darbe girişimine tanklara durma yetkisi...
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Ne alakası var? Ondan aylar önce söylenmiş bir demecidir o.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - ...cesareti, basireti olan birisinin göstermemesinden kaynaklı bir hâle geldi. Darbe geçmişini yapıyoruz, az önce değerli arkadaşımız dedi ki: "Özeleştiri yapalım." dedi, ben özeleştiri yapıyorum, Türkiye adına özeleştiri yapıyorum.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Darbe günü mü demiş bunu?
MURAT BAKAN (İzmir) - İdam konusundaki fikrinizi söyleyin, idam.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Arkasından 9 Mart hadisesi çıktı. Paşalar anlaşamadılar, paşalar anlaşamayınca 12 Mart olayı ortaya çıktı. Eğer o günkü iktidardaki kişiler şapkasını alıp gitmeseydi, paşaların yaptığı muhtıraya "Bu bize karşı yapılmış, Hükûmete verilmiş bir muhtıradır, ben istifa ediyorum." demeseydi, dik durabilseydi "Seçimle gelen seçimle gider." deseydi 12 Martı yaşamazdık. 12 Eylülde darbeciler geçmişten bir tecrübe kazandılar. Bütün siyasi parti genel başkanlarını derdest ettiler, siyasi liderliği ortadan kaldırdılar, söyleme hakkı olanların sözlerini kestiler. 12 Martta söyleme hakkı olanlar milletin iradesine sahip çıkmaya çalışanlara hadi deme cesareti olsaydı, şapkasını alıp gitmeseydi 12 Marttaki ilk hareket 27 Mayısın sonuçlarını bu millet 15 Temmuzdaki gösterdiği cesareti, basireti o gün gerçekleştirecekti.
12 Eylülde farklı bir hadise oldu. Siyasi partilerin, Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanını, Adalet Partisinin Genel Başkanını, Millî Selamet Partisinin Genel Başkanını, Milliyetçi Hareket Partisinin Genel Başkanını, toplumun doğal liderlerini derdest ederek onların konuşmasını engellediler.
28 Şubat oldu. 28 Şubatta o gün postmodern darbeye Türkiye Büyük Millet Meclisi karşı durabilseydi "Ne yapıyorsunuz siz, seçimle gelenlerin milletin iradesine..." Bugün 10 Kasımda ne yazıyor: "Hâkimiyet bilâ kayduşart milletindir.", "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." Kemal Atatürk imzalı sözün arkasında durabilseydik, 28 Şubattaki darbecileri, postmodern darbe yapanları alkışlamasaydık, Türkiye Büyük Millet Meclisi 15 Temmuzda gösterdiği cesareti -AK PARTİ'lisi, CHP'lisi, MHP'lisi, milletvekilleriyle burada, 110'un üzerinde milletvekili darbecilere karşı dik duruş sergilediyse- ölümle burun buruna olmasına rağmen bombaların altında çalışmasını devam ettirme basiretini o günlerde göstermiş olsalardı bunlar başımıza gelmezdi. Onun için öz eleştiri yapıyorum. 28 Şubatta imam-hatipleri kapattırıp cemaatin okullarına bu millet mahkûm edilmeseydi 28 Şubatın sonuçlarından bu noktaya doğru gelinmezdi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bakın değerli milletvekilleri, çok önemli bir şey, çok önemli bir şey; Apo'nun yakalanışı 15 veya 16 Şubat 1999, FETÖ'nün Türkiye'yi terk edişi Mayıs 1999; birini verdiler, öbürünü aldılar. Şimdi, eğer 14 Mart 2008 tarihinde AK PARTİ'yi kapatma davasında "Şeriatın kestiği parmak acımaz." diye ifade etmeseydik, yargı darbesi ortaya çıkarken "Ne yapıyorsunuz siz? Seçilmişler ancak sandıkla gider." deme basiretini gösterseydik... Ki 70 milletvekili, 39 aktif -geriye kalanların, aktif olmayan- toplam 70 milletvekili; biri de bendim, kapatma davasında yasaklanacak milletvekillerinin içerisinde biri de bendim. O gün eğer "Şeriatın kestiği parmak acımaz." ifadesini kullanmak yerine "341 milletvekiliyle, milletin tercihiyle, teveccühüyle gelmiş bir iktidara karşı nasıl yargı darbesi yapılabilir, nasıl kapatma davası açılabilir!" diye cesaretle savunabilmiş olsaydık 15 Temmuzun ayak izlerini o günden kesmiş olurduk. Onun için, bakın değerli milletvekilleri; 15 Temmuzda bu millet tankların önüne yattı, tankların üstüne çıktı; bir başı örtülü kadın ile bir başı açık kadın kamyona bindi, darbeyi durdurmak için elinden gelen gayreti gösterdi. O gün Türk milleti bir ve beraberce darbecilere, 27 Mayısta yapamayanlara, 12 Martta yapamayanlara, 12 Eylülde cesaret gösteremeyenlere, 28 Şubata "Dur!" diyemeyenlere, AK PARTİ kapatma davasında "Ne yapıyorsunuz? Seçimle gelen seçimle gider." diyemeyenlere büyük bir ders verdi.
Bugün, eğer o gün o millet tankların önüne çıktıysa bir liderle çıktı. 27 Mayıs varken Türkiye'de lider yoktu. Darbeye "Dur." diyecek, "Seçimle gelen seçimle gider." diyebilecek bir lider olmadığından dolayı 27 Mayısta halk önüne çıkıp cesaret edemedi. 12 Martta da bir lider yoktu, onlara "Niye muhtıra veriyorsunuz?" diyemediği için 12 Mart gerçekleşti. 12 Eylül farklı olabilir. 12 Eylülde alıp hepsini Hamzaköy'e koydular. Ama, 28 Şubatta olduğu gibi...
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Çok ayıp, ikisini karşılaştırmak çok ayıp.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - ...2008 AK PARTİ kapatma davasında olduğu gibi eğer bunlara "Dur." diyebilseydik, olmazdı.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Tayyip Erdoğan televizyona çıkmadan önce Kemal Kılıçdaroğlu'nun açıklaması var.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) - Tayyip Erdoğan açıklamadan önce herkes açıklama yaptı. İlk açıklamayı Genel Başkanımız yaptı, daha sonra da Başbakanınız yaptı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Ama, 15 Temmuzda bir lider çıktı. 15 Temmuzda lider dedi ki: "Ey milletim, senin idarene kimse gem vuramaz. 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.' ilkesini kimse değiştiremez, meydanlara!" dedi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) O liderin sayesinde bugün Türkiye demokrasisini devam ettirmeye çalışıyor.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) - Yanlış söylüyorsunuz, yanlış. Önce ilk açıklamayı Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli yapmıştır. Onun açıklamalarıyla milletimiz tankların üzerine çıkmıştır. Doğruları ifade etmiyorsun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Hep beraber biz öz eleştiri yapalım. O öz eleştiriyi devam ettirelim.
Onun için değerli milletvekilleri, bugün artık tarihe bir damga vurulmuştur.
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) - Öz eleştiri suçlamaya dönüştü.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Sen öz eleştiri yapmıyorsun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - 15 Temmuz, tarihe vurulan damga... Artık bu milletin efendisi bu millettir. 79 milyon kişi bu milletin tek tek sahibidir. Asker, sivil bürokrasinin "O ülkenin kurucusu, sahibi benim." deme zamanı bitti. Dağdaki çoban da, üniversitedeki profesör de "Bu ülkede söz hakkı hissen eşittir kardeşim." dediği gün 15 Temmuz günüdür. Geçmişteki yapılan yaşadığımız hadiselerden hepimiz beraber ders çıkaralım "Nerede hatalar yaptık...
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Siz hiç yapmamışsınız!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - ...27 Mayıstan başlamak üzere o gün cesaretle, basiretle durabilseydik ne olurdu?" diye. Eleştirmek adına demiyorum, topluca eleştiriyorum, hepsini söylemeye çalışıyorum. Bununla ilgili yapacağımız özeleştiriyle birlikte biz bundan sonra 15 Temmuzdaki halkın temsilcileri gibi davranabildiğimiz, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak devam ettiğimiz, onların vekilleri olarak gayret gösterebildiğimiz sürece, inşallah, bundan sonra kimse darbe yapamayacaktır, tevessül edemeyecektir.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Başbakan benzin istasyonunda saklanırken Kemal Kılıçdaroğlu ile Devlet Bahçeli açıklama yaptı kardeşim. Ayıptır ya!
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Elitaş.